Emenike etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Emenike etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ağustos 2014 Cumartesi

Diego Öncesi & Sonrası

Bekleri çok iyi Fenerbahçe'nin. Stoperleri ortalama üstü. Skorer hücumcuları ve savunma yönü baskın orta saha oyuncuları var. Eldeki malzeme bu. Önceki yıla Emenike ve Alper, geçen yıla da Diego ilavesiyle yeni sezona başlıyoruz.

Geçen yıl oynadığımız formasyonda, toplamda katkı sağlasa da, yerini Webo kadar dolduramadı Emenike. Pas alışverişi, önde baskı gibi noksanları malum. Oysa Dünya Kupası'nda Bosna Hersek maçını 8 (sekiz) dribling ile tamamlamıştı Emenike, kanada açılarak. Kanadı ona mı teslim etmeliyiz peki? Kesinlikle hayır. Çünkü kademesi yok. Peki ne yapacağız?

Diego'nun geçen yıl tempo yaptığımız formasyona muhalif oyun yapısı kaygılandırırken hepimizi, gelişiyle değişecek formasyon, hücum oyuncularının toplam performansını artırabilir.

Ersun Yanal'ın denemelerinden 4-1-2-1-2, yani baklava düzeninde; çift forvetin arkasında Diego, arkasındaki ikilide Meireles ve Emre, stoperlerin önünde de Topal yer almıştı.

Hücum yerleşimi gayet iyi olan bu formasyonda, tahmin edildiği üzere ikili kanat bindirmeleri sorun yaratmıştı.

Pişmiş aşa su katma riski, savunmada olası alan paylaşım zaafı, Kuyt'ın hangi rol ve mevkide olacağı gibi dezavantajların yanında, başarılabilirse, eldeki malzemeye en uygun formasyon bu bence.

Böylece; Emenike'yi gezgin, aktif, açık alanda, yani daha verimli kullanıp, ileri uçta ayağı daha düzgün olan Sow ile geriden gelenlerin pas alışverişi sağlanırken, Diego'nun yaratıcılığı ve bindirmeleri kreması olabilir.

Tabi her seçim bir vazgeçiş. Sow - Emenike - Kuyt ile 3x15'lik gol potansiyelinden birini yedeğe almak, yukarıda bahsettiğim pişmiş aşa su katma riskine giriyor. Ama Diego ile bu hücum üçlüsünü birarada oynatmak daha büyük risk bence.

Diego yokken ne olacağı aşağı yukarı belli. Diego'lu Fenerbahçe ise muamma.
Yaşayarak göreceğiz.


İnşallah. Maşallah. Amin. 
Devamını oku...

12 Kasım 2013 Salı

Teknik Analiz: 11. Hafta - Fenerbahçe -Galatasaray

Gelenek...

Fenerbahçe yıllar süren geleneğini bozmadı, Kadıköy'deki Galatasaray galibiyetleri serisine devam etti. Hem puan farkını açtı hem de psikolojik üstünlüğünü de sürdürmüş oldu.

Rakamlar ile maça bakacak olursak;

Genel Bakış:

Öncelikle şunu söyleyelim ki Fenerbahçe'nin toplam pas sayısı sezonun ilk haftası hariç en düşük seviyesinde (321). Pas isabet oranı da ilk 10 hafta ortalamasının (%86) altında kaldı. %48 olan rakip alanda topla oynama istatistiği de %35'lerde kaldı. Bu noktada takım boyunun ilk 10 hafta ortalamasının (38,40 m) üstünde bir performansta olması en önemli artı gibi görünüyor. (33,36 m)



Yukarıda ki genel saha içi oyuncu dağılım grafiğini incelediğimizde 3-4-3 dizilimini çok net görebildiğimiz bir maç olduğunu görüyoruz. Sow, Webo, Kuyt göbekte sıkışmayıp maç önü kağıt üstündeki formasyonda görülüyorlar.

Fenerbahçe'nin 2. yarıda önde olmanın vermiş olduğu avantaj ile de vites düşürdüğünü görüyoruz. Kaleye şut, Ceza alanına atılan top, hücum bölgesinde topla oynama, orta alandan hücuma yapılan pas, karşı alanda rakipten kazanılan top gibi verilerde ilk yarının altında kalındı.


Kat edilen mesafelerde de Galatasaray kendi performansını yakalarken (103 km) Fenerbahçe'nin kendi ortalamasının (114 km) altında kaldığını görüyoruz. (105 km)



Geçtiğimiz haftalardan farklı olarak "Once" aplikasyonu farkı ile Fenerbahçe'nin sprint sayılarını bu özel derbi için verelim; toplamda 21 sprint atıldı. Bu rakam Galatasaray'da 15. Fenerbahçe'nin ortalama sprint hızı ise 5,1.


Moussa Sow Fenerbahçe adına en çok sprint yapan oyuncu oldu.


Hücum:

Gökhan Gönül sakatlığını atlatıp bu takıma çok şey katabileceğinin sinyallerini ilk maçında vermeye başladı. Belki çok üretken değildi, zaman zaman istediklerini yapamadı ancak hücum bölgesine takım adına en çok pas atan oyuncu oldu. Salih'in oyunun son yarım saatinde oyuna girip Caner ve Cristian'dan fazla hücum bölgesinde pas yapması gecenin ilginç istatistiklerinden biriydi.



Defans:

Galatasaray belki çok konsantre değildi, dağınıktı. Ancak Fenerbahçe savunma anlayışında da olumlu sinyaller olduğunu düşünüyorum. 11. hafta itibari ile Beşiktaş ve Eskişehirspor'dan sonra ligin en az gol yiyen takımı durumunda (11). Özellikle Topal ve Emre defansif anlayışlarıyla gecenin öne çıkan isimlerindendi.

Aşağıda, Topal, Emre, Cris ve Salih'in maç boyu kazandıkları topların grafiğini görüyoruz; Emre biraz ön alanda, Topal ise hemen hemen orta bölgenin her yerinde topa müdahale etti. Cristian'ın ise sağ alanda müdahalelerini görüyoruz.



 Maçın Oyuncusu:

Mehmet Topal. Müthiş kesici özelliğini Derbi akşamında da gösterdi. Takımın en önemli pas bağlantı noktalarından biri. Boyu, hızlı düşünmesi en büyük artıları. Dün de %90 pas isabeti ile oynadı. Aşağıda pas grafiğini görebiliyoruz;


Maçın Hayal Kırıklığı:

Emanuel Emenike. İstenilen performansı vermekten uzak. Onun için en uygun maçlardan biri oldu. İkinci yarı şans buldu. Ancak Ersun Yanal'ın da maç içinde ikaz ettiği gibi sahada daha fazla şeyler vermesi gerekiyor. Çok daha etkili olabileceğini düşünüyorum.

Önemli bir derbi kayıpsız atlatıldı. Bundan sonra Milli takım arası ve sonrasında Antalyaspor deplasmanı var. Takım standartlarını yakalaması durumunda Antalyaspor deplasmanından da kayıpsız çıkacaktır.

Veriler: Matchstudy ve Once Football 
Devamını oku...

3 Kasım 2013 Pazar

Teknik Analiz: 10. Hafta - Bursaspor - Fenerbahçe

İnanç...

Bu hafta Fenerbahçe için kullanılabilecek en doğru kelime olabilir.

Bursaspor deplasmanının zor bir deplasman olacağı bekleniyordu. Fazlasıyla zorlu geçse de deplasmanda üst üste alınan 3. galibiyet özellikle Galatasaray derbisi öncesi çok önemli.

Bakalım rakamlar neler demiş;

Genel Bakış:

Toplam pas sayısında, pas başarısında ve rakip alanda oynama anlamında geçtiğimiz iki haftaya göre düşüş var. Takım boyu da Gençlerbirliği maçı dışında (56 m) en uzun boyuna ulaştı (42,15 m). Maçın sıkıntılı geçmesinde bu üç parametrenin önemli olduğunu düşünüyorum. 
Takımda oyuncuların ortalama pozisyonlarına baktığımızda sağ ve sol bekin alışılmış olarak orta sahaya kadar çıktıklarını ve Topal'ın savunmadan top almaya geldiğini görüyoruz. Pozisyon olarak Cristian ve Alper beklenen bölgelerindeyken Sow ve Kuyt'ın orta alana çok fazla girdiğini ve oyunu sıkıştırdığını görüyoruz. Daha önceki haftalarda da belirtmiştim, iyi savunma yapan, blok halinde hareket eden takımları açmanın önemli bir yolu rakip takımı enlemesine açmaktır. Fenerbahçe bunu ilk 10 hafta itibari ile yapamıyor. Bu oyuncu yapısı ile de yapması zor görünüyor.



Kat edilen mesafelere baktığımızda Fenerbahçe'nin kendi lig ortalamasını (114 km) tutturduğunu görüyoruz. Ancak takım boyunun uzun olması ve karşı alanda oynama oranının düşük olması Fenerbahçe'nin etkin bir oyun oynamasını engellediğini, ayrıca toplam kat edilen mesafenin de verimli kullanılmadığını gösteriyor.


İlk yarıda baskı kurmaktan uzak, oyunu karşı alana yıkmakta sıkıntılı bir Fenerbahçe izledik. İkinci yarı ise kaleye şut sayısı ikiye çıktı (8). Köşe vuruşlarında, ceza alanına atılan toplarda ve hücum bölgesinde topla oynama sayılarında ciddi bir artış oldu. Fenerbahçe taraftarının ikinci yarıda görmüş olduğu silkinme rakamlara da yansıdı.



Hücum:

Hücumda Topuz ve Kuyt'ın takımın 3. bölgedeki en aktif iki oyuncusu olduğunu görüyoruz. Emenike'de de attığı gol dışında istatistiksel olarak kıpırdanma var; 3. bölgede 10 isabetli pas yaptı, ayrıca ceza alanına en çok  giren- Pas atan oyuncu oldu. Sow ve Cristian'ın bu istatistiklerin hiçbirinde listenin üstlerinde olmaması düşündürücü.



Sow ve Cristian'ın etkisizliklerini şut ve orta rakamlarından da görebiliyoruz. Burada bir söz de Alper'e söylenebilir. Çok büyük bir potansiyel, çok farklı noktalara gelebilecek bir oyuncu. Ancak biraz kaleye bakması gerekiyor. Herşeyden önce oynadığı mevkii bunu gerektiriyor. İnanıyorum ki bu özelliğini de önümüzdeki haftalarda geliştirecek, 3. bölgede pas, şut, asist ve gol sayılarında artış yaşanacaktır.


Savunma:

Alves büyük kazanç olsa da henüz tam olarak toparlanmış görünmüyor. Pozisyon hataları onun oyun stilinde çok ta rastladığımız bir durum değil. Eminim birkaç hafta içinde yeniden takımın savunmasındaki lideri olacaktır. Egemen ise belki de kariyerinin en verimli dönemini yaşıyor. Ersun Yanal bu ikilide ısrar edecektir. Mehmet Topuz'un ise her türlü iyi niyetine rağmen dişli rakipler karşısında sıkıntı yaşayacağını düşünüyorum.

Maçın Oyuncusu:

Egemen. Attığı kritik golün dışında olağanüstü çabası, konsantrasyonu onu maçın adamı yaptı.

Maçın Hayal Kırıklığı:

Cristian. Ofansif olarak takıma hiçbir artı katamadığı gibi defansif anlamda da ortalarda gözükmedi. Bazı taraftarların her ne olursa olsun koşulsuz "tepkilerini" haklı çıkardığı bir maç oldu.

Fenerbahçe zorlu bir virajın ilk maçını kayıpsız atlattı. Haftaya sadece bir lig maçı değil, Galatasaray maçı var. Birçok farklı dinamik barıdırıyor. Fenerbahçe, kendi lig standartlarını yakalar, yani ortalama koşu mesafesini 114 km'ye taşır, oyunu Trabzonspor maçında olduğu gibi minimum %58'lerde karşı alanda oynar ve takım mesafesini de yine kendi ortalaması seviyelerinde (38 m) tutarsa Kadıköy'de puan kaybetmeyecektir.
Devamını oku...

27 Ekim 2013 Pazar

Teknik Analiz: 9. Hafta - Fenerbahçe - Gaziantepspor

Fenerbahçe taraftarı açısından çok heyecanlı bir cuma akşamı geride kaldı; Basketbolda Barcelona karşısında alınan galibiyet ile birlikte futbolda özellikle ilk yarıda oynanan tempolu oyunun sonunda gelen Gaziantepspor galibiyeti.

Genel Bakış:

Fenerbahçe özellikle set hücumlarında 3-4-3 şablonunu oturtmuş gibi görünüyor. Özellikle ilk yarıdaki tempo ve oyunu karşı alanda oynama mantalitesi meyvesini de veriyor olacak ki oranlar da artış görülüyor. Fenerbahçe'nin karşı alanda topla oynama sezon ortalaması %47,60. Bu karşılaşma da Trabzonspor maçından sonra (%58,27) en yüksek oranı yakaladığı maç oldu (%54,34). Takım boyunda ise sezonun 3. en iyi oranı yakalandı. Ersun Yanal takımın boyunu kısaltmak adına ciddi bir uğraş içinde olduğunu düşünüyorum. Pas oranları da geçen haftaki Erciyes maçı sonrası en yüksek orana ulaştı.


Fenerbahçe'nin ilk yarıda etkili bir oyun sergilediğini söyledik. İkinci yarıda ise fazlaca kontrollü bir oyun oynandı. Bunu rakamlarla da destekleyebiliriz. İkinci yarı şut sayısı yarı yarıya azalmış. Ceza alanına atılan toplar, karşı alanda rakipten kazanılan toplar da azalma görülürken, kendi yarı alanında ikinci yarı daha fazla pas yapmış, karşı alanda rakipten daha az top kazanmış ve daha fazla faul yapmış, daha çok ofsaytta kalmış. Bu verilerin hemen hemen tam tersi Gaziantepspor için geçerli olduğunu görüyoruz. Fenerbahçe'nin, en basit tabir ile zaman zaman konsantrasyon kaybı yaşadığı söylenebilir. Genel olarak galip iken kontrollü oyuna dönüşte sıkıntı olduğunu düşünmesemde bu oyunun kendi kalenizden en uzak alanda yapmanız gerektiğini belirtmek gerek. Ersun Yanal'da bu durumu eminim oyuncularıyla konuşuyordur ancak şu ana kadar takımın en büyük zaaflarından birinin bu olduğu görülüyor.



Bu hafta Fenerbahçe kat edilen mesafe anlamında ilk haftanın ardından en düşük rakamını elde etti, 111,8 km. Alan daraltma ve pas sayısını artırma ile kat edilen mesafelerin kısalması bağlantılı olabilir. Ben her ikisinin de artması durumunda, yani takım kısa mesafede çok pas yapıp çok fazla yer değiştirerek, kat edilen mesafeyi artırması ile birlikte ofansif anlamda çok daha iyi sonuçlar alınacağını düşünüyorum.



Hücum:

Hücum aksiyonlarını da ilk yarı ve ikinci yarı olarak ikiye ayırmak gerekebilir. Fenerbahçe ilk yarıdaki oyun tavrını maçın önemli bir kısmına yaymak durumunda. Aksi taktirde sıkıntılar başlıyor.

Cristian'ın takımın ceza sahasına pas ve top sürme anlamında Emenike ile birlikte en fazla yapan oyuncu oldular. Cristian Fenerbahçe adına en fazla pas yapan oyuncu olsa da hücum bölgesinde pas anlamında gerekli katkıyı yapmadığını görüyoruz. İki ofansif açık oyuncusu Sow ve Kuyt takımın hücum bölgesine pas anlamında takımın lider oyuncuları oldular, ikisi de hücum bölgesinde 19 isabetli pas verdiler.



Savunma:

Egemen şu formu ile sol stoperin değişmezi olacak gibi görünüyor. Bekir'in de Alves'in yokluğunda iyi performans gösterdiğini de söylemek gerek. Fenerbahçe'nin ikinci yarıda takım olarak kendi yarı alanına fazlaca çekilmesi, muhtemeln defansif zaafları da beraberinde getiriyor.



Maçın Oyuncusu:

Emenike. Halen istenilen seviyede değil. Savruk. Ancak iki gol bulması onu bu maçta çok fazla sivrilen oyuncu yok iken maçın oyuncusu yaptı.

Fenerbahçe'de Alves, Gökhan ve Meireles'in takıma katılacağını düşünürsek temponun ve isabetli pas trafiğinin artacağını, takımın daha kolay öne çıkacağını ve muhtemelen rakip takım baskısında daha az hatayla oynanacağını düşünüyorum.
Devamını oku...

7 Ekim 2013 Pazartesi

Teknik Analiz: 7. Hafta - Fenerbahçe - Trabzonspor

Geride kalan 6 haftada Fenerbahçe'nin artan temposunu hep beraber izledik. Takımın birçok eksiği görülmesine rağmen taraftarın önemli bir kısmındaki görüş "bu takımın çıkışının henüz tam olarak tamamlanmadığı, daha alınacak yol olduğu" şeklinde olduğunu düşünüyorum.
Trabzonspor'a karşı 3 puan almak hem ligdeki liderliği perçinleyecek hem de psikolojik olarak farklı artılar getirecekti.
Sanırım Fenerbahçeli futbolcular da bu bilinç ile sahadaydı.

Genel Bakış:

Herşeyden önce takımın boyu geçtiğimiz haftaya göre azaldı ve son haftalarda rakip alanda en fazla oynadığımız karşılaşma oldu (%58) Takımın pas başarı ortalaması da yaklaşık olarak %85 - %87 arasında gidip geliyor.
Futbolcuların genel ortalama pozisyon grafiğine bakacak olursak da geçtiğimiz haftalardaki yazılarımda da bahsetmiş olduğum gibi, özellikle kapalı savunmalara karşı rakip takımı enlemesine açmak için sizin de kanatlara doğru açılmanız gerektiğiydi. Fenerbahçe'nin bu karşılaşmada da bunu yapamadığını görüyoruz. Sow ve Kuyt'ın takımın boyunu enlemesine açmak yerine içeriye kat ederek orta alanda kümeleştirdiğini görüyoruz. Bunda çok tipik kanat oyuncu profilleri olmamasının etkisi var elbet.


Fenerbahçe'nin kat ettiği toplam mesafe bu karşılaşmada 115,8 km. Takımın ciddi mesafeler kat ettiğini söylemek mümkün olsa da, sanıyorum Ersun Yanal biraz daha fazlasını istiyor. 3 oyuncu 11 km üstü koşarken bu listeye çok yüksek ihtimal ile 90 dakikalarını tamamlasalar Alper, Holmen ve Kuyt'ı da ekleyecektik.


Atılan sprintlere bakacak olursak, karşılaşmada en hızlı 5 oyuncu Fenerbahçe'de. Bu verinin de en az kat edilen mesafe kadar değeri var. Takımda fiziki yükseliş net olarak dikkat çekiyor. Bu verideki eksiklik hücum oyuncularının bu sprint listesinde olmayışı olarak yorumlanabilir. 



Hücum:

Aşağıdaki grafik Fenerbahçe'nin ne kadar yoğun bir şekilde karşı alanda oynadığını gösteriyor. Aynı zamanda %66 oranında orta alanı kullanıp gol girişiminde bulunarak oyunu ne kadar sıkıştırdığını da görüyoruz. Trabzonspor gibi tamamen kendi alanına kapanmış takımlara karşı orta alandaki bu %66'lık oranı belki de en az %5'er oranında sağ ve sol kanatlara aktarabilmek önemli.


Gol ve atak girişimlerdeki alan kullanımları bu şekilde iken topun oynandığı bölgelere bakacak olursak; Fenerbahçe geçtiğimiz haftaya göre savunmada çok daha az oranda top tutarken, orta alanda çok fazla kaldığını görüyoruz. Geçen haftaya göre 3. bölge alan kullanımı hemen hemen aynı ( geçen hafta %31,79). Top 2. bölgeden 3. bölgeye bir önceki haftadan daha fazla aktarılmamış.


Pas bağlantılarında ilk istasyon bölgesi tahmin edildiği gibi Topal oldu. Buradaki sıkıntı 3. bölgeye topun taşınamaması. Bu görevi daha çok Holmen veya Alper'in bölgesindeki oyunculardan bekleyebiliriz. Alper oynadığı dakikalarda bunu çok fazla yapamazken, yerine giren Emre'nin de çok düşük temposu bu görevi yapmasını engelledi. Holmen de Emenike ile yer değiştirince 3. bölgeye top taşımak iyice zorlaştı.


Kuyt sağ tarafta Fenerbahçe adına en çok orta yapan isim olurken Caner ve Gökhan'ın önceki karşılaşmalardaki etkinlikleri olmasa da listenin en üstünde yer alan isimler oldular. Burada geçen haftalarda yazmış olduğumuz gibi isabet oranları hala çok düşük. 


Sow, gecenin "beceriksiz" ismi olarak öne çıkmış olsa da, pozisyona gir-ebil-miş olması bile onun benim gözümde çok önemli bir santrafor olmasını sağlayabiliyor. Bu karşılaşmada yanış tercihler yaptı. 

Webo belki de maçın en önemli iki vuruşunu yaptı. Birinde kaleci Onur topu köşeden çıkardı, diğeri 132 km (!) ile direkte patladı.



Savunma:

Fenerbahçe açısından savunma anlamında yazılacak çok fazla birşey olmayan karşılaşmalardan biriydi. İki stoperin orta alanda bile rakipten toplam 16 top alması savunma hattının ne kadar öne çıktığını gösteriyor.


Maçın Oyuncusu:

Gizli kahraman Topal; toplam 3' 55'' topla oynayıp 86 kere topla buluştu. Takımın en çok pas atan oyuncusu (49) olurken %94 gibi müthiş bir isabet kaydetti. Süreklilik olarak ta takımın açık ara en iyisi. 
Burada Sow, Kuyt hatta Holmen ve Emenike'nin düşük pas isabetlerine dikkat çetmek gerek. Bu oranlar yukarı çıkmalı. Topal, ceza alanına neredeyse Holmen kadar top atarken, Alper sadece 1 top atabilmiş.


Maçın hayal kırıklığı:

Belki bu karşılaşmada çok uzun süre almadı ama transferi sırasında çok şeyler beklediğim Emenike'nin bu sürede "maçın içinde" olmasını istedim. Bir türlü olmadı, sahada amiyane tabirle "şaşkın ördek" gibiydi. Formayı Ersun Yanal'dan alması gerekiyor, forma ona maliyeti sebebi ile verilmeyecek. Bu bilinç ile çalışması gerekiyor. Sanırım Ersun Yanal da ona bu mesajı vermiş olacak, sıra onda... Ben ısrarla Fenerbahçe'ye çok şey katacağına inanıyorum.


Aslında istekten kaynaklanan panik havası takımı olumsuz etkilese de ben genel oyundan, iştahtan memnunum. Bu takımın üstüne katabilecek potansiyelinin olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki haftaları bekleyelim.
Devamını oku...

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Şampiyonlar Ligi Play-off: Arsenal - Fenerbahçe: 2-0: Büyük sahnenin dışında kalmak.





Zaten kendi evimizde 0-3 mağlup olunca çok bir şey beklemeden geldik bu maça. Biraz daha konsantrasyon, biraz daha etkili oyun, biraz daha istek bekledi taraftar sadece. Neticeden bağımsız olarak hem de. Takım bugüne kadarki resmi maçlarda olduğu kadar göründü. 30-40 dakika kadar diri, sonrasında sahada olmayan bir oyuncu grubu. Kenardan yine gelmeyen, veya gelmesi geciken müdahaleler de tuzu biberi oldu.

İLK YARI

Takımın nispeten istekli başladığını söylemek yanlış olmaz. Hele ki İstanbul'daki oyunla karşılaştırdığınız zaman arada büyük fark vardı. Yine de kısa süreli oldu ve devamı gelmedi. Yine ileride tek santraforla orta saha arası mesafe çok açıktı, Emenike bir kez Wilshere'a pres için yaklaştı  ilk 5 dakika içinde. Walcott'a tedbir olarak da Kuyt Caner'in önünde solda başladı. Bu esnada da sağda olan Sow ilk başlarda Monreal'e üstünlük sağlasa da bunun devamını getiremedi.

11. dakikada ilk kez ciddi bir tehlike yarattık. Caner'in sürüklediği toptan gol çıkartmış olsak belki bir şeyler olabilirdi. Burada Caner'in son top tercihi de biraz garip. Geçen sene Lazio maçında daha zor açıdan kaleye vuracak özgüveni olan Caner'in burada daha uygun açıdan vurmamayı tercih etmesi benim garibime gitti.

18. dakikada Bruno Alves topla bir hayli çıkmak zorunda kaldı, ki bunun da sebebi orta sahadan hiç kimsenin savunmaya yeterince yanaşmamasıydı. 2 dakika sonrasında da Emenike kaleye yaklaşık 30 metre mesafede rakip oyuncuyu indirmek zorunda kaldı. Sanırım sorunun yine orta sahanın olanı biteni izlemesi olduğunu söylememe gerek yok.

İlk gol gelene kadar hücumda 4-2-3-1, top rakibe geçince de Meireles'in ileri fırlamasıyla daha 4-1-4-1'e yakın bir dizilişe büründük. Daha başlarda Meireles bundan önceki maçlarda Topal'ın yaptığı gibi iki stoperin arasına girerek savunmayı 3'ledi ve beklerin oyuna çıkmasını sağladı.

1-0

3 pasta golü yedik. Cristian'ın vurdumduymazlığı ve esas pozisyonu sol bek olmayan Caner'in hamle yapmakta gecikmesiyle oldu pozisyon. Zaten mükemmel bir savunma kurgumuzun olduğunu söylemek mümkün değildi gol anına kadar da. Eşleşme burada zaten bitti ve bundan sonrası resmen formalite gibi oynandı.

İlk yarının sonuna kadar bazı anlık parlamalarımız oldu. Yer yer oyunu forse ettik ama golü bulamadık. Zaten sahadakilerin de pek bunun olacağına inancı yoktu gibi.

İKİNCİ YARI VE 2-0

Yine yer yer kıpırdandığımız bir ikinci yarı oldu 2. gol gelene kadar. İlk yarıya oranla daha etkisiz kaldığımız, Arsenal'in yine topa daha fazla hakim olduğu, bizim topu koşturmak yerine topun peşinden koştuğumuz bir süreç daha izledik. 2-0'dan sonrasının zaten analizini yapmaya gerek bile yok. Formalite olarak oynandı geri kalan süre.

TERCİHLER VE OYUNCU DEĞİŞİKLİKLERİ

Baskılı Arsenal takımına karşı orta sahadan top çıkartmamız gerekecekken Selçuk-Meireles-Cristian üçlüsünün merkezde olmasına ben çok anlam veremedim. Meireles arkada tek kalıp Alper sahada olabilirdi. Bunu Selçuk kötü oynadığı için söylemiyorum, aksine Selçuk kapasitesi el verdiğince mücadele etti ama işte sadece mücadelenin yetmediği bir seviyede oynandı bu maç.

Cristian için çok şey yazılabilir ve emin olun yazılabilecek şeylerin hiçbirisi bizim daha önce bu blogda yazdığımız şeylere benzemeyecektir. Hiçbir şey söylemek veya yazmak istemiyorum bu konu hakkında.

Meireles ise resmen piyasa maçı oynadı. İlk maçtaki Meireles'le bu maçtaki Meireles arasında dağlar kadar fark vardı. Maç seçen oyuncularımız daha önce de oldu ama bir şekilde rayına girdiler. Meireles iyi bir profesyonel ve bu çizgide devam etmesi kendisinden beklenen esas şey. Umarım bu çizgisini koruyabilir veya koruması sağlanır.

Alper'in 65 dakika kenarda beklemesine, iyi oynayan Kuyt'ın da oyundan çıkmasına pek anlam veremedim açıkçası. Gerisiyle ilgili çok bir şey söylemek istemiyorum, ki söylenecek çok bir şey de yok zaten...

SONUÇ

İlk resmi maçtan beri Ersun Hoca'nın kafasındakini, sahaya yansıtmak istediğini anlamaya çalışıyorum, empati yapmaya çalışıyorum, "bir bildiği vardır" diye yaklaşmak için ciddi anlamda uğraşıyorum ama hiçbir şekilde bir sonuç alamıyorum. Hoş, sorun bence Ersun Hoca'da değil, çok daha başka yerlerde.

Bu kadar sorumsuz ve yılgın bir oyuncu grubunu biz son 10 senede 2 kez gördük. Biri 2002-03 sezonunda zirvenin çok uzağında kalındığında, diğeri de 2008-09 sezonunda Aragones yönetiminde. İki sezonda da sahaya konulan futbol utanç vericiydi ve sonu revizyonla bitti. Bu sezonun o yönde gitmesini engellemek için fırsat var önümüzde. 08-09 yerine Zico'nun ilk sezonundaki o dokunuş yapılabilir takıma, ama bunun için de önce güçlü bir yönetim ve Aziz Yıldırım gerekli ki, onlar da ortalıkta yoklar. Ortalıkta olanların da dertleri başka...

Ben çok istememe rağmen olumlu bir gelecek şu anda göremiyorum. İnanmak istiyorum ama mantığım buna henüz elvermiyor.

Şöyle bir son 20 güne dönüp baktığımızda tablo gerçekten korkunç. Sabrımız her gün daha fazla sınanıyor ve bir de CAS kararı var beklediğimiz. Tabloya şöyle bir bakalım:

* Galatasaray'a Süper Kupa'yı kaybettik.
* MNG Kargo kulübe sponsor oldu.
* Konyaspor karşısında son 15 dakikada 0-2 giden maç 3-2 aleyhimize sonuçlandı.
* Emenike'nin Emre Bol imzalı röportajı yayınlandı.
* İki Arsenal maçında futbol namına ortaya bir şey koyamayıp, gol atamadan, 5 gol yiyerek Şampiyonlar Ligi'nden elendik.

Tablo ortada. Allah beterinden saklasın.

Devamını oku...

2 Ağustos 2013 Cuma

Hadi bakalım: Cardozo mu, Emenike mi?


Enteresan bir transfer hikayesine şahitlik ediyoruz. Şahitlik dediysem, aslında hiçbir şey bilmiyoruz.
Biri, diğerine yem mi? Yoksa gerçekten alternatif mi, hiçbir fikrim yok açıkçası. Ersun Hoca'nın da dediği gibi, ikisi farklı oyuncular ve farklı katkıları olabilir oyun sistemimize. Kesin olan tek şey, ikisi de iyi futbolcu ve golcü.


Cardozo'yu isteyenler çoğunlukta ama Emenike'yi de isteyen hatırı sayılır bir oran var.
Herkes kalemi kağıdı almış çetele tutuyor. Emenike'nin avantajları, Cardozo'nun avantajları diye.
Hepsi doğru.

Pis ikilem.
Moda tabirle, dilemma.


Tartışmanın çapını genişletmek istiyorum müsadenizle.

Fenerbahçe'nin hangisine ihtiyacı var?

Yaş, maliyet ve sair unsurları bir kenara bırakıp, sadece teknik özellikler üzerinden yorum yapalım.
Neticede bu sezon şampiyon olmak zorundayız.

Bu soruya cevap vermek sanıldığı kadar kolay değil. Zira hangi Fenerbahçe için soruluyor bu soru?

Uzun yıllar Alex'li 4-4-1-1 oynadık.
Peşinden daha hücumcu kanatlarla 4-2-3-1'e döndük.
Şimdi kanattan vazgeçip 4-3-3 oynuyoruz.

Aslında şu gelişim bile başlı başına yazı konusu. Sağda Topuz, solda Özer ile orta saha özellikli kanat oyuncularından, ideal kanat oyuncularıyla 4-2-3-1'e oturaklı bir adım atmadan sol ve sağ forvete dönüverdik.

Klasik 10 numaraların azaldığı modern futbolda, orta saha oyuncuları artık çift yönlü olmak zorunda ya da kullanılmak isteniyor. Fenerbahçe'nin bu dönüşümünde de orta saha oyuncularının eskiye nazaran çok daha kaliteli ve maliyetli olmasının etkisi var muhakkak.

Konumuza dönelim.

"Hangi Fenerbahçe'nin hangi golcüye ihtiyacı var?" diye soralım.

Kuyt ve Sow kadroda olduğuna ve biz merkez golcü aradığımıza göre formasyonumuz 4-3-3, mutabık mıyız?
10M €'luk Sow'u tribüne göndermeyeceğimize ve golcü transferinde dönülmez akşamın ufkunda olduğumuza göre, mutabıkız. 4-3-3 oynayacağız.

Geçen sezon 2. yarı artan atak grafiğimiz ve peşinden gelen yarı finalde -bence- başarıyla uyguladığımız 4-3-3'ün merkez golcüsü kimdi?

Webo.

Bu sistemde başarılı olmamızda etkisi olduğunu düşünüyor musunuz peki?

% 100.

Nedir Webo'nun özelliği?

Çalışkan, duvar oynayabiliyor ve ceza alanında bitirici. Ancak yetenekleri kısıtlı.

Kime benziyor bu özellikleriyle?

Nobre.

Evet; Fenerbahçe'nin maliyet ve beklentilere göre en verimli iki golcüsünden bahsediyorum. Nobre ve Webo.

Ve aynı kaderi paylaşıyor ikisi de. Beğenilmediler. Varlıklarında hep bir arayış oldu. Onlar görevlerini tıkır tıkır yapsalar ve gollerini atsalar da, yeteneksiz bulundukları için kimsenin ideal 11'ine giremedi ikisi de.

Van Hoijdonklar, Kejmanlar, Anelkalar, Guizalar, Nianglar geldi, gitti.
İz bırakan 2 golcü oldu bu süreçte; ki ömürleri kısa sürdü, Van Hoijdonk ve Niang.

Van Hoijdonk ile Niang nerede?
Webo ile Nobre nerede?

Van Hoijdonk etkili olduğu ilk sezonda; solda Tuncay, sağda Serhat kanatlarıyla oynadı.
Niang ise başarılı olduğu tek sezonda; arkasında Alex, kanatlarda orta saha özellikli Topuz ve Özer ile. [Stoch ve Dia birlikte kullanılmadı hatırlarsınız. Genelde ya Özer ya da Topuz'dan biriyle değişmeli oynadılar.]

İkisi de; bir Webo/Nobre presi ve çalışkanlığında değildi. Ancak duvar oynayabiliyorlardı. Ve şüphesiz daha yeteneklilerdi.

Bu anlamda;  "Emenike mi Cardozo mu?" sorusu, Van Hoijdonk mu Niang mı? sorusuna benzer.
Sizce hangisi?
Sizi bu cevap için bekletmeyeceğim.
Twitter'da yazıyı yazarken sordum:

noavasblog
Süratle cevapları bekliyorum, yazıya yetiştireceğim. FBahçe'de geçirdikleri ilk ve başarılı sezonları itibariyle; Van Hoijdonk mu, Niang mı?
8/2/13 3:54 PM


Gelen cevaplarda büyük bir çoğunluk Van Hoijdonk diyor.

***
                                  
Yegane ortak nokta; tüm bu santraforlar, ileride tek forvet olarak kullanıldı.
Ve şimdi yukarıdaki hatırlatmalar ve başarılı olan 4 merkez golcü üzerinden sonuca ulaşmaya çalışalım.

Van Hoijdonk başarılı oldu.
Nobre başarılı oldu. [Fayda/maliyet-beklenti]
Niang başarılı oldu.
Webo başarılı oldu. [Fayda/maliyet-beklenti]


Ne Cardozo, ne Emenike; Webo ile Nobre'ye benzemez.
Cardozo onlar kadar çalışkan değildir, Emenike onlar kadar iyi duvar oynayamaz.


Cardozo, 4-3-3 ile başarılı olan Van Hoijdonk'a benzer.
Emenike, 4-4-1-1 ile başarılı olan Niang'a.

Net bir cevap bekliyorsunuz değil mi?

Sorunuza soruyla yanıt vereceğim, üzgünüm.

Ne oynayacağız? 4-3-3 mü? 4-1-4-1 mi?

Yukarıda mutabık kaldık dedim ama Ersun Hoca'nın denemeleri henüz bu kanaati netleştirmedi.
Belki de Sow'un henüz form tutmaması buna sebeptir.

Ezcümle;

Solda Sow, sağda Kuyt ile 4-3-3 oynayacaksak Cardozo.
Solda Caner ya da Stoch, sağda Kuyt ile 4-1-4-1 oynayacaksak Emenike.

Yani karar Ersun Hoca'nın.
Geçen sezonun ikinci yarısı tırmanışa geçtiğimiz 4-3-3 ile devam ederse, aradığımız pasör golcü Cardozo'dur.
Ancak 3 forvet yerine orta saha özellikli oyuncuları tercih etmeye meğilli ise, topla dönüp akabilen Emenike ilaçtır.

"İkisi birden" diyenlere cevap vermiyorum, kibarca tebessüm ediyorum.
Devamını oku...

28 Temmuz 2011 Perşembe

Bu düşmanlık neden?




Genç yaşında, futbol oynamaya geldiği bir ülkede kısa zamanda basamak atlayan Afrikalı bir futbolcu, Emenike!

Fenerbahçe'ye transferine memnuniyetini Nijerya'nın Arjantin'i farklı yendiği maçta, Fenerbahçe bilekliği takarak göstermişti. Golünü de atmıştı nitekim.

Yar olmadı ama, yar etmediler.
Uzun süreli sakatlığıyla gol krallığı yarışmasında geriye düşen; sakatlığı iyileştikten sonra ilk çıktığı maçta, Anaragücü deplasmanında dökülen ve sonra sakatlanıp oyundan çıkan Emenike.

Bir sonraki hafta Fenerbahçe maçında sakatlığı sebebiyle oynamayınca şike yaptığı söylenen Emenike..
Ve gerek sakatlığı gerekse spekülasyonlar sebebiyle Trabzonspor'a karşı da oynayamayan Emenike..

Gördüğü işkenceyi, yaşadığı linci umarım kimselere anlatmaz.
Zira Türk futbolunun bittiği nokta olur.
Afrika'dan dahi futbolcu gelmez.

Şaka da değil kabus da..

Giderek saçma sapan bir hal alan ve ne safsatalarla dolu olduğu ortaya çıkan şike operasyonu, Ergenekon'a kardeş oldu.
İlk başlarda kıskanacaktır Ergenekon küçük kardeşini ama zamanla birbirlerine arkadaş olacaklardır.


Peki bu medyanın sorunu ne?
Anladık, patronlarınızın "bağları" var.
Belki de kasetleri.

Ama bu kadar bariz yapmayın bu işi kardeşim..
Kimsenin üstüne bu kadar gitmeyim hemşerim..

Dolar, dolar da bir taşarsa ademoğlu, sele kapılır plazaların anteninden tutarken bulursunuz kendinizi alimallah..

Anladık.
Talimat aldınız.

Dezenformasyonun dozunu artırın dediler.
Bir doz artırdınız.

Ama baraj suları yükseliyor haberiniz olsun.
Ne set dayanır sonra ne sahte surlarınız..


Sonra, lütfen, ağlamayınız;)
Devamını oku...