Egemen Korkmaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Egemen Korkmaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Kasım 2013 Salı

Teknik Analiz: 11. Hafta - Fenerbahçe -Galatasaray

Gelenek...

Fenerbahçe yıllar süren geleneğini bozmadı, Kadıköy'deki Galatasaray galibiyetleri serisine devam etti. Hem puan farkını açtı hem de psikolojik üstünlüğünü de sürdürmüş oldu.

Rakamlar ile maça bakacak olursak;

Genel Bakış:

Öncelikle şunu söyleyelim ki Fenerbahçe'nin toplam pas sayısı sezonun ilk haftası hariç en düşük seviyesinde (321). Pas isabet oranı da ilk 10 hafta ortalamasının (%86) altında kaldı. %48 olan rakip alanda topla oynama istatistiği de %35'lerde kaldı. Bu noktada takım boyunun ilk 10 hafta ortalamasının (38,40 m) üstünde bir performansta olması en önemli artı gibi görünüyor. (33,36 m)



Yukarıda ki genel saha içi oyuncu dağılım grafiğini incelediğimizde 3-4-3 dizilimini çok net görebildiğimiz bir maç olduğunu görüyoruz. Sow, Webo, Kuyt göbekte sıkışmayıp maç önü kağıt üstündeki formasyonda görülüyorlar.

Fenerbahçe'nin 2. yarıda önde olmanın vermiş olduğu avantaj ile de vites düşürdüğünü görüyoruz. Kaleye şut, Ceza alanına atılan top, hücum bölgesinde topla oynama, orta alandan hücuma yapılan pas, karşı alanda rakipten kazanılan top gibi verilerde ilk yarının altında kalındı.


Kat edilen mesafelerde de Galatasaray kendi performansını yakalarken (103 km) Fenerbahçe'nin kendi ortalamasının (114 km) altında kaldığını görüyoruz. (105 km)



Geçtiğimiz haftalardan farklı olarak "Once" aplikasyonu farkı ile Fenerbahçe'nin sprint sayılarını bu özel derbi için verelim; toplamda 21 sprint atıldı. Bu rakam Galatasaray'da 15. Fenerbahçe'nin ortalama sprint hızı ise 5,1.


Moussa Sow Fenerbahçe adına en çok sprint yapan oyuncu oldu.


Hücum:

Gökhan Gönül sakatlığını atlatıp bu takıma çok şey katabileceğinin sinyallerini ilk maçında vermeye başladı. Belki çok üretken değildi, zaman zaman istediklerini yapamadı ancak hücum bölgesine takım adına en çok pas atan oyuncu oldu. Salih'in oyunun son yarım saatinde oyuna girip Caner ve Cristian'dan fazla hücum bölgesinde pas yapması gecenin ilginç istatistiklerinden biriydi.



Defans:

Galatasaray belki çok konsantre değildi, dağınıktı. Ancak Fenerbahçe savunma anlayışında da olumlu sinyaller olduğunu düşünüyorum. 11. hafta itibari ile Beşiktaş ve Eskişehirspor'dan sonra ligin en az gol yiyen takımı durumunda (11). Özellikle Topal ve Emre defansif anlayışlarıyla gecenin öne çıkan isimlerindendi.

Aşağıda, Topal, Emre, Cris ve Salih'in maç boyu kazandıkları topların grafiğini görüyoruz; Emre biraz ön alanda, Topal ise hemen hemen orta bölgenin her yerinde topa müdahale etti. Cristian'ın ise sağ alanda müdahalelerini görüyoruz.



 Maçın Oyuncusu:

Mehmet Topal. Müthiş kesici özelliğini Derbi akşamında da gösterdi. Takımın en önemli pas bağlantı noktalarından biri. Boyu, hızlı düşünmesi en büyük artıları. Dün de %90 pas isabeti ile oynadı. Aşağıda pas grafiğini görebiliyoruz;


Maçın Hayal Kırıklığı:

Emanuel Emenike. İstenilen performansı vermekten uzak. Onun için en uygun maçlardan biri oldu. İkinci yarı şans buldu. Ancak Ersun Yanal'ın da maç içinde ikaz ettiği gibi sahada daha fazla şeyler vermesi gerekiyor. Çok daha etkili olabileceğini düşünüyorum.

Önemli bir derbi kayıpsız atlatıldı. Bundan sonra Milli takım arası ve sonrasında Antalyaspor deplasmanı var. Takım standartlarını yakalaması durumunda Antalyaspor deplasmanından da kayıpsız çıkacaktır.

Veriler: Matchstudy ve Once Football 
Devamını oku...

3 Kasım 2013 Pazar

Teknik Analiz: 10. Hafta - Bursaspor - Fenerbahçe

İnanç...

Bu hafta Fenerbahçe için kullanılabilecek en doğru kelime olabilir.

Bursaspor deplasmanının zor bir deplasman olacağı bekleniyordu. Fazlasıyla zorlu geçse de deplasmanda üst üste alınan 3. galibiyet özellikle Galatasaray derbisi öncesi çok önemli.

Bakalım rakamlar neler demiş;

Genel Bakış:

Toplam pas sayısında, pas başarısında ve rakip alanda oynama anlamında geçtiğimiz iki haftaya göre düşüş var. Takım boyu da Gençlerbirliği maçı dışında (56 m) en uzun boyuna ulaştı (42,15 m). Maçın sıkıntılı geçmesinde bu üç parametrenin önemli olduğunu düşünüyorum. 
Takımda oyuncuların ortalama pozisyonlarına baktığımızda sağ ve sol bekin alışılmış olarak orta sahaya kadar çıktıklarını ve Topal'ın savunmadan top almaya geldiğini görüyoruz. Pozisyon olarak Cristian ve Alper beklenen bölgelerindeyken Sow ve Kuyt'ın orta alana çok fazla girdiğini ve oyunu sıkıştırdığını görüyoruz. Daha önceki haftalarda da belirtmiştim, iyi savunma yapan, blok halinde hareket eden takımları açmanın önemli bir yolu rakip takımı enlemesine açmaktır. Fenerbahçe bunu ilk 10 hafta itibari ile yapamıyor. Bu oyuncu yapısı ile de yapması zor görünüyor.



Kat edilen mesafelere baktığımızda Fenerbahçe'nin kendi lig ortalamasını (114 km) tutturduğunu görüyoruz. Ancak takım boyunun uzun olması ve karşı alanda oynama oranının düşük olması Fenerbahçe'nin etkin bir oyun oynamasını engellediğini, ayrıca toplam kat edilen mesafenin de verimli kullanılmadığını gösteriyor.


İlk yarıda baskı kurmaktan uzak, oyunu karşı alana yıkmakta sıkıntılı bir Fenerbahçe izledik. İkinci yarı ise kaleye şut sayısı ikiye çıktı (8). Köşe vuruşlarında, ceza alanına atılan toplarda ve hücum bölgesinde topla oynama sayılarında ciddi bir artış oldu. Fenerbahçe taraftarının ikinci yarıda görmüş olduğu silkinme rakamlara da yansıdı.



Hücum:

Hücumda Topuz ve Kuyt'ın takımın 3. bölgedeki en aktif iki oyuncusu olduğunu görüyoruz. Emenike'de de attığı gol dışında istatistiksel olarak kıpırdanma var; 3. bölgede 10 isabetli pas yaptı, ayrıca ceza alanına en çok  giren- Pas atan oyuncu oldu. Sow ve Cristian'ın bu istatistiklerin hiçbirinde listenin üstlerinde olmaması düşündürücü.



Sow ve Cristian'ın etkisizliklerini şut ve orta rakamlarından da görebiliyoruz. Burada bir söz de Alper'e söylenebilir. Çok büyük bir potansiyel, çok farklı noktalara gelebilecek bir oyuncu. Ancak biraz kaleye bakması gerekiyor. Herşeyden önce oynadığı mevkii bunu gerektiriyor. İnanıyorum ki bu özelliğini de önümüzdeki haftalarda geliştirecek, 3. bölgede pas, şut, asist ve gol sayılarında artış yaşanacaktır.


Savunma:

Alves büyük kazanç olsa da henüz tam olarak toparlanmış görünmüyor. Pozisyon hataları onun oyun stilinde çok ta rastladığımız bir durum değil. Eminim birkaç hafta içinde yeniden takımın savunmasındaki lideri olacaktır. Egemen ise belki de kariyerinin en verimli dönemini yaşıyor. Ersun Yanal bu ikilide ısrar edecektir. Mehmet Topuz'un ise her türlü iyi niyetine rağmen dişli rakipler karşısında sıkıntı yaşayacağını düşünüyorum.

Maçın Oyuncusu:

Egemen. Attığı kritik golün dışında olağanüstü çabası, konsantrasyonu onu maçın adamı yaptı.

Maçın Hayal Kırıklığı:

Cristian. Ofansif olarak takıma hiçbir artı katamadığı gibi defansif anlamda da ortalarda gözükmedi. Bazı taraftarların her ne olursa olsun koşulsuz "tepkilerini" haklı çıkardığı bir maç oldu.

Fenerbahçe zorlu bir virajın ilk maçını kayıpsız atlattı. Haftaya sadece bir lig maçı değil, Galatasaray maçı var. Birçok farklı dinamik barıdırıyor. Fenerbahçe, kendi lig standartlarını yakalar, yani ortalama koşu mesafesini 114 km'ye taşır, oyunu Trabzonspor maçında olduğu gibi minimum %58'lerde karşı alanda oynar ve takım mesafesini de yine kendi ortalaması seviyelerinde (38 m) tutarsa Kadıköy'de puan kaybetmeyecektir.
Devamını oku...

21 Ekim 2013 Pazartesi

Teknik Analiz: 8. Hafta - Erciyesspor - Fenerbahçe

Son saniye golü ile gelen galibiyet... Nereden bakarsanız bakın çok farklı anlamları var. Gol sonrası sevinçten nasıl bir etkisi olduğunu anlamak çok zor değil zaten ancak rakipler üzerindeki etkisini de düşünmek gerekiyor. Muhtemel bir puan kaybı rakipleri iştahlandıracak, oyna-ya-mayan Emenike daha da dibe gidecek iken gelen 3 puan ve Emenike üzerindeki baskının kalktığı o an. Önemliydi gerçekten.

Gelelim takımın dün akşam neler yaptığına;

Genel Bakış:

Öncelikle mazeret olmamakla beraber önemli pas bağlantı noktaları olduğunu düşündüğüm Alves, Meireles, Topal gibi oyuncuların yokluğu takımın ritmini etkilediğini söyleyebiliriz. Karşılaşma sonunda toplam pas sayısı müthiş (656), pas başarısı da oldukça etkili, %90,55. Ancak görüyoruz ki ileriye yapılan başarılı pas kadar (219) yana da pas yapılmış (216)





Yapılan bu kadar fazla pas ilk yarıda özellikle golden sonra takımın hızını olumsuz yönde etkiledi. İkinci yarıda pas hızının arttığını, ataklarda ve gol girişimlerinde pas sayısının ise düştüğünü görüyoruz. Belkide bu durumun bir sonucu olarak ceza alanına ulaşan ataklarda (23) ve gol girişimlerinde (9) artış yaşanmış.


Takımın kat ettiği mesafelere bakacak olursak; toplam 114 km kat edilmiş. 3 oyuncu yine 11 km üzseri mesafe kat etmiş. Emre ve Selçuk'un da oyundan çıkarılmasalar 11 km barajına geleceğini öngörebiliriz. Fenerbahçe bu konuda sıkıntı yaşamıyor. Her hafta bunu irdeliyoruz, takımın neredeyse yarısı 11 km barajını zorluyor.


Hücum:

Özellikle Mehmet Topuz'un bu karşılaşmada etkili bir görüntü çizdiğini söyleyelim. Takımda ceza alanına en fazla top süren (7/3) ve hücum bölgesine en fazla pas atan (31/22) oyuncu Topuz. Bu maçta Sow ve Kuyt'ı ekstra istekli ve hareketli gördüm. Hücum varyasyonlarının bir çoğunda varlardı. Burada kilit ismin Cristian olduğunu belirtmekte fayda var. Özellikle takımın gol bölgelerini besleyecek ofansif ortasaha oyuncu pozisyonunda Cristian son derece etkisizdi. Ceza alanına pas, top sürmelerde ve hücum bölgesine paslarda takımın geride kalan isimlerinden oldu. Bu noktada Emre'den de daha öne oynayan bir görüntü çizmesini beklerken hücuma yönelik 11 pas ta kaldığını görüyoruz. Sol kanatta ise Caner'in ilk yarının sonunda oyundan alınması ile birlikte Kadlec'ten beklenen ofansif desteği göremedik.



Savunma:

Erciyesspor'un Fenerbahçe'nin galibiyetinde önemli rol oynadığını söylemeliyiz. Çok çok nadir olarak ofansif bazı denemeler yapıldı. Bu anlamda Fenerbahçe'yi zorlayacak çok fazla pozisyon yaşanmadı. Mehmet Topuz için bu durumun bir şans olduğunu düşünüyorum. Karşısında onu zorlayacak ofansif bindirmeler olmadı. Cristian belkide maçı izleyenlerin genelinin aksine özellikle orta sahada en fazla top kazanan oyuncu oldu (17). Kişisel fikrim, bu olumlu istatistiğin rağmen Cristian sahanın kötülerindendi.


Bu noktada Egemen'e bir parantez açmak gerekebilir. Çok özverili oynuyor. Yanında partner olarak kimle beraber oynarsa sırıtmıyor, her hafta üstüne koyuyor. Aşağıda bu özverisine güzel bir örnek olarak 2. gol öncesi yapmış olduğu 101 metrelik koşuyu görüyoruz. Dakikanın 90+4 olduğunu özellikle belirtmek isterim.



Maçın Oyuncusu:

Maçın oyuncusunun Sow olduğunu düşünüyorum. Santrafor özellikleri ile çok fazla yer değiştirerek oynadı, maç sonunda da zaten takımın en çok mesafe kat eden oyucusu olmayı başardı. Önceki haftalarda Hocasının uyarılarını dikkate aldığını gösterdi. Aşağıda Sow'un attığı kafa golü öncesi ters kanada atmış olduğu 43 metrelik pası görüyoruz. Sonrasında da çok kısa bir sürede ceza alanına kat edip hak ettiği golü buldu. Bunun dışında müthiş bir şutu daha var. Bu pozisyonda da Sow'un ne kadar patlama özelliği olan bir oyuncu olabildiğini gördük.


Maçın Hayal Kırıklığı:

Cristian dersek haksızlık etmiş olmayız. Bazı istatistiklerde takımın etkili oyuncularından gibi görünmüş olsa da istatistiklerin herşey olmadığını dün akşam bir kere daha gördük. Sorumluluk almadı, üretkenlikten uzaktı. O bölgedeki bir oyuncunun çok daha diri, çabuk düşünen ve çabuk hareket eden bir yapıda olması gerekiyor. Cristian'ın yabancı kontenjanı da dikkate alınarak son senesi olduğunu düşünüyorum.


Son saniyede Emenike'nin kafa vuruşundan gelen gol ile kazanan Fenerbahçe çok önemli bir galibiyeti daha hanesine yazdı. Takımın tempo yapamama, zaman zaman üretkenlikten uzak yapısı sıkıntılı yanlar gibi görünüyor. Ancak Alves, Meireles, Topal ve Gökhan'ın da ilk 11'e katılımları ile bu yönlerin minimuma ineceğini öngörüyorum. 

Devamını oku...

7 Ekim 2013 Pazartesi

Teknik Analiz: 7. Hafta - Fenerbahçe - Trabzonspor

Geride kalan 6 haftada Fenerbahçe'nin artan temposunu hep beraber izledik. Takımın birçok eksiği görülmesine rağmen taraftarın önemli bir kısmındaki görüş "bu takımın çıkışının henüz tam olarak tamamlanmadığı, daha alınacak yol olduğu" şeklinde olduğunu düşünüyorum.
Trabzonspor'a karşı 3 puan almak hem ligdeki liderliği perçinleyecek hem de psikolojik olarak farklı artılar getirecekti.
Sanırım Fenerbahçeli futbolcular da bu bilinç ile sahadaydı.

Genel Bakış:

Herşeyden önce takımın boyu geçtiğimiz haftaya göre azaldı ve son haftalarda rakip alanda en fazla oynadığımız karşılaşma oldu (%58) Takımın pas başarı ortalaması da yaklaşık olarak %85 - %87 arasında gidip geliyor.
Futbolcuların genel ortalama pozisyon grafiğine bakacak olursak da geçtiğimiz haftalardaki yazılarımda da bahsetmiş olduğum gibi, özellikle kapalı savunmalara karşı rakip takımı enlemesine açmak için sizin de kanatlara doğru açılmanız gerektiğiydi. Fenerbahçe'nin bu karşılaşmada da bunu yapamadığını görüyoruz. Sow ve Kuyt'ın takımın boyunu enlemesine açmak yerine içeriye kat ederek orta alanda kümeleştirdiğini görüyoruz. Bunda çok tipik kanat oyuncu profilleri olmamasının etkisi var elbet.


Fenerbahçe'nin kat ettiği toplam mesafe bu karşılaşmada 115,8 km. Takımın ciddi mesafeler kat ettiğini söylemek mümkün olsa da, sanıyorum Ersun Yanal biraz daha fazlasını istiyor. 3 oyuncu 11 km üstü koşarken bu listeye çok yüksek ihtimal ile 90 dakikalarını tamamlasalar Alper, Holmen ve Kuyt'ı da ekleyecektik.


Atılan sprintlere bakacak olursak, karşılaşmada en hızlı 5 oyuncu Fenerbahçe'de. Bu verinin de en az kat edilen mesafe kadar değeri var. Takımda fiziki yükseliş net olarak dikkat çekiyor. Bu verideki eksiklik hücum oyuncularının bu sprint listesinde olmayışı olarak yorumlanabilir. 



Hücum:

Aşağıdaki grafik Fenerbahçe'nin ne kadar yoğun bir şekilde karşı alanda oynadığını gösteriyor. Aynı zamanda %66 oranında orta alanı kullanıp gol girişiminde bulunarak oyunu ne kadar sıkıştırdığını da görüyoruz. Trabzonspor gibi tamamen kendi alanına kapanmış takımlara karşı orta alandaki bu %66'lık oranı belki de en az %5'er oranında sağ ve sol kanatlara aktarabilmek önemli.


Gol ve atak girişimlerdeki alan kullanımları bu şekilde iken topun oynandığı bölgelere bakacak olursak; Fenerbahçe geçtiğimiz haftaya göre savunmada çok daha az oranda top tutarken, orta alanda çok fazla kaldığını görüyoruz. Geçen haftaya göre 3. bölge alan kullanımı hemen hemen aynı ( geçen hafta %31,79). Top 2. bölgeden 3. bölgeye bir önceki haftadan daha fazla aktarılmamış.


Pas bağlantılarında ilk istasyon bölgesi tahmin edildiği gibi Topal oldu. Buradaki sıkıntı 3. bölgeye topun taşınamaması. Bu görevi daha çok Holmen veya Alper'in bölgesindeki oyunculardan bekleyebiliriz. Alper oynadığı dakikalarda bunu çok fazla yapamazken, yerine giren Emre'nin de çok düşük temposu bu görevi yapmasını engelledi. Holmen de Emenike ile yer değiştirince 3. bölgeye top taşımak iyice zorlaştı.


Kuyt sağ tarafta Fenerbahçe adına en çok orta yapan isim olurken Caner ve Gökhan'ın önceki karşılaşmalardaki etkinlikleri olmasa da listenin en üstünde yer alan isimler oldular. Burada geçen haftalarda yazmış olduğumuz gibi isabet oranları hala çok düşük. 


Sow, gecenin "beceriksiz" ismi olarak öne çıkmış olsa da, pozisyona gir-ebil-miş olması bile onun benim gözümde çok önemli bir santrafor olmasını sağlayabiliyor. Bu karşılaşmada yanış tercihler yaptı. 

Webo belki de maçın en önemli iki vuruşunu yaptı. Birinde kaleci Onur topu köşeden çıkardı, diğeri 132 km (!) ile direkte patladı.



Savunma:

Fenerbahçe açısından savunma anlamında yazılacak çok fazla birşey olmayan karşılaşmalardan biriydi. İki stoperin orta alanda bile rakipten toplam 16 top alması savunma hattının ne kadar öne çıktığını gösteriyor.


Maçın Oyuncusu:

Gizli kahraman Topal; toplam 3' 55'' topla oynayıp 86 kere topla buluştu. Takımın en çok pas atan oyuncusu (49) olurken %94 gibi müthiş bir isabet kaydetti. Süreklilik olarak ta takımın açık ara en iyisi. 
Burada Sow, Kuyt hatta Holmen ve Emenike'nin düşük pas isabetlerine dikkat çetmek gerek. Bu oranlar yukarı çıkmalı. Topal, ceza alanına neredeyse Holmen kadar top atarken, Alper sadece 1 top atabilmiş.


Maçın hayal kırıklığı:

Belki bu karşılaşmada çok uzun süre almadı ama transferi sırasında çok şeyler beklediğim Emenike'nin bu sürede "maçın içinde" olmasını istedim. Bir türlü olmadı, sahada amiyane tabirle "şaşkın ördek" gibiydi. Formayı Ersun Yanal'dan alması gerekiyor, forma ona maliyeti sebebi ile verilmeyecek. Bu bilinç ile çalışması gerekiyor. Sanırım Ersun Yanal da ona bu mesajı vermiş olacak, sıra onda... Ben ısrarla Fenerbahçe'ye çok şey katacağına inanıyorum.


Aslında istekten kaynaklanan panik havası takımı olumsuz etkilese de ben genel oyundan, iştahtan memnunum. Bu takımın üstüne katabilecek potansiyelinin olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki haftaları bekleyelim.
Devamını oku...

22 Eylül 2013 Pazar

Teknik Analiz: 5. Hafta - Fenerbahçe - Elazığspor

Fenerbahçe İstanbul'da üst üste oynadığı 4. haftayı da fire vermeden 3 puan ile geçti. Sezona görece dağınık ve moralsiz başlayan bir takım için bu süreç önemliydi ve bu süreçten kayıpsız olarak 12 puan çıkartmayı bildi. Teknik olarak dün akşam neler yaşandı madde madde değinmeye çalışalım;

GENEL BAKIŞ:

Genel anlamda Fenerbahçe'yi sıkıntıya sokacak bir karşılaşma olmadığını söyleyebiliriz.

Önceki iki haftaya göre takım karşı alanda daha az oynamış görünüyor (%41). Önceki hafta bu oran %52 iken bir önceki hafta ise %42 idi. Tabi bu durumun oluşmasında 21. dakikada Kuyt ile gelen 2. golün etkisi olabilir. Bu noktada takımın geçtiğimiz haftaya göre daha fazla (496) ve daha yüksek isabet oranlı pas (%89) yapmış olması takımın, skoru elde ettikten sonraki refleksini görmemiz açısından yol gösterici olabilir. İsabetli bir şekilde pas oyunu sürdürülüyor. Takım boyunda da azalma var (31,24 m).

Daha kompakt bir takıma mı dönüşüyoruz? Gelecek haftalar bize bunu daha net gösterecek.


Kat edilen mesafelere de bir göz atacak olursak; geçen hafta 111 km mesafe kat eden takım bu hafta 115 km'ye çıkmış. Standartlar yükseliyor, 11 km üzerinde mesafe kat eden 5 oyuncu var. Bu oyunculara Meireles ve Cristian'ın bölgesinde oynayacak oyuncuların da eklenmesi ile minimum 7 kişilik sahayı her yöne parselleyen bir ekip oluşabilir.


Saha alan kullanımına bakacak olursak;
Fenerbahçe 3. bölgede %20 oranında bulunurken, Elazığspor'un %23 olduğunu görüyoruz. Bunda yine erken gelen 2 farklı skor avantajının etkisi olduğu söylenebilir.


Oyuncu oyuncu bakacak olursak; Topla en fazla oynayan oyuncu Topal (3' 39'') olurken topla Caner'den sonra en fazla buluşan oyuncu oldu (81). Topal bu yüksek pas oyununu ve sürekli oyunun içinde oluşunu %96'lık bir isabet oranı ile destekledi, etkileyici bir performans.



SAVUNMA:

Sanıyorum bu karşılaşma Fenerbahçe'nin defans hattı ve takım savunmasını tartabileceğimiz bir karşılaşma olmayacak. Ancak genel itibari ile baktığımızda takım savunmasının hala tam olarak oturmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Aşağıdaki tabloya baktığımızda geri dörtlünün savunma bölgesinde iki haneli top kazanma sayılarına ulaştığını görebiliyoruz. Burada daha büyük sorun orta alandaki oyuncuların hepsinin aynı bilinçte ve yetenekte olmaması olabilir. Mehmet Topal dün bu anlamda orta alanın toparlayıcısı görevini üstlenmiş gibi görünüyor. Zira ne Meireles ne de Cristian rakipten top kazanma anlamında sahanın hiçbir noktasında etkili olamadılar. Meireles savunmada 4, orta alanda 7, hücumda 1 kere rakipten top kazanırken, Cristian savunmada sadece 2, orta alanda 4, önde oynamasının etkisiyle de hücum hattında 5 kere top kazandı.
3. bölgede 5 top kazanması artı yönü olurken özellikle orta alandaki pasif konumu sıkıntılı.


HÜCUM

Topal'ın maçın gizli kahramanı olduğunu söylersek yanılmış olmayız. Özellikle hücum başlangıçlarında Alves ve Egemen'e yaklaşarak top dağıtma görevini mevcut kadroda en iyi yapacak oyuncu; %96 gibi müthiş bir pas oranı ile bu görevi layıkı ile yaptı (56/54).
Aşağıdaki grafikte Sow'un en çok pas alanlar listesinde ilk sırada yer almasını, sahada çok dolaşması, sürekli araması ve bunu istekli bir şekilde yapması olarak açıklayabiliriz. Noavastats ve Footballstatzz 'ta bu konu ile ilgili tweetleri bulabilirsiniz.


Caner ve Gökhan ikilisi son haftalardaki örnek bek özelliklerini sergilemeye devam ediyorlar;  Caner 6 orta yaparken Gökhan 5 orta yaparak takımın bu konudaki yükünü çekiyorlar.


MAÇIN OYUNCUSU:

Beklediği haftalar yaramış, 3 gol de çok büyük bir moral oldu, Sow maçın adamı oldu. İstekli olduğunda, çalıştığında bu takımda her zaman oynayacağını herkese gösterdi.

MAÇIN HAYAL KIRIKLIĞI:

Genel taraftar kanısı zaten Cristian'ı gösteriyordu. Veriler de biraz bu tespiti destekliyor. O bölgede çok daha fazla mesafe kat eden, topla ilişiği çok daha üst düzeyde, sorumluluk sahibi, ısıran bir oyuncu profili gerekiyor.

Fenerbahçe son 4 haftayı kendine avantaj sağlayarak geçirdi. Belli ki bu takım çok gol atacak, son 7 yılın 5. haftası itibari ile en gollü sezonunu geçiriyor.



Ancak savunma zaaflarını bir an önce gidermesi gerekiyor. Gençlerbirliği karşılaşması Yanal ve Fenerbahçe'li oyuncular için ciddi bir sınav olacak. Alınacak bir galibiyet ve sonrasındaki Trabzonspor karşılaşması kazasız geçilirse kazanma alışkanlığı ile şampiyonluk yarışında iddialı noktaya gelinebilir.
Devamını oku...

26 Nisan 2013 Cuma

Uefa Avrupa Ligi, Yarı Final: Fenerbahçe-Benfica: 1-0: 4 Olmadığına Üzülme Lüksü





Başlık şaka değil! Avrupa Ligi'nin yarı finalinde, 38 maçtır kaybetmeyen rakibine karşı 1-0'lık galibiyete sevinirken "aslında 4 olabilirdi" diyebilme lüksü bu maçtan sonra bize ait. Gurur duyalım.

MÜKEMMELE YAKIN PERFORMANS

Maç genelindeki oyun iştahına ve mücadele kalitesine kimsenin ağzını açıp tek kelime edeceğini sanmıyorum. Edecek olan varsa ayrıca görüşebiliriz. Her platformda tartışmaya hazırım oyun iştahını ve mücadelenin kalitesini. Peki oyun kalitesi? O tartışılır. Çok daha doğru yapılabilecek işler vardı belki, ama onu da ekstra eforla kapattık. Bunu Avrupa Ligi'nde çoğunlukla yapıyoruz zaten.

Analizin sonunda şöyle yazmışım, geri dönüp hatırlayalım:

"Eğer yenemiyorsak, yenilmemeye oynamak da alternatif çözüm. Yenilmemeye oynamak derken gömülüp sadece savunma yapmak değil kastım. Önde basmak, rakibi bozmak ve baktık ki oynayamıyoruz, o zaman oynatmamak."

Hem oynadık, hem oynatmadık. Bu akşamın özeti budur. Yani oyunun iki yönünde de üstünlük sağladık. Bravo beyler, bravo Hocam!

İLK YARI

Yarı final stresiyle maça başladığımız açıkçası belliydi. Oyuncularımızın alışkın olunan sakinlikte olduğunu söylemek güç, ancak konsantrasyonu hiç eksilmedi sahadakilerin. Bu artı yönümüz. Kora kor mücadele ettik ve rakip ciddi anlamda sindi. Çünkü bizden beklemiyorlardı, bu bir gerçek. Herkesin aklına "rakibi uyutarak sonuca gidiyorlar" o kadar yerleşmiş ki artık, bundan etkilenilmemesi mümkün değil sanırım.

Rakip yine de top oynamaya çalıştı, ama sonra baktılar ki oynayamıyorlar, onlar da bizi bozmayı denediler. Yani oyun karakterini kaybeden biz değil, onlar oldu. İşlemesini bekledikleri plânı uygulamaya koyamamış olmalarının verdiği gerilimle de geri çekilip bize mesafe bıraktılar. Bu da ekmeğimize yağ sürdü.

Sow'un direkten dönen kafasından sonra moral bozulmadı. Kaçan penaltıdan sonra belki bir nebze moral bozukluğu olur diye düşünürken ben, ikinci yarı makine gibi döndük sahaya.

İKİNCİ YARI

Daha 2 dakika dolmadan 2 uzun mesafeli şut gitti karşı kaleye. Derken 3. kez direkleri dövdük. Konsantrasyon kaybedildi mi? Hayır. Moral bozuldu mu? Yine hayır. Ne demiştik geçen hafta analizde, "Nelere dikkat?" başlığı altında? Dönüp bakalım:

"5) Konsantrasyon kaybı yaşamamaya. Moral bozukluğu lüksümüz yok. Kaçan golden sonra kalesinde zor gol gören Newcastle'ın 25 dakikada perişan olduğu gerçeği var önümüzde. İç sahadaki Lazio maçındaki gibi sabırla, konsantrasyonumuzda en ufak bir azalma olmadan maçın sonunu getirmeliyiz."

Konsantrasyon kaybı yaşanmadığı gibi, üstüne bir de gol için yüklenme şiddetimizi artırdık. Nihayet, hakkımız olan gol rakibin ikramıyla geldi. Bravo Egemen!

MAÇIN ADAMLARI

Maçtan önce twitter'da "Gökhan ve Sow öne çıkacak" demiştim. Gökhan bence kariyer performanslarından birini sergiledi bugün. Müthişti. Keza Moussa aynı şekilde çok etkiliydi. Skor tabelasına etkinliği yansımamış olabilir, ama onun hareketliliği dahi yeterli olur diye düşünüyordum. Yeterli olmaktan öteye gitti.

Egemen'i herkes golden dolayı büyük adam ilan etmiş olabilir ama gözden kaçmaması gereken bir nokta var. Egemen Oscar Cardozo'yu sindirdi bu maç. Partneri Yobo da enfes bir maç çıkarttı.

Tabii ki görünmez kahraman Mehmet Topal. Pazartesi günü yazdım. Topal bu takım için çok önemli diye. Kora kor fiziksel mücadelede gördük önemini. Bir kez daha bravo!

Bunun dışında Kuyt ve oyundan çıkana kadar Meireles'in bu seviyenin oyuncuları olduklarını takıma ve taraftar hissettirmeleri de bize ayrıca özgüven aşıladı.

ZAYIF HALKALAR

Ziegler ve Cristian'ın bu başlıkta yer almalarının sebebi, diğer oyuncular kariyer zirvesi yaparken, onların standartlarının üstüne çıkamamış olmasından kaynaklı tamamen. Takımda standartını vermesi gereken iki tecrübeli oyuncumuzun yanında kariyer zirvesi yapması gereken sekiz adama daha ihtiyaç vardı. Bugün galibiyette iki kişinin standartlarının üstüne çıkamamış olması mazur görülebilir, ama rövanşta ve umarım sonrasında finalde, kimsenin standartlarının altında kalma lüksü yok. Buna dikkat!

RÖVANŞ

Webo, Mehmet Topal ve büyük ihtimalle de Meireles'ten yoksun çıkacağız. Rotasyon dar, ama bir şekilde doğru kadro çıkacaktır. Yapmamız gereken aynı disiplini ve soğukkanlılığı sahaya yansıtmak olacak. Daha fazlasına ihtiyacımız yok. Kadro ve olasılıklar üzerine kafa yoracağımız bir yazıyı sizinle paylaşabileceğimi umuyorum hafta içi.

SONUÇ

Başlıkta da dediğim gibi. 1-0'lık tabela aldatıcı. 4-0'la gidiyor olmalıydık deplasmana. Bu oyunun hakkı buydu açıkça söylemek gerekirse. 1-0 için çok garanti bir skor demek mümkün değil, ancak aynı konsantrasyonu sergilediğimiz takdirde bu turu cebe koymamamız için ortada hiçbir neden yok. Eğer sene içerisinde teknik direktör takımı olma yolunda büyük adımlar attıysak, o adımlar dar rotasyona rağmen meyvelerini verecektir.

NOT: Bu yazı özelinde "ben demiştim" havası oluşmuş olabilir bazı noktalarda. Takımın benim doğru olduğuna inandığım şeyleri uygulayarak iyi sonuç almış olması tabii ki benim adıma sevindirici, ancak benim doğrularımla olmasa da takımın kazanması, iyi sonuç alması her şeyin önünde. Bilinsin istedim.
Devamını oku...