2009-10 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2009-10 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Eylül 2013 Cumartesi

2010 yılının suflesi: "Şampiyon Bursaspor olsun!"

Bir önceki yazımızda siyasetin spora müdahalesi ile ilgili örnekler vermeye çalışmıştık. Ortada bir yarış varsa ve bu yarışın bir tarafında siyasi erk varsa sonuçlar pek de adil olmuyor. Son yaşanılanlar bunu bize çoktan kanıtladı.

Bununla birlikte siyasi erk bu müdahaleyi tek başına gerçekleştirmiyor. Aksine spor dünyası bu müdahaleye çanak tutuyor ve gerekli algı yönetimini gerçekleştiriyor. Nasıl mı?

Buyrun şampiyonluk yarışında eşeğin kulağına karpuz suyu nasıl kaçırılıyor görelim:

Yine 2009-10 sezonu. Mart ayında başlayan "Bursaspor Şampiyon olmalı!" haykırışları:



11.03.2010: "ŞAMPİYON BURSASPOR OLSUN"



14.03.2010: "BIRAKIN BURSASPOR ŞAMPİYON OLSUN"

Erman Toroğlu Dile Geldi "Bursaspor Şampiyon Olsun İstiyorum" 


04.04.2010: Dört büyük takımın taraftarından Bursaspor'a Sağlam destek

Haberin çıktığı gazetenin Zaman Gazetesi olduğunu belirtmek isterim.

Bülent Uygun: "Anadolu'dan bir şampiyon çıkacaktır, inşallah bu Bursaspor olur."



"Şampiyon Bursa Olsun"






04.04.2010: Adnan Polat: "Bu lig temiz değil, Bursaspor şampiyon olsun"

Haberin videosu için : http://www.nationalturk.com/adnan-polat-bursaspor-sampiyon-olsun-video-7620142#.UgApi5L-J8F

 

Yukarıda örnek verdiğimiz spor camiasının ‘medyatik’ isimlerinin şampiyonluk yarışı sırasındaki replikleri (!)

Her bir isim bir tarafı temsil ederken, aslında bir kararı da temsil ederek konuştuklarının farkındalar. Şampiyonluğun adresi bellidir ve algılar buna hazırlanmalıdır. Peki ya şampiyonluğun ilanından sonra neler olmuştur?


İşte çarpıcı iki örnek:


"ŞAMPİYON TRA-BURSASPOR"

 

 

 

02.11.2010: TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin: "BU YIL TS ŞAMPİYON OLSUN !"

 


Görüldüğü gibi yalnızca o yılın şampiyonunu belirlemekle kalmayıp gelecek yılınkini de hazırlamışlardır.
Algı zehirlenmesi içinde kaosa sürüklenen Türk Futbolu işte bu evrelerden geçmiştir.
Geçmişte olanlar yarının aynasıdır.
Bu nedenle okumaya, araştırmaya ve en önemlisi bıkmadan anlatmaya devam etmeli.
Çünkü sevgi eylem gerektirir! 

Devamını oku...

Kurgunun ilk yılı, 2009-10 Sezonu. Bir Bakan'ın anıları


Malum son günlerin en çok konuşulan konularından biri siyasetin spora müdahalesi. Hüküm etme gücünü ellerinde bulunduran iktidar sahipleri her dönem sporu etki altına almayı amaçlamış, takımlarına gönül veren kalabalıkları birer oy deposu olarak görmüşlerdir.

Ne yazık ki aleni yapılan bu müdahaleler ‘bugün ona yarın bana’ anlayışını doğurmuş, yapılan haksızlıklar bini aşmıştır. Özellikle siyasiler ve Anadolu Kulüpleri arasındaki bu flört durumu Türk Futbolunu aşılması güç bir krizin içine sokmuştur. Siyasilerin bu kulüplere vaatler vermesi, onları el altından ve çoğu zaman da aleni desteklemeleri yalnızca bugünün ürünü olmayan, bununla birlikte zirve dönemini bu yıllarda yaşamış olan bir zihniyet ürünüdür.

Siyasiler için yakınlaştıkları her kendilerine gebe kulüp birer oy deposu, bu kulüpler için ise her siyasi bir stat, transfer, kupa ve hatta şampiyonluk demek.  İşte bu siyasi – kulüp ilişkisini irdelemek adına yakın geçmişten bir örnek olarak Bursaspor’un 2009 – 2010 yılındaki şampiyonluğa giden yolunu incelemek önemli bir örnek olacaktır.

Kronolojik olarak bir takım evreleri olabildiğince yorumsuz sıraladığımızda bakın nasıl tesadüfler (!) dizisi ile karşılaşmış olacağız.

Öncelikle küçük bir anektot bizlere Anadolu Kulüplerinin yükselişi ile ilgili açıklayıcı bilgiler verecektir.

Yıl 1966.
Gazete haberi şöyle :


Bu habere giden yol ise Yalçın Doğan’ın Fenerbahçe Cumhuriyeti adlı kitabında. Kısaca anlatmak gerekirse:
Bursa’dan dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’i ziyarete geniş bir heyet geliyor. Başbakan ilin ileri gelenlerinin kendisinden neler isteyeceğini düşünürken ilginç bir istek ile karşılaşıyor. Bursa'nın ileri gelenlerinden biri söz alarak
"Sayın Başbakanım bizim önemli bir derdimiz var, bizim buranın futbol takımı Bursaspor tam birinci lige çıkacaktı olmadı, acaba siz himmet etseniz de, Bursaspor birinci ligde oynama hakkı elde etse?’’ der.
Demirel bu isteğin basit bir istek olduğunu düşünerek "Aldım gitti Bursaspor'u birinci lige" der. Fakat durum bu kadar basit değildir. Olayı takip eden günlerde diğer Anadolu Kulüplerinin isyanı ve yapılan itirazlar ile bu karardan vazgeçmek durumunda kalırlar. Bununla birlikte siyasiler bu futbol konusunun sandıklarından çok daha ciddi bir mevzu olduğuna kanaat getirirler. Böylece bahsettiğimiz flört dönemi de başlamış olur.

Şimdi gelelim 2009 – 2010 yılı şampiyonluğuna giden yola.

2009 -2010 sezonu başlamadan önce çıkan iki haber oldukça ilgi çekicidir:

2 Ocak 2008 :
"Bakan Faruk Çelik'in Bursaspor'u borçlarından arındırma müjdesi Bursa'da büyük yankı buldu."
26 Ocak 2008 :
"Bakan Faruk Çelik, işadamlarından Bursaspor'a yardım amaçlı 3 milyon YTL'lik taahhüt sözü aldı."

Böylece ilk adım olarak Bursaspor borçlarından kurtarılmaya çalışıldı. Ne kadar para toplandı, örtülü ödenekten para çıktı mı, borç kapandı mı, elbette bilemeyiz.
Bununla birlikte Bursaspor ilgi çekici bir ikinci başkana sahipti:
Osman Çelik.
Bu arada 30 Eylül 2009 yılında Bursaspor’a stat sözü verildi. Projeler masaya yatırıldı.

Lig başladı. Yarı yol geçildi.
Şampiyonluk yarışı kızıştıkça açıklamaları Sayın Bakan devralmış ve yeni iddialar gündeme getirmişti.


Bütün bu yorumların akabinde son maçı 2-1 kazanan Bursaspor şampiyonluğunu ilan etti. Ertesi gün Bakanın yaptığı açıklama: "Adalet yerini buldu." sözleri ile ilan edilmişti. Böylece Bursa sevgili Bakana şampiyonluk yolundaki destekleri neticesinde minnettar kalacak ve bir yıl sonraki seçimlerde bu şampiyonluk sevincini hatırlayacaklardı.
Seçim sonuçları için:
Siyaset kitlelerin sevdalarını ve sevinçlerini önemsemeyi değil kullanmayı adet edinmiştir.
Sevdasını bu uğurda paspas etmeyenlerin var olduğu bir dünyada yaşamak dileğiyle.  
Devamını oku...