12 Kasım 2013 Salı

Teknik Analiz: 11. Hafta - Fenerbahçe -Galatasaray

Gelenek...

Fenerbahçe yıllar süren geleneğini bozmadı, Kadıköy'deki Galatasaray galibiyetleri serisine devam etti. Hem puan farkını açtı hem de psikolojik üstünlüğünü de sürdürmüş oldu.

Rakamlar ile maça bakacak olursak;

Genel Bakış:

Öncelikle şunu söyleyelim ki Fenerbahçe'nin toplam pas sayısı sezonun ilk haftası hariç en düşük seviyesinde (321). Pas isabet oranı da ilk 10 hafta ortalamasının (%86) altında kaldı. %48 olan rakip alanda topla oynama istatistiği de %35'lerde kaldı. Bu noktada takım boyunun ilk 10 hafta ortalamasının (38,40 m) üstünde bir performansta olması en önemli artı gibi görünüyor. (33,36 m)



Yukarıda ki genel saha içi oyuncu dağılım grafiğini incelediğimizde 3-4-3 dizilimini çok net görebildiğimiz bir maç olduğunu görüyoruz. Sow, Webo, Kuyt göbekte sıkışmayıp maç önü kağıt üstündeki formasyonda görülüyorlar.

Fenerbahçe'nin 2. yarıda önde olmanın vermiş olduğu avantaj ile de vites düşürdüğünü görüyoruz. Kaleye şut, Ceza alanına atılan top, hücum bölgesinde topla oynama, orta alandan hücuma yapılan pas, karşı alanda rakipten kazanılan top gibi verilerde ilk yarının altında kalındı.


Kat edilen mesafelerde de Galatasaray kendi performansını yakalarken (103 km) Fenerbahçe'nin kendi ortalamasının (114 km) altında kaldığını görüyoruz. (105 km)



Geçtiğimiz haftalardan farklı olarak "Once" aplikasyonu farkı ile Fenerbahçe'nin sprint sayılarını bu özel derbi için verelim; toplamda 21 sprint atıldı. Bu rakam Galatasaray'da 15. Fenerbahçe'nin ortalama sprint hızı ise 5,1.


Moussa Sow Fenerbahçe adına en çok sprint yapan oyuncu oldu.


Hücum:

Gökhan Gönül sakatlığını atlatıp bu takıma çok şey katabileceğinin sinyallerini ilk maçında vermeye başladı. Belki çok üretken değildi, zaman zaman istediklerini yapamadı ancak hücum bölgesine takım adına en çok pas atan oyuncu oldu. Salih'in oyunun son yarım saatinde oyuna girip Caner ve Cristian'dan fazla hücum bölgesinde pas yapması gecenin ilginç istatistiklerinden biriydi.



Defans:

Galatasaray belki çok konsantre değildi, dağınıktı. Ancak Fenerbahçe savunma anlayışında da olumlu sinyaller olduğunu düşünüyorum. 11. hafta itibari ile Beşiktaş ve Eskişehirspor'dan sonra ligin en az gol yiyen takımı durumunda (11). Özellikle Topal ve Emre defansif anlayışlarıyla gecenin öne çıkan isimlerindendi.

Aşağıda, Topal, Emre, Cris ve Salih'in maç boyu kazandıkları topların grafiğini görüyoruz; Emre biraz ön alanda, Topal ise hemen hemen orta bölgenin her yerinde topa müdahale etti. Cristian'ın ise sağ alanda müdahalelerini görüyoruz.



 Maçın Oyuncusu:

Mehmet Topal. Müthiş kesici özelliğini Derbi akşamında da gösterdi. Takımın en önemli pas bağlantı noktalarından biri. Boyu, hızlı düşünmesi en büyük artıları. Dün de %90 pas isabeti ile oynadı. Aşağıda pas grafiğini görebiliyoruz;


Maçın Hayal Kırıklığı:

Emanuel Emenike. İstenilen performansı vermekten uzak. Onun için en uygun maçlardan biri oldu. İkinci yarı şans buldu. Ancak Ersun Yanal'ın da maç içinde ikaz ettiği gibi sahada daha fazla şeyler vermesi gerekiyor. Çok daha etkili olabileceğini düşünüyorum.

Önemli bir derbi kayıpsız atlatıldı. Bundan sonra Milli takım arası ve sonrasında Antalyaspor deplasmanı var. Takım standartlarını yakalaması durumunda Antalyaspor deplasmanından da kayıpsız çıkacaktır.

Veriler: Matchstudy ve Once Football 
Devamını oku...

11 Kasım 2013 Pazartesi

11. Hafta | Fenerbahçe - Galatasaray: Maç başlamadan kazanmak


MAÇ ÖNÜ

İstihareye yattım. Maçtan evvel ne blogda, ne de Twitter'da görüşlerimi paylaştım. Bizim ne/ler yapabileceğimiz ortadaydı ama oyunu ve sonucu Mancini'nin felsefesi belirleyecekti. Beklediğim gibi oldu. 6 puan gerideki son 2 sezonun şampiyonu, maça Fenerbahçe'yi durdurmak için çıktı. Ve, başlamadan kazandı Fenerbahçe. Tedbir ya da totem diyin, maçtan önce yazamazdım bunu.

Fenerbahçe'nin Kadıköy'de böylesine bariz bir üstünlüğü varken; hatta neredeyse her farklı senaryoda sonuç değişmezken, bu maç yazılarının bir anlamı kalmıyor aslında, ama düşülecek notlar var elbette.

Galatasaray Kadıköy'de Fenerbahçe'yi bir gün mutlaka yenecektir. Ama onlar "Ne yapsak olmuyor!" deseler de, tek şansları "oynayarak" yenmek, "bekleyerek" değil. Çünkü zaten favori Fenerbahçe. Zaten bulduğu fırsatları gole çevirme oranı en yüksek takıma karşı oynuyor. Atacak golü bir şekilde. Sen bunun üstüne bir de "Buyur gel, top senin" dersen, 2-0'a sevinirsin işte böyle.

Sol bekte Dany, önünde Burak, orta sahada Ceyhun. Mancini bu işi bilmiyor demeyeceğim elbette. Bu plan başka takımlara karşı tutabilir çünkü. Farkı şöyle tarif ediyim. Riera ve Sneijder olsaydı, ya da Sneijder yerine Emre Çolak, Galatasaray'ın bu kadar kısır kalması imkansızdı. İki akamayan, sadece rakibi karşılama yeteneği olan oyuncuyu, orta saha ve bekte oynatırsan, 2-0'a sevinirsin işte böyle.

Nitekim, maç başlamadan kazandı aslında Fenerbahçe. Ama Mancini'nin maça böyle başlamasını sağlayan da; eskiden olduğu gibi rakibe korku veren, özüne dönen Fenerbahçe ve Ersun Yanal, hakkını verelim. Hoca'nın göreve geldiğinden beri takındığı kendine ve takımına güvenen tavır, meyvesini yeşil sahada veriyor. Vermeye de devam edecek muhtemelen. 2 yıl Avrupa yok, *geliştirerek* bu model üzerinden gidebilir.


FENERBAHÇE

Gelelim Fenerbahçe'ye. Tutuk göründü aslında, kabul etmeli. Birkaç sebebi var bunun. Öncelikle rakip. Durdurmaya çıkmıştı. Oyunu fazla sıkıştırdı. Uzun top oyunumuzu ofsayt taktiği ile bozdu. İlk 20 dakika Melo, Emre ile adam adama oynadı ve kabul etmeli ki, işe yaradı. Top çıkaramadık bi' ara. Cristian da stoperden aldığını, stopere verince, iki takımın stoperleri ve yan hakemin ofsayt bayrağı arasında geçti ilk 20 dakika.

Ama birşeyden vazgeçmedi takım. Özellikle önde Webo'nun insanüstü mücadelesi ile, rakibi maç boyu hataya zorladı. Sow serbest forvet rolüne giderek ısındı ve sahanın heryerinde aldığı topları, hep olumlu kullandı. Ve, üretemesek de, yaptığımız baskı rakibin hata yaparak çözülmesine sebep oldu. Hakeza 2. golde de, rakip çıkarken Emre'nin kazandığı top atağa dönüştü. Takımın genel kimyası bu. Baskı ile rakibi bozuyoruz. Ancak bozamadığımız ya da şansımızın yaver gitmediği günler olacaktır. Bugünler için birkaç formül daha lazım Ersun Hoca'ya.

EMENİKE

İlk yarı Volkan ve Kuyt sakatlandı. Kuyt devam edemedi. Yerine giren Emenike ise maça kendini veremedi. Belli ki bu maçta oynamayı çok istemişti ama neden Webo'nun tercih edildiğini iyi irdelemeli. Liverpool scoutları izleyecek dedikodusu vardı, ilk 11 çıkmayınca bozulmuş olabilir. Onu anlayalım ama o da Hocasını anlamalı. Geri dönüşünde Ersun Hoca'ya verdiği paye ve takdire işaret etmiştim birkaç maç önce. Bir seferlik değil, sezon, hatta kontrat boyu olmalı bu itaat, Sevgili Emenike. 2. yarı rakibin sıkça verdiği boşluklara atmadığın deparlar, öfkeyle kalkmanın zararı. Kahraman olabilirdin çünkü. Fırçayı da yedin, tribündeki Obradovic'i aratmayan Ersun Hoca'dan. Ama güveniyorum Emenike'ye, yeşil sahadaki mental sorunlarını Ersun Hoca ile çözeceğine eminim.

TAKIM SAVUNMASI

Önde Webo ile başlayan, bölgelerinde Kuyt ve Sow'un daima alan kapattığı ve geri 5'linin parmak uçları. Rakip hücum oyuncularına atılan her ama her topta; kademesini alan savunma oyuncumuz soktu topa ayağını. Beklerimiz Gökhan ve Caner, stoperlerimiz Bruno Alves ve Egemen, ön liberomuz Mehmet Topal; bu şekilde sayısız top kazandırdı Fenerbahçe'ye. Adeta bir basketbol sahasında, rakip pivota top aldırmamaya çalışan basketbolcular gibiydiler. İşte bu taktik, sahibi Ersun Hoca. Rakibi karşılarken ve bilhassa topu ilk kaybettiğimizde, takım halinde giderek daha iyi yaptığımız bir savunma hamlesi, Galatasaray'ı fena bozdu.

CANER

Sol bek oynamazdı di mi? Çok emindi herkes bundan. Karşısında iki hücum yeteneği olan oyuncuya karşı üstelik, tek bir fırsat bile vermedi. Hocasına kendini emanet eden futbolcu herşeyi başarabilir. Bunun en güzel örneklerinden biri Caner. Ve Sow elbette. Sahanın her yerinde *top yaptı* dün akşam. O da kağıt üstünde yazan yerde oynamazdı, kimilerine göre.

FARK

9 puan Galatasaray, 7 puan Beşiktaş ile. Ama Kasımpaşa'yı es geçmemeli. "Türkiye'de geçerli" bir futbol oynuyorlar.  Zorlu virajın ilk 2 haftası kayıpsız geçti. Ama yol hala uzun ve çetin. Özellikle Antalya deplasmanı daha önemli şimdi. Mirası yemek, elde etmekten kolay. Ersun Hoca'ya güveniyor ama rehavetten korkuyorum.

Puan durumunda Fenerbahçe harici 6 takımdan 5'i ile oynadık ve 4 galibiyet 1 beraberlik aldık. Beşiktaş ile de 2 hafta sonra oynayacağız. Geldiğimiz noktayı daha iyi özetleyen, alınan galibiyetlerin asla küçümsenmemesi gerektiğini gösteren bir tablo. Ama Galatasaray, Eskişehirspor, Sivasspor, Trabzonspor ve Beşiktaş'a 2. devre deplasmana gideceğimizi unutmamak lazım.

Ben ilk günden beri Ersun Hoca'ya ve takıma güveniyorum.
Öneririm.

Devamını oku...

3 Kasım 2013 Pazar

Teknik Analiz: 10. Hafta - Bursaspor - Fenerbahçe

İnanç...

Bu hafta Fenerbahçe için kullanılabilecek en doğru kelime olabilir.

Bursaspor deplasmanının zor bir deplasman olacağı bekleniyordu. Fazlasıyla zorlu geçse de deplasmanda üst üste alınan 3. galibiyet özellikle Galatasaray derbisi öncesi çok önemli.

Bakalım rakamlar neler demiş;

Genel Bakış:

Toplam pas sayısında, pas başarısında ve rakip alanda oynama anlamında geçtiğimiz iki haftaya göre düşüş var. Takım boyu da Gençlerbirliği maçı dışında (56 m) en uzun boyuna ulaştı (42,15 m). Maçın sıkıntılı geçmesinde bu üç parametrenin önemli olduğunu düşünüyorum. 
Takımda oyuncuların ortalama pozisyonlarına baktığımızda sağ ve sol bekin alışılmış olarak orta sahaya kadar çıktıklarını ve Topal'ın savunmadan top almaya geldiğini görüyoruz. Pozisyon olarak Cristian ve Alper beklenen bölgelerindeyken Sow ve Kuyt'ın orta alana çok fazla girdiğini ve oyunu sıkıştırdığını görüyoruz. Daha önceki haftalarda da belirtmiştim, iyi savunma yapan, blok halinde hareket eden takımları açmanın önemli bir yolu rakip takımı enlemesine açmaktır. Fenerbahçe bunu ilk 10 hafta itibari ile yapamıyor. Bu oyuncu yapısı ile de yapması zor görünüyor.



Kat edilen mesafelere baktığımızda Fenerbahçe'nin kendi lig ortalamasını (114 km) tutturduğunu görüyoruz. Ancak takım boyunun uzun olması ve karşı alanda oynama oranının düşük olması Fenerbahçe'nin etkin bir oyun oynamasını engellediğini, ayrıca toplam kat edilen mesafenin de verimli kullanılmadığını gösteriyor.


İlk yarıda baskı kurmaktan uzak, oyunu karşı alana yıkmakta sıkıntılı bir Fenerbahçe izledik. İkinci yarı ise kaleye şut sayısı ikiye çıktı (8). Köşe vuruşlarında, ceza alanına atılan toplarda ve hücum bölgesinde topla oynama sayılarında ciddi bir artış oldu. Fenerbahçe taraftarının ikinci yarıda görmüş olduğu silkinme rakamlara da yansıdı.



Hücum:

Hücumda Topuz ve Kuyt'ın takımın 3. bölgedeki en aktif iki oyuncusu olduğunu görüyoruz. Emenike'de de attığı gol dışında istatistiksel olarak kıpırdanma var; 3. bölgede 10 isabetli pas yaptı, ayrıca ceza alanına en çok  giren- Pas atan oyuncu oldu. Sow ve Cristian'ın bu istatistiklerin hiçbirinde listenin üstlerinde olmaması düşündürücü.



Sow ve Cristian'ın etkisizliklerini şut ve orta rakamlarından da görebiliyoruz. Burada bir söz de Alper'e söylenebilir. Çok büyük bir potansiyel, çok farklı noktalara gelebilecek bir oyuncu. Ancak biraz kaleye bakması gerekiyor. Herşeyden önce oynadığı mevkii bunu gerektiriyor. İnanıyorum ki bu özelliğini de önümüzdeki haftalarda geliştirecek, 3. bölgede pas, şut, asist ve gol sayılarında artış yaşanacaktır.


Savunma:

Alves büyük kazanç olsa da henüz tam olarak toparlanmış görünmüyor. Pozisyon hataları onun oyun stilinde çok ta rastladığımız bir durum değil. Eminim birkaç hafta içinde yeniden takımın savunmasındaki lideri olacaktır. Egemen ise belki de kariyerinin en verimli dönemini yaşıyor. Ersun Yanal bu ikilide ısrar edecektir. Mehmet Topuz'un ise her türlü iyi niyetine rağmen dişli rakipler karşısında sıkıntı yaşayacağını düşünüyorum.

Maçın Oyuncusu:

Egemen. Attığı kritik golün dışında olağanüstü çabası, konsantrasyonu onu maçın adamı yaptı.

Maçın Hayal Kırıklığı:

Cristian. Ofansif olarak takıma hiçbir artı katamadığı gibi defansif anlamda da ortalarda gözükmedi. Bazı taraftarların her ne olursa olsun koşulsuz "tepkilerini" haklı çıkardığı bir maç oldu.

Fenerbahçe zorlu bir virajın ilk maçını kayıpsız atlattı. Haftaya sadece bir lig maçı değil, Galatasaray maçı var. Birçok farklı dinamik barıdırıyor. Fenerbahçe, kendi lig standartlarını yakalar, yani ortalama koşu mesafesini 114 km'ye taşır, oyunu Trabzonspor maçında olduğu gibi minimum %58'lerde karşı alanda oynar ve takım mesafesini de yine kendi ortalaması seviyelerinde (38 m) tutarsa Kadıköy'de puan kaybetmeyecektir.
Devamını oku...