30 Eylül 2011 Cuma

Baba!

Kac yil oldu tanisali?
7 mi?

Kac yildir yirtiyoruz bogazlarimizi adini haykirirken?

Kac kere insan olmadigindan suphe ettik?

Kac kere kifayetsiz kaldi kelimeler ona sifat ararken?

Kac kere kiyaslandi rakipleriyle?

Kac kere?


10 Numara, Kaptan, Futbolcu, Adam, Baba..

Omur boyu Alex,

Futbolcu, Kaptan, Hoca, Baskan!

Alex'le Sonsuza..
Devamını oku...

Yorumsuz kareler #26


Devamını oku...

Yalan, şike; Şike, yalan!


3 Temmuz'dan beri, konuşuyoruz.
Söylüyoruz,
Yazıyoruz..


Haykırıyoruz adeta!


Yalan!
Şike, yalan!


O gün bugündür ne söylediysek mahçup olmadık..
Tekzip edilmedi hiçbiri..


Tezgah, plan, organize, sistematik her neyse işte..


Bir balon patlattılar bok kokan..


Hala aynı koku burunlarında..


Kardeşim, şike yalan!


Zaten mevzu şike değil, buna inan!




İlmik ilmik ördüler..
İnci gibi işlediler..


Zikirlerini fikirlerimizle yer değiştirmeye çalıştılar,
Ama ve bir tek "Bağımsız" Fenerbahçe taraftarını kandıramadılar!


Şimdi de buna deliriyorlar.


En kuvvetli yumruklarını vurdular, düştük ama yıkılmadık.
En kuvvetli yumruğunuz bu mu lan!


Siz bizi tuttuğunuz takımların taraftarlarıyla karıştırdınız.
Biz Fenerbahçeliyiz ulan!






Bu bok kokusu belki yıllarca geçmeyecek.
Yıllarca atılacak bu yafta, işlerine gelmedikleri her an!


Ama koku sizin burunlarınızda; boktan sokmadığınız o "uzun" burunlarınızda!


Yalan, şike; Şike, yalan!



Devamını oku...

Yorumsuz kareler #25


Devamını oku...

29 Eylül 2011 Perşembe

28 Eylül 2011 Çarşamba

Yorumsuz kareler #23

Devamını oku...

Rüşvet yemeyen devlet memurunun hazin sonu



Kimsenin günahını almayalım ama bilinen de birşeydir; epey de operasyon yemiştir bu yüzden,
Gümrük ve tapu daireleri.
Rüşvet meselesi.


Bilinen, duyulan sistem şöyledir kısaca:


Kapalı devre sistem içerisinde, rüşvet havuzda birikir. Sonra periyodu geldiğinde para, hiyerarşik sıraya göre dağıtılır. 


Sistemin en önemli unsuru karşılıklı güvendir. Yani herkesin "yemesi" gerekmektedir.


Bir çıban başı çıkar da dürüstlük ayağına sistemi tehdit ederse önce uyarılır. İkaz olumlu sonuç vermezse; "Kahraman", dürüstlüğünün mükafatını "Rüşvetle" suçlanarak alır.


Yavuz hırsız ev sahibini bastırır, gibi, yani.


...


2000'li yılların başından itibaren geliştirdiği kulüp yapısıyla, rakipleri ile mali ve idari konulardaki farkı açan Aziz Yıldırım önderliğindeki Fenerbahçe, 2006 ve 2010 yıllarında iki şampiyonluğu son maçta avucunun içinden kaybetti.


Kaldı ki aynı Fenerbahçe son 10 yılda ya birinciydi ya ikinci..


2006 ve 2010'da da çamur attılar.
Attıkları çamurun gölgesinde de "hamuduyla" götürdüler.
Fenerbahçe öndeyken leş gibi kirli olan lig, bir 90 dakika sonunda pirüpak oluverdi.


2011'de ise Fenerbahçe'nin şampiyonluğu vermeye hiç de niyeti yoktu.
1. dakikadan 94. dakikaya kadar asılarak neredeyse her maçı kazandılar.
Ve söke söke şampiyon oldular.
Ama diğer yandan sistemi tehdit ettiler ve uyarıları dinlemediler.


Nefs'i Müdafaa demiştik önceleri.
2006 ve 2010'da dönen tezgahı uzaktan izledikleri için kaybettiklerini hatırlayıp, pişman oldular.
O pişmanlıkla önlemler aldılar, araya adam soktular, nabız yokladılar..


Kolaçan ettiler ortalığı, çantaları aradılar!


Evet; "kapalı devre" organizasyonlarıyla şike ve teşviği sisteme bağlayanlar kaybetti ve o işlere yıllardır, kaybetme pahasına bulaşmayan "çıban başını", beklenildiği gibi, şike ile suçladılar.


Bir kez daha yavuz hırsız ev sahibini bastırdı.




Rüşvet yemeyen devlet memurunun düştüğü hazin son ile tanıştı.


Ve "O hırsız" evlere girmeye devam ediyor!

























Devamını oku...

25 Eylül 2011 Pazar

3 Temmuz'dan bugüne, dilimiz döndüğünce!



Tam 44 yazı.
3 Temmuz'dan beri kaleme aldığımız;
Gözyaşımız, haykırışımız, isyanımız..
Belki de uyanışımız..


Kronolojik olarak derlenmiş yazıların isimlerine tıklayarak tekrar göz atabilirsiniz.


Film şeridi gibi..


3 ay olacak yakında, şaka gibi!




Buyrunuz Efendim..








18 Temmuz: Aziz Yıldırım Vs. Usame Bin Ladin


19 Temmuz: Bir taşla Kırk kuş


20 Temmuz: En büyük delilimiz Alınterimiz!


20 Temmuz: Sırp askeri miydi o hançeri tutan gerçekten?


22 Temmuz: "Liboş" Fenerbahçe taraftarlarına mektup


22 Temmuz: Haklıyken haksız duruma düşmek


23 Temmuz: Pardon, şike mi dediniz?


24 Temmuz: Bülent Ataman'ı gören oldu mu?


24 Temmuz: Trabzonspor tele takipten nasıl kaçtı?


27 Temmuz: Tevatür Vs. Inception


28 Temmuz: Bu düşmanlık neden?


28 Temmuz: Normal!


30 Temmuz: Tümevarım mı tümden gelim mi?


31 Temmuz: O "Yıldırım" mı?


31 Temmuz: Tapesini bulamadım Sayın Savcım, bu videoyla idare edersiniz artık!




1 Ağustos: Peki ya Anadolu?


4 Ağustos: Köstebek kim?


15 Ağustos: Fitne değil fitre!


15 Ağustos: Kız sen İrlanda'nın neresindensin?


15 Ağustos: Mevsimlik işçiler kadro bekliyor


15 Ağustos: Bir dezenformasyon örneği "İskender"


16 Ağustos: Çok afedersin ama; Sana giren çıkan ne kardeşim?


17 Ağustos: AİHM: Yüzde 1 bile şerefiniz varsa istifa edin!


23 Ağustos: Moda klişeler #1: "Alınacak en kötü karar bile, karar vermemekten iyidir!"


26 Ağustos: İlmik ilmik, Şike Operasyonu (Giriş)


29 Ağustos: Fenerbahçeli Savcı!


29 Ağustos: Fenerli Başbakan, Fenerli Medya, Fenerli Savcı, Fenerli Federasyon Başkanı


29 Ağustos: Nefs'i Müdafaaydı hepsi!


30 Ağustos: Kaldırın artık şu lügattan "Ebedi dostluk" yalanını


30 Ağustos: İlmik ilmik, Şike Operasyonu (Gelişme)


30 Ağustos: Şiş yandı, kebabı neyleyim?


31 Ağustos: Eski Federasyon yasayı neden oldu bittiye getirdi?






4 Eylül: Bu, resmen bir Halk Hareketi'die artık!!!


5 Eylül: Galatasaray lobisi seferberlik halinde


5 Eylül: Başka söze gerek var mı?


8 Eylül: Güneşe Yolculuk


8 Eylül: Su ıslak mıymış, değil miymiş?


8 Eylül: Bu ne yaman çelişki Anne?


9 Eylül: Bu ne yaman çelişki Anne #2


10 Eylül: Conviction


13 Eylül: Ama sizin de ağzınızda bakla ıslanmıyor Sadri Bey!


15 Eylül: Satır araları: Tolga Zengin'in açıklamaları


16 Eylül: Halk arasında buna "Toshack" denir!


18 Eylül: İlmik ilmik, Şike operasyonu (Sonuç)


28 Eylül: Rüşvet yemeyen devlet memurunun hazin sonu









Devamını oku...

19 Eylül 2011 Pazartesi

Korcan'in ahı #2


Kalecilik futbolculuğun en zor tarafı sanırım.
40 kurtarış yapıp kahraman olacakken 1 hata ile rezil olursun.


Hayrettin gibi..
Stauce gibi..
Taffarel gibi..
Mondragon gibi..
De Santcis gibi..
Leo Franco gibi..


Veya Korcan gibi..




Ama hayır, Korcan'ı yedi bu ülke.
% 100 3 gol pozisyonunu kurtardıktan sonra yumurtladığı bir gol yüzünden suçlu ilan edildi. Sonra da aslı astarı olmayan telefon görüşmeleri sebebiyle kurban edildi operasyona.


O masum çocuğu ahı mutlaka çıkacak zalimlerden.


Geçen hafta Muslera yumurtlamıştı.


Bu hafta Ahmet Şahin 35 metreden çekilen şutu göremedi. Top altı pasa geldiğinde ancak hareketlendi ve yetişemedi.


Çok açıklanabilir ve doğal bir hata, biz insanlarca.


Ama zalimin dili başka.


Bariz bir kaleci hatası.


Yine bir Galatasaray maçı.


Korcan'ın ahı..


Sanıyorum devam edecek..





Devamını oku...

18 Eylül 2011 Pazar

İlmik ilmik, Şike Operasyonu (Sonuç)




3 Temmuz'da gördüğüm bir rüyayı yazmaya devam ediyorum. Daha önce anlattıklarım ve aşağıda yazılanlar tamamen hayal ürünüdür.


Şike operasyonuna giriş ve gelişmeden sonra artık sonuca gelelim isterseniz. 


Sonuç bölümünde, olaylar bazında değil, kavram ve yargılar ekseninde görüş belirteceğim. Bu yüzden yukarıdaki satırlarda link verilen yazıları okumanızı öneririm.

Aslına bakarsanız herşey aşağıdaki soruların cevaplarında gizli. Gelin birlikte yanıtlamaya çalışalım "Giriş" ve "Gelişme" deki derlemeler ışığında.
  1. Bu işten kim, ne kazandı/kazanacak?
  2. Amaç tam olarak neydi, ne kadar sapma oldu?
  3. Neden Fenerbahçe, Neden Aziz Yıldırım?
  4. Yapımcı kim?
  5. Yönetmen kim?
  6. Senarist kim?
  7. Kimler figüran?
  8. Kimler başrolde?
  9. Görev dağılımı ve senaryo nasıl oluşturuldu?
  10. Bundan sonra ne olacak?


        Bu işten kim, ne kazandı/kazanacak?

  • Siyaset kazandı. İktidarının maddi manevi çapını genişletti.
  • Başta Trabzonspor olmak üzere, Galatasaray ve diğer Fenerbahçe rakipleri; maddi ve manevi çok gerisinde oldukları rekabette Fenerbahçe'ye bir adım daha yaklaştı.
  • Aziz Yıldırım ve Serdar Adalı'nın içeride kaldığı sürede; yokluklarında ihalelere girenler kazandı/kazanacak.
  • Bu sürecin en başından itibaren görevlerini layıkıyla ifa edenler, gelecek için önemli birer koltuk adaylığı kazandı.

       Amaç tam olarak neydi, ne kadar sapma oldu? 

Toplamda istedikleri sonuçları elde etmiş olsalar da ciddi sapmalar olduğu muhakkak. Özellikle işin içine UEFA'nın girmesi planları bozdu. Ama planları asıl bozan şey, Fenerbahçe taraftarının oltaya gelmemesi ve Başkanı'nı satmaması oldu.

Her daim rest çeken Fenerbahçe olunca, pazarlık masasına karşı taraf oturmak zorunda kaldı.

Amaç, çok net bir biçimde; şüpheleri pazarlayıp tevatür yaratarak Fenerbahçe'yi öncelikle rakiplerinin ve ardından kendi taraftarının gözünde suçlu ilan etmekti.

Onlar bu işi çok iyi yapsalar da hesaplayamadıkları şey Fenerbahçe taraftarının verdiği mücadele oldu. İnanmadılar, yılmadılar, korkmadılar!

Fenerbahçe taraftarı, büyük bir oranda inanmış olsaydı, lig ve Avrupa mücadelesi başlamadan Aziz Yıldırım ile kulübün bağlarını koparacak ve Başbakan'ın konuyla ilgili ilk ve tek demecinde olduğu gibi kurumlarla kişileri ayırıp dosyayı iddianame oluşmadan karara bağlayacaklardı.

Aziz Yıldırım ve "Çetesi" suçlu, Fenerbahçe suçsuz.

Satır aralarında birçok devlet büyüğünün ve hatta TFF'nin uyarılarına rağmen direnen Fenerbahçe, onların tabiriyle, kendini yaktı. Oysa baştan kabullenselerdi bu yalanı, hiç canları acımadan batıracaklardı iğneyi.

Peki Aziz Yıldırım'ı Fenerbahçe'den kopararak neyi amaçladılar?

Çok net bir şekilde hem maddi hem de idari anlamda Türk Futbolu'nu yönetmek, Türkiye genelinde tüm kurumlarda sağladıkları sonsuz hakimiyeti bu mecrada da sürdürmekti elbette öncelikli amaçları.

Nasıl ki; önlerine bir Türkiye haritası aldıklarında, sarı rengi yaymaya çalışıyorlar, kıyılara kıyılara; burada da durum farksız aslında.

Siyasi baskı diye bir deyim kalmadı yurtta, tüm kurumlar, özerk olanlar bile bakanlıklara bağlandı sonunda.

Ama Spor Federasyonlarını, Avrupa ve Dünya Federasyonlarıyla bağları olduğu için Gençlik ve Spor Bakanlığı'na bağlayamıyorlar. Bu durumda Avrupa ve Dünya Federasyonları o ülke takımlarını direk ihraç ediyor. E hal böyleyken de Aziz Yıldırım gibileri çıban başı oluyor. Düşünsenize tüm kurumlar hizada, ordu parmaklıklar arkasında ama bir adam kafasına göre at koşturuyor futbol sahasında.

Üstelik aynı Aziz Yıldırım ayaklarına sadece futbol sahasında dolanmıyordu.

Bir diğer amaç da; seçim sonrası büyük bir hızla değişen siyasi gündemi, şike operasyonu gölgesinde konforlu bir şekilde yönetebilmekti elbette. "Gelişme" de madde madde bu takvimde neler yaşandığını yazmıştık hatırlarsınız.

    
       Neden Fenerbahçe, Neden Aziz Yıldırım?

  • Bir yeri fethetmek istiyorsan, ilk tok yumruğu en güçlü düşmana vuracaksın.
  • Fenerbahçe; Atatürk'ün Takımı, askerin takımı.
  • Fenerbahçe; diğer tüm takımların, aleyhinde cephe oluşturacakları tek kulüp.
  • Yapımcı, Yönetmen ve Senarist Galatasaraylı.
  • Aziz Yıldırım; malumunuz Nintendo Müteahhidi.
  • Aziz Yıldırım; asker ile dost.
  • Aziz Yıldırım; hatıra gönüle binaen ihalelerden çekilmeyen, paylaşmayan işadamı.
  • Aziz Yıldırım'ın Emre transferinden sonra sorulan soruya verdiği cevap: "Fenerbahçe´ye Fenerbahçe´nin ´F´si dışında hiçbir ´F´ giremez!"
  • Fenerbahçe; maddi anlamda rakipleriyle arayı misli misli açmış tek kulüp.


        Yapımcı kim?

  • Ergenekon ve Balyoz Operasyonlarının yapımcısı.
  • Yimpaş Organizasyonu'nun yapımcısı.
  • Deniz Feneri Organizasyonu'nun yapımcısı.
  • Deniz Baykal, MHP'li Bürokratlar, Işık Koşaner, Metin Metiner, PKK-MİT görüşmeleri gibi ses ve görüntü kayıtlarının yapımcısı.

        Yönetmen kim?

  • Başbakanlık
  • Gençlik ve Spor Bakanlığı
  • Türkiye Futbol Federasyonu
  • Özel Yetkili Savcılık

        Senarist kim?

  • "Deep" Cemaat  

       Kimler figüran?

  • Mehmet Ali Işıldar 
  • Lütfü Ayıboğan
  • Mehmet Liseterk
  • Sadri Şirin
  • Yunus Egemenoğullarından
  • Mehmet Varansugiller
  • Adnan Jöntürk
  • Yıldırım Demirezen
  • Erman Köroğlu
  • Aziz Yolmaz

       Görev dağılımı ve senaryo nasıl oluşturuldu?

Aziz Yıldırım'ın ipi Aralık 2010'da Halı ihalesi sebebiyle tutulmuştu malumunuz. Nisan ayında Halı ihalesinin sonucunun bardağı taşırmasıyla ipi çekildi. Senaryo yazıldı. Oyunculara dağıtıldı ve seçim sonrası beklendi. PKK-MİT görüşmelerinden de net bir şekilde anlaşılacağı üzere; Şike Operasyonu, PKK'nın ateşkesiyle birlikte seçim sonrasına bırakıldı.

Aralık ayında kalemi eline alanlar, nisan ayında o kalemi kırdı. Ancak biz bunu 3 Temmuz'da öğrendik.

Çok daha detaylısı şurada olan Kronolojik bir özet ile;

  1. Emniyete Aralık 2010'da Aziz Yıldırım'ı takip talimatı geldi. Muhtemelen bir e-mail ihbarıyla.
  2. Mart sonu Ergenekon Savcısı ve Galatasaray Kongre Üyesi Zekeriya Öz başka bir göreve atandı. Yerine gelenlerden biri Fenerbahçeli Savcı Mehmet Berk'ti. 
  3. Nisan ayında kalem kırıldı.
  4. TFF, Suat Kılıç'ın tabiriyle apar topar Sporda Şiddet Yasasının çıkması için meclis komisyonunu ikna etti. Adeta lig sonu yaşanacak telefon trafiğini kaçırmamak için. Mihmandırı Yunus Egemenoğlu'ydu.
  5. Emniyetten Trabzonspor'a, kamuoyu oluşturmaları için bilgi sızdırıldı. O kamuoyu ilerde lazım olacaktı.
  6. Bakanlar, milletvekilleri Trabzonspor lehine açıklamalar yaptı.
  7. Alem Trabzonspor'a yattı. Hatta taraftarı yalvardı.
  8. Alem Fenerbahçe'ye kök söktürdü, 94'te gol yiyince oturup ağladı.
  9. Lig tamamlandı, Fenerbahçe şampiyon oldu.
  10. Seçim Dönemi bitti, Ustalık Dönemi başladı.
  11. Bariz ve galiz Fenerbahçeli Mehmet Ali Aydınlar şapkadan çıkarak TFF Başkanı oldu.
  12. Ve 3 Temmuz.
  13. Emniyet tapeleri sızdırdı.
  14. Tapeleri Baransugiller yaydı.
  15. Şüphe dağları yaratıldı, tevatür oluşturuldu.
  16. Tapeleri okuyan Fenerbahçe taraftarı yalanı çözdü. Fezlekeler dekman, şike operasyonu safsataydı. Sokaklar doldu taştı. İş karıştı.
  17. Düşerdi, düşmezdi.
  18. Olay Fenebahçe operasyonu değildi, Türk futbolunun bahar temizliğiydi, Beşiktaş'tan da içeri alınanlar oldu.
  19. Beşiktaş kupayı iade edeyazdı. Ve kamuoyu önünde aklandı.
  20. Trabzonspor teşviğe teşebbüs edeyazmış olabileceği şüphesiyle aklandı.
  21. Mersin İdman Yurdu Ahmet Çakar'ın iddiasıyla, Zafer Çağlayan tarafından kurtarıldı.
  22. Toz bulutu dağıldı ve pranga sadece Fenerbahçe'nin ayağındaydı.
  23. Fenerbahçe taraftarı 4 Temmuz'da ne dediyse o oldu. O zaten farkındaydı ama Şampiyonlar Ligi için yapılan TFF-UEFA kumpasında, tüm Türkiye anladı. Bu bir Aziz Yıldırım & Fenerbahçe operasyonuydu.
Yurtdışı yasağı kalkmış, UEFA'ya mektup gitmiş, Cornu gelmiş vs.. gibi detaylara burada girmeye lüzum görmüyorum.


Görev dağılımı ise ana hatlarıyla şu şekildeydi:

Emniyet: Türk futbolunu teknik takibe almak ve Aziz Yıldırım ile Fenerbahçe alehinde delil toplamak.

Özel Yetkili Savcılık: Emniyetin topladığı teknik takip detaylarını derlemek ve Aziz Yıldırım ile Fenerbahçe alehinde fezleke oluşturmak.

Trabzonspor: Fenerbahçe'ye karşı rekabet edecek, onu Nefs'i Müdafaaya zorlayacak. Emniyetten sızan bilgilerle gelecekte kullanılmak üzere Fenerbahçe aleyhine şike, teşvik vs. konularla kamuoyu oluşturacak. Karşılığında şampiyon olması için yardım edilecek. Şampiyon olmasa dahi operasyon sonunda Fenerbahçe'nin maddi hakları Trabzonspor'a verilecek.

Galatasaray: Oluşturulan bu kamuoyunu yönetecek. İşleyecek ve gelecekte hasatın aslan payını alacak.

Beşiktaş: Aziz Yıldırım ile ucndan kıyısından da olsa benzer sebepten Serdar Adalı'yı kurban verecek. Kamuoyu önünde aklanması ve Fenerbahçe aleyhinde kullanılması için kupayı iade edeyazacak. Taraftarıyla ve yönetimiyle, operasyon boyunca yönetmenin güdümünden çıkmayacak. 

TFF: İçerdeki Galatasaray menşe yapının yönetim yetenekleriyle, süreci yumurtaları kırmadan yönetecek. Pazarlığın merkez üssü olacak. Danışıklı dövüşlerle Galatasaray ile arasındaki sahte kavgada kalkan tozu herkese yutturacak ve süreci birlikte yönetecek. Amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğu için; Fenerbahçe'yi düşürmemek için direnirken, bir yandan Savcının elini zayıflatmamak için UEFA'yı devreye sokup kanaat oluşturacak.

Embedded Medya: Her zamanki temel görevini yapacak. Kamuoyunu yönetecek. Fikir ekecek. Suya yön vermek için çukur kazacak. Yapımcı, yönetmen ve senariste eskortluk yapacak.


        Bundan sonra ne olacak?

Bakın işte orasını Allah bilir; tam o esnada uyandım çünkü.


İş biraz karıştı. Bir süre tozun yere inmesini bekleyecekler sanıyorum. Soruşturma çoktan Spor mahkemelerine gitmeliydi ve hatta ne kadar daha tutabilecek Sayın Savcı bilemiyorum ama Aziz Yıldırım teorik olarak içerde daha fazla tutulamaz.


Pratiğini ben bilmem, devlet büyüklerim bilir.


İddianame oluşana kadar gündem futbola kayar. 
Fenerbahçe rüzgara karşı oynamaya devam eder.
Trabzonspor görevini yapmıştır ve artık yalnızdır.
Galatasaray mükafatını alacaktır.
Beşiktaş yine hiçbir şey kazanamamıştır.


Ve eski 55, yeni 58. madde değişmesin diyerek rest çeken Fenerbahçe, hesapları çok fena bozacaktır.


Çünkü; şike ve teşviğe teşebbüste dahi küme düşürün diyen madde değişmezse, Fenerbahçe'yi düşürseler bile, beraberinde en az 6 takım da 2. ligi boylayacaktır.


E düşürmezlerse de Savcımızın işi zorlaşacaktır.


Valla bu saatten sonra yönetmenin işi zor.


Daha CAS var, AİHM var..


İddianame, duruşma, tahliye var..


Kısacası bu hikaye bitmez.






Rüyadan hatırımda kalanları yazabildim, birçok şeyi unutmuş da olabilirim.
E kıçımız açıkta uyuyunca epey bi saçmalamışız işte..


İşte eyle..


















Devamını oku...

Aman çocuklar!


Yaratılan algı yüzünden bu sene içerde dışarda bir takım polemiklerin olacağı aşikar.


Ve saha içi veya dışı polemikler/gerginlikler en fazla bize zarar verir.


Şu anda kurtuluşu sadece futbola konsantre olmakta bulmuş oyuncu grubumuzu da haliyle geriye götürür.


Ve bu durum akbabaların, leş kargalarının iştahını kabartacak, ellerini ovuşturmalarını sağlayacaktır ve hatta onları besleyecektir.


Aykut Hocamız'ın bu dönemde bize kazandırabileceği en önemli artılardan biri de bu olabilir.


Saha içi ve dışında sonsuz bir sağduyu, sabır.


Gazientep maçında gördük işte, oyuna konsantre olduğumuz her dakika büyüdük. Ne zaman rakip ve hakem ile temasımız oldu, oyunumuz bozuldu; ki bu yıllardır böyle, işin doğası.


Maç sonu Tolunay Kafkas'tan gayet beklenen tavıra bile yorum yapmak hataydı bence.


Futbolcularımızı anlıyorum ama çirkefe bulaşırsan, en iyi ihtimalle elin kirlenir.
O da cevabını, yine kendisine yakışır biçimde vermiş zaten.


Camiada öfke var, azalması da mümkün değil, azalmamalı da zaten..


Ama futbolcularımız başka bir şeyi temsil ediyorlar şu anda ve tek yapmaları gereken futbola konsantre olup, sahada kazanmak bu davayı.


Çelik gibi irade lazım evet.


Kolay değil, hiç kolay değil hem de.


Ama herkesin bir rolü var bu mücadelede.


Taraftar teyakkuzda,
Yönetim mümkün olduğunca soğukkanlı,
Futbolcularımız da sabırlı olmak durumunda.




Söylediğim şeyler masal gibi gelebilir ama Fenerbahçe menfaati ne söylüyorsa o..


Bu sene kaybettiğimiz itibarımızı tırnaklarımızla kazanma senesi.


Bu hem saha içi performansla hem de saygın, pırıl pırıl tavırlarımızla olacak.


Aykut Kocaman gibi, Alex de Souza gibi..




İte, köpeğe laf vermeyeceğiz kısaca.
Aman çocuklar, aman..





Devamını oku...

17 Eylül 2011 Cumartesi

Ben Bilica'yı da aforoz etmedim!


Günahıyla sevabıyla.
Fenerbahçe'nin futbolcusu.


Kötü maçları da, çok iyi maçları da oldu.
Lugano'nun yokluğunda 2 maçtır özveriyle ve gayet iyi bir performansla oynuyor.


Takım içinde uyumlu ve arkadaşlarına kendini kabul ettirmiş.


Mezar kazdı rakiplerin diline düştü.
Çarptı kaçtı herkesin diline düştü.


Ben de kızdım.
Ama bir farkla;


Asla aforoz etmedim.


Düğünde, bayramda, cenazede küslük olmaz, küslük kalmaz.
Fenerbahçe taraftarı, 2 ayda bu üçünü birden yaşadı.


Artık Bilica'yı da bağrımıza basmanın zamanıdır.





Devamını oku...

16 Eylül 2011 Cuma

Barış Kuyucu'ya gelsin;)



Geçen sezonun ilk yarısında, Gaziantep deplasmanında 2-1 kaybettiğimiz maçtan sonra, CNN Türk Spor Servisi'nden Barış Kuyucu adlı zat-ı muhteremin Twitter'da yazdıkları yukarıda.


Ufak çaplı bir infialden sonra beyefendi özür dilemiş ve hafif alkollü olduğunu söylemişti.


Canım benim..




Geçen yıl yenilmiştik.


Barış Bey'in dediğine bakılırsa satın alamamışız.


Oysa Emniyet ve Savcı şike yaptığımızı söylüyor.


Başkan ve yöneticiler içeride.


Bugün Gaziantepspor'u geriden gelerek yendik.


Soralım bakalım Barış Kuyucu'ya?


1) Kamerunlu olur mu?
2) Kazandığımıza göre, kimi satın aldık?
3) Soğuk birşey alır mısın?


Canım benim..



Devamını oku...

1-0 olsun Bizim olsun!




Dilediğim ve beklediğim kadro aşağıda.
Maçın başlamasına az kaldı o yüzden kısaca değineceğim.








Gökhan Gönül ve Orhan Şam'ın sakatlığında sağ bek yine Bekir'e kaldı ama Bekir geçen yıl olduğu gibi o bölgede çok ama çok verimsiz. Yanındaki adamı da önündeki adamı da bozuyor. Orada oynayabilecek tek adam Mehmet Topuz şu şartlarda. Orta sahada ondan yararlanamayacak olmamız kötü ama genel hücum ve savunma dengesi açısından en doğrusu, bence.


Selçuk Cristian tek tek ne kadar iyi ya da kötü olsalar da maalesef bir arada oynayabilecek özellikte futbolcular değiller. Yanlarında penetre eden, yer değiştiren, dribling ve pas özelliği olan biri, yani Emre'nin olması şart. Ama bugün eldeki meyve bu. Sezer o bölgede de denenebilir ama sanırım bu hafta onu sağ önde oynatacak Aykut Hoca, inşallah, bence.


Dia elindeki rahatsızlıktan ötürü geçen hafta iyi değildi. Oysa çok formdaydı. Geçen yıl Antep deplasmanının iyi oyuncusu Stoch, daha çok içe kat edebildiğinden, o bölgede favorim.


Sağ ön için Sezer'i denemeliyiz. Hücumun her bölgesinde oynayabilir ama Mehmet ile önlü arkalı iyi iş çıkarabilirler diye düşünüyorum. Umarım Aykut Hoca bu seçime cesaret eder.


Yine Semih ile başlar. Henri ile devam eder.


Ve Alex.




Zor, çok zor maç olacak.
Antep geçen hafta Antalya'ya deplasmanda boyun eğdi.
Kadrosu türkiye ortalamasının üzerinde.


Popov, Wagner, Olcan, Cenk'dan oluşan 4'lü hücum hattı her büyük takımda rahatlıkla oynar.


Defans blokları da başarılı.
Serdar, Dany, Emre, Ivan.


Göbekte Murat Ceylan'ın yanında birini tercih edecektir Kafkas Tolunay.
Murat Ceylan da zaten Alex'i marke edecektir sadece.


Öncelikle iyi savunmalıyız.




Çok fazla eksiğimiz var ki ciddi anlamda oyun kurgumuzu etkilemiş durumda.

70. dakikadan sonra 1 gol bekliyorum.






3 Temmuz'dan sonra ilk deplasmanımıza çıkıyoruz bu arada.
Gaziantep halkına büyük iş düşüyor.


Yukarıda 90'lı yıllardan bir Antep deplasmanı karesi var.


"Kurtuluş Savaşı'nın simgesi, Atatürk'ün Takımı Fenerbahçe Hoşgeldiniz"


Görüşleri değişmediyse, gönlümüze taht kurarlar.




Rastgele,
1-0 olsun, bizim olsun!
Devamını oku...