31 Temmuz 2011 Pazar

O "Yıldırım" mı?


Seçim bitti.
Ustalık dönemi başladı.
Temmuz geldi.

Peki neler oldu 2011 Temmuzu'nda, şöyle bir kısaca?


  • Şike soruşturması başladı.
  • Abdullah Öcalan ile devlet yetkilileri arasında görüşme yapıldığı iddia edildi.
  • Deniz Feneri soruşturması kapsamında gözaltına alınanlar oldu.
  • Çok sayıda şehit verdik. 13 şehit verilen bölgede komutan kusurlu bulundu ve görev yeri değişti.
  • Demokratik Toplum Kongresi (DTK); Kürt halkı olarak demokratik özerkliklerini ilan ettiklerini duyurdu.
  • Özel harekat polislerine terör bölgesinde yetkiler tanımlanacağı iddia edildi.
  • Kuvvet Komutanları ve Genelkurmay Başkanı görevlerini bıraktı.
  • Döviz ve altın fiyatları yükseldi.
  • Kıdem tazminatının kalkacağı yönünde haberler yayınlandı.
  • Tutuklu vekiller için yapılan boykot ile oluşan yemin krizi çözüldü.
  • Yeni Anayasa çalışmaları başladı.
  • Sosyalist Kürt siyasetçi ve yazar Kemal Burkay 31 yıl aradan sonra Türkiye'ye döndü.


Ve daha birçok irili ufaklı haber.
Elbette medyada en fazla yankı bulan olay şike operasyonuydu.
Tüm halk; televizyonda, radyoda, sokakta, işte bunu konuşur oldu.
Ve bu arada elbette başka şeyler de oldu.

Herkesin aklına aynı şeyin geldiğini biliyorum.
Kaldı ki bu işin sonunda neler olacağına dair endişe verici kaygılarım da var.

Şöyle bir iki örnek vereyim.

Bugün, aklı baki herkesin kabul ettiği 11 Eylül yalanından sonra Amerika'nın nereleri, nasıl işgal ettiğini biliyoruz hepimiz. Fazladan bir satır yazıp da meşgul etmeye lüzum görmüyorum.

Ve Türkiye'de birçok kişinin Esaretin Bedeli diye hatırlayacakları, orjinali Shawshank Redemption olan filmden bir sahne: Esas oğlan, hapishaneden firar edecektir. Aşamalı bir firar planı olan Bankacı, firarın son ayağında kanalizasyon borusuna girmek zorundadır. Firar için fırtınalı o geceyi beklemiştir. Çünkü borunun içine girmek için büyük bir delik açmalıdır. Ancak bu iş oldukça riskli ve tehlikelidir çünkü güvenlik oldukça sıkıdır ve en ufak bir gürültüde bir çuval incir berbat olabilir. Çözümü ise fırtınanın kendisidir. Eline aldığı kaya parçasını, her bir şimşek çaktığında, gök gürültüsüyle aynı anda vurarak açar kanalda deliği. Ardından özgürlük için son nefesine kadar katlanması gereken bir kanalizasyon pisliği kalmıştır. Ama o özgürlüğünü yıldırıma borçludur.

2011 Temmuzu'nda çok önemli şeyler yaşandı. Ağustos, Eylül de yeni çarpıcı gelişmelere gebe.
Güneydoğu, Asker, Polis, Abdullah Öcalan, Demokratik Özerklik kelimeleri aynı cümlede geçtiğinde insanın tüyleri ürperiyor. Fakat hepsi aynı ayda cümle içinde kullanıldı.
Bunu elbette herkes farklı yorumlayabilir.
Ama şahsen, umutlu değilim.

Sizce de; Shawshank Redemption'da olduğu gibi; yine bir "Yıldırım" mı izin verecek tüm olacaklara?







1 yorum:

  1. Hafizasi olmayan bir toplum icin bir "fenerli" sizlanmasi gibi gozuken ve bu sekilde algilanmak istenen muhtesem bir hazi. Sagolun ...

    YanıtlaSil