31 Mayıs 2015 Pazar

Başka bir Fenerbahçe tarifi

Aziz Yıldırım karşısında yükselen sesler birkaç yıldır logaritmik olarak artarken, şampiyonluğun resmen kaybedilmesi ve yaklaşan kongre ile birlikte birçok fikir, argüman ve slogan vitrine çıkmaya başladı. #Adayolma ve #BaskabirFenerbahcemumkun bunlardan ikisi.

İki akımın da (doğru tabir ettiysem) bildirilerini ve yansımalarını okudum. Ve #BaskabirFenerbahcemumkun mottosunu #Adayolma çağrısından daha samimi ve üzerinden gidilebilir gördüğüm için onu yorumlayacağım.

"Baska bir Fenerbahçe mümkün!" akımını; sloganı, içeriği ve altındaki imzalar üzerinden manipüle edenler gördüm. Daha çok imzalara takılmış insanlar, hatta imza atanlar bile "İmzalara değil, içeriğe bakın" çağrısı yapmışlar. Ben imzalara takılanlara da, yukarıdaki açıklamayı yapan imza sahiplerine de bu anlamda katılmıyorum.

İçlerinde ciğerini bildiğim ilkokul arkadaşımdan, eski/yeni dostlarıma kadar birçok değerli insanın olduğu, tamamı özgür düşünen, hiçbir kişi ve grup ile organik/inorganik bağı olmayan bu damardan Fenerbahçeliler'in "İmza değil, içeriğe bakın" çağrısı biraz "Sen ona bakma ya" kokuyor. Değilse zaten ve elbette içeriğe bakılmalı. Ama altında imza olduğunda Twitter search yapılacağı öngörüldüğünde "İmzamla da, fikrimle de buradayım" demek bence daha doğru. Ki sanırım insanlar bazı imza sahiplerinin Aziz Yıldırım'a hakaretlerinden dem vuruyorlar. "Sen ona bakma ya" kokusu ise -dışarıdan- imza sahiplerinin birbirlerine kefil olamadığı algısı yaratıyor. Ki ben öyle olmadığına eminim. Küçük bir iletişim hatası diyelim.

Evet, dediğim gibi, ben imzalara takılmadım. Çünkü içlerinde Fenerbahçeliliğinden ve Fenerbahçe için feda edebileceklerinden şüphe duyduğum kimse yok. Hepsi hepsi farklı düşüncelerimiz vardır, ki bu zenginliğin ta kendisidir, kucaklarım.

Ben içerikle akımın iletişimine takıldım. Açayım. Bildiride yanlış olan birşey yok. Dile getiren/getirmeyen herkesin katıldığı Aziz Yıldırım'ın son dönem yanlışları üzerinden, *işte bu* yanlışların olmadığı bir Fenerbahçe mümkün mesajı veriliyor. Burada hiçbir sorun yok. Ama sanırım benim hem bu akım/slogan/mottodan hem de yazarlarından beklentim fazla olacak ki, hayallerimizdeki Fenerbahçe'nin kötü örnekler üzerinden tarif edilmesine takıldım. Bu minvalde; Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe'yi yönetenlerin *yanlışlarını* -hele ki kongre öncesinde- net bir şekilde sebep ve sonuçlarıyla, yanlış sahiplerinin de *okuyabileceği* bir üslup ve rasyonel akılla sıralamak ve ama başka bir Fenerbahçe'yi, hayallerimizdeki Fenerbahçe'yi bu kötü örnekler yerine, düşlerimiz, futbol çağının getirdikleri ve gerektirdikleri üzerinden tarif etmek daha fazla katma değer yaratır fikrindeyim.

Örneğin; uzun zamandır sıkça tekrar ettiğim, Fenerbahçe neslinin kaybettiğini düşündüğüm bir mottom var: "Fenerbahçe neşe verir, can katar, iyi gelir"
Önüne, arkasına, yanına birşey koymadan Fenerbahçe bu, 80'ler ile 2000'li yılları, torunlar ile dedeleri birleştiren birşey bu. Aramamız gereken şey, üst başlık, tutkumuzun can damarı bu. Neşe vermeli Fenerbahçe, yeniden yüzleri güldürmeli. Can katmalı Fenerbahçe, yeniden yaşam sebeplerinden biri olmalı. İyi gelmeli Fenerbahçe, mutluluk ve umut vermeli. Bu Fenerbahçe'nin *kurumsal kimliği*.

Aslında herşey, tüm bu üst başlıkların altında gizli. A'dan Z'ye Fenerbahçe armasının olduğu her ses ve görüntünün iletişimi değişmeli. İletişim denince aklınıza televizyon, radyo, sosyal medya ve saire gelmesin. Onlar iletişim araçları. Bizim yangının ortasında kurtarılacak ilk değerimiz iletişim politikamız. Uzun yıllardır sahip olmadığımız ve bizi *kurumsal kimliğimizden* uzaklaştıran atardamar.

Başka bir Fenerbahçe mümkün evet. Bu değerli mottoya sonuna kadar destek veriyorum. Ancak nacizhane görüşlerimi de paylaşmak istedim. Bunca değerli ve yaratıcı akıl, eminim taşın altına elini koyup, herkesin bildiği yanlışları derlemek yerine, bugünün ve yarının Fenerbahçe iktidarlarına *maden* taşıyacaktır.

Fenerbahçe için çakıl taşı taşıyan kim varsa, tüm kalbimle destekliyorum.
Varolun.

Devamını oku...

Kongre, kaygılı umutlar ve Ali Koç

Fotoğraf: Erol Çetinçelik

Nihayet, Fenerbahçe'nin geleceğine talip olduğunu açıkladı Ali Koç. Kongrenin hemen başında, açık yüreklilikle, yüreklere su serpen bu açıklaması "son dakikada gelen şampiyonluk golü" tesiri yarattı salonda ve aslında tüm yurtta. Varolsun, en ihtiyaç duyduğumuz dönemde umut aşıladı bizlere. Ve bu *dokunuşu* ilk değil.

İki sene evvelki kongreden önce yaptığı basın toplantısı da seçim kazandıran bir omuz olmuştu Aziz Yıldırım'a. Adalete Fener yak kampanyası ile birlikte 3. büyük *dostluk* bu. Her daim dışarıdan sessiz sedasız desteği, sponsorluklar ve sair destekler elbette önce Fenerbahçe sevgisi, sonra makam saygısı kaynaklı. Ama *başka bir Fenerbahçe* nin bile güzel düşlerden uzak kötü örneklerle tarif edildiği günlerde, Ali Koç'un bu saygın tavrı ne kadar güzel bir örnek tüm Fenerbahçeliler'e. Cebimize ve gönlümüze koyalım.

Aziz Yıldırım'ın başkanlığa mahkeme süreci sonuna kadar devam edecek olması ve Ali Koç'un sahne alırken Başkan'ın bu kararını destekleyen cümleler sarfetmesi, -süreç kısa sürerse- camia için birlik rüzgarları estirebilir. Zira; bugün şahit olduğumuz açıklamalarla, Fenerbahçeliler'in neredeyse %99'unun hayalindeki başkan olan Ali Koç'un, Fenerbahçe aklanana dek Aziz Yıldırım'ın başkan kalması ve bu yolda şampiyonlukların daha az öneme sahip olduğunu söylemesi, o seslendirdiği için daha fazla destek bulan bir agüman olacaktır şimdi.

Buraya kadar güzel. Ama dilimden düşmez kaygıdır, Fenerbahçe'nin üç 7'yi (Jackpot) bir araya getirememe hastalığı.

Açayım. Temmuz'da ilk duruşma. Kararın Ekim'e ertelendiğini varsayalım ve her şekilde temyiz sürecinin en az 6 ay sürmesi, mahkeme sürecinin en erken 1 yıl içerisinde biteceğini gösteriyor. Karar ne çıkarsa çıksın kongre tarihi de birkaç ay ileri atılacağından, önümüzde yine -yaklaşık- 1,5 yıllık bir süre var. En iyi ihtimalle 1 tüm sezona tesir edecek bir süreç bu. Ki kaygım o da değil.

Aziz Yıldırım'ın hala artı hanesinin kuvvetli olduğunu düşünen ben, son 1 yıldaki hatalarının önceki 16 yıldan fazla ve tahrip edici olduğunu belirtmek zorundayım. Ve doğaldır ki birçok cepheyi kaybetti bu yüzden. Bugünün üzerine yüzünüzü ekşitmek istemem ama, insanlar, bilhassa liderler, süregelen hatalar yapmaya başladıklarında uçağın burnunu kolay kolay yukarı kaldıramazlar. Çünkü ipin ucu bir yerden kaçmıştır ve böylesine egosu yüksek liderler için sıfırdan yol almak zordur. Daha da önemlisi, bilenirler, yanardağ içten yanmaya devam eder ve trendini inkar etmez, nükseder. Ki bugün de şahit olduk ki, Aziz Yıldırım kavga etmekten vazgeçmeyecek. İşte bu yüzden, orta vade için umutlanmış olsam da, kısa vade kaygılarım artarak devam ediyor. Ki bu kaygılar gerçekleşirse, orta vadenin yükü bugünden fazla olacak.

Bugün şirazesi kayıp, Aziz Yıldırım'a saygısızca, iyi birşey yapıyormuşcasına ve hatta bununla gurur duyduğunu ifade ederek küfür edenlerin içinde bile onun *örgütlü* Türk sporuna karşı neleri başardığını inkar eden yok. Ancak her aklın ve her fikrin bir dönemi var. Hiçbir başkan bir kulübü sonsuza dek ileri taşıyamaz. Böyle birşey sözkonusu olmadığı gibi, uzun dönem başkanlık yapan insanların günün şartlarında kısa vade kazanımlar için yaptıkları hatalar, gelişim trendinin tek başına aşağı yönlü kırılma sebebi bile olabilir. Ki biz Aziz Yıldırım'da en çok buna şahit oluyoruz. Türkçesi birikim. Ve artık bir nefes kalan tahammül.

Ali Koç'un da belirttiği gibi; hepimiz -en çok bu sezonki harakirisine- Aziz Yıldırım'a kızsak da, mahkeme süreci hala önemli. Dilerim kaygılarım gerçekleşmez ve minimum hata ile tünelin sonuna gelirken, aklandığımız günleri de görür ve gelecek yıllara umut aşılayan devir teslime tanıklık ederiz. Ama yeri gelmişken bu konudaki düşüncemi de tekrarlamak isterim.

Anayasa Mahkemesi'nden almayı köküne kadar hak ettiğimiz "Adil yargılanmanın ihlali kararı" bir anda ağır cezada "Yeniden yargılama" adı altında *konusuz* bırakıldığında, Ergenekon ve Balyoz'da -geç ve 17/25 Aralık sebebiyle de olsa- teslim edilen hakların bize reva görülmeyeceğini dile getirmiştim. Zira saha içi, saha dışı (Google search: Kalamış, Dereağzı, Fenerbahçe Stadı, Salı pazarı, Kenan Evren Lisesi, Avrupa'nın en büyük marinası) sopaların hala en büyük sigortası kumpas şike davası. Elin oğlu sigortalar konusunda bizim gibi (CAS) müsrif değil ne yazık ki.

Hayra yoralım hayrolsun. Ama her şekilde, maddi manevi, zor günler bekliyor bizi. Ali Koç aday olduğu ilk kongreyi süpürecektir elbette ama mutlaka biliyordur ki, işi hiç kolay olmayacak. Ama en azından bir umudumuz olacak. Olsun.
Devamını oku...