29 Ocak 2013 Salı

Sahanın içinden: Nereden geldik, nereye gidiyoruz?

Bir daha neden olmasın?

Sevgili @firataktav'in Noavasblog'daki ilk yazısı.
Zevkle okumanız dileğiyle.


***



4-2-3-1 YANILGISI 


Fenerbahçe'nin Alex geldiğinden beri simetrik bir 4-2-3-1 uyguladığı yanılgısı oluştu herkeste. Çok geriye gitmeden, 2009-2010'un ikinci yarısına döndüğümüzde bunun aslında böyle olmadığını görmek mümkün. Net bir 4-4-1-1 oynuyordu takım. İleride basan, yıpratan, Alex'le link-up play'e giren Güiza ve arkada çok net bir şekilde iki dörtlü blok. Defans dörtlüsü olarak Andre-Bilica-Lugano-Gökhan, orta dörtlü olarak Özer-Emre-Selçuk-Topuz.

Orta dörtlünün inanılmaz bir pres gücü vardı ve orta sahada alanı daraltıp hızlıca topun Alex'e geçmesini de sağlıyordu. Bu sayede defans dörtlüsü de ileri çıkıp daha fazla alan daraltmaya başlayınca da hem top Fenerbahçe'de daha fazla kalıyor, top kaybedilince de kazanmak çok daha kolay oluyordu. Son 10 maçta sadece 1 gol yedi takım, ki o tek gol şampiyonluğun gitmesine yetti.

2010-11 sezonunda işler daha farklıydı tabii. Takım motivasyonunu vs bir kenara bırakarak baktığımızda, ikinci yarıda aslında asimetrik bir 4-2-3-1 oynadı takım. 2011-12 sezonunda da mentalite devam etti ancak oyuncu kalitesi dış sebeplerden dolayı bir hayli geriledi. Ancak hoca daha farklı tercihler yaptı ve özellikle de play-off kısmında ilk iki maçta net bir şekilde 4-4-1-1'i tercih etti. 3 ve 4. maçlarda asimetrik 4-2-3-1 devam ederken, son iki maça ofansif 4-3-3'le çıktı. İlkinde sakin bir şekilde oynanan oyun şahaneyken, ikincisinde saha ve seyirci avantajıyla coşkulu bir oyuna ihtiyaç vardı ancak kontrol hastalığı nüksetti ve net bir gol pozisyonu yakalanamadan maç 0-0 bitti. Kupa finalindeki net 4-4-1-1 ve sağlıklı Alex'in Bursaspor'u hallaç pamuğu gibi attığını söylemekte de fayda var.



ALEX VE SONRASI 

Alex klasik bir 10 numaradan daha fazlasıydı. Bir oyun kurucudan ziyade ceza sahasına çok giren, gol noktalarında birdenbire bitebilen (boş kaleye topu yuvarlaması, direkten dönen topun önüne düşmesi vs gibi durumlar gözünüzün önüne gelecektir) ve tabii ki bunun yanı sıra yaratıcı özellikleri sayesinde çoğu kez takım için kilidi çözen oyuncu konumundaydı.

Aykut Hoca sezon başında 4-4-2'nin kendisi için en uygun oyun sistemi olduğundan bahsetmişti ama 4-4-2'ye dönüş yapmasa bile sezon başında uygulamaya çalıştığı simetrik 4-2-3-1'de de Alex'in gidişinden sonra ısrarcı olmadı. Tahminimce herkes Mönchengladbach deplasmanında oynanan oyunun şu ana kadar bu sezonki tavan performans olduğunda hemfikir. Esnek 4-3-3/4-4-2, önde baskı, yüksek pres kalitesi, pas kalitesi, alan paylaşımı hep ortalamanın üstündeydi.

Bu esnada as kadrodan sakatlar verdik, Aykut Hoca Salih'i hemen sahaya sürmektense iki kesiciyle oynamayı ve dolayısıyla da 4-2-3-1'e dönüş yapmayı tercih etti. Raul düzeldikten sonra da bu sistemde ısrarcı oldu. Özellikle açıklamalarından birinde ”hâla aynı sistemle oynuyoruz” demiş olmasından bunu çıkartmak gayet mümkün. Peki 4-2-3-1'e dönüş ve oyuncu tercihleri neden istediğimiz etkiyi yapmadı? Bunun birden fazla cevabı var.

Birincisi, Alex sonrası ilk birkaç maçta önde Sow ve Kuyt birlikte basıyordu ve arkasından rakibi karşılayan üçlü Caner-Cristian-Raul üçlüsüydü. Topal savunmanın önünde tek kesici olarak oynadığı zaman da orayı toparlamakta sıkıntı yaşamıyordu, zira kariyeri boyunca en iyi yaptığı iş bu oldu ve maksimum verik aldık ondan. Ancak sakatlıklar çerçevesinde tercih edilen Topal-Selçuk ikilisinin aynı özelliklere sahip olan oyuncular olması, Cristian'ın da maç içi kendisine biçilen görevi konsantrasyon eksikliğiyle bırakıp pozisyonunu kaybetmesi sıkıntılara neden oldu.


İkincisi Stoch. Stoch kesinlikle bizim şu anda uygulamaya çalıştığımız ve başarılı olamadığımız sistemin oyuncusu değil. Kendini çizgiye atıyor, top kendisine geldiğinde de ilk tercihi, sağına çekip kaleye yönelmek ve pastan ziyade şut oluyor. Ne o sisteme, ne de sistem ona uyuyor. Dolayısıyla geçen seneki verimi alamadık ondan.

Üçüncüsü topa yeterince basmıyor olmamız. Topa önde baskı yapmadığımız zaman da rakip bizim kalemize çok rahatlıkla geliyor. 36 resmi maçta 19 kez yenik duruma düşmeyi en rahat bununla açıklamak mümkün. Önde bastığımız, iştahlı oynadığımız iç saha maçları oldu ve kimse şikayetçi olmadı oynanan futboldan. Geriye düşünce birkaç kez Sezer'i oyuna alarak 4-1-4-1'e döndük ve topu ileri daha rahat taşıyıp, daha etkili futbol oynadık.

Dördüncüsü ve en sıkıntılısı sahaya yayılış. En gerideki stoperle en ilerideki Sow arasında inanılmaz bir mesafe var. Savunmadan top çıkarırken takımın aldığı pozisyona bakın. Stoperler kaleye çok yakın, bekler tamamen çizgiye yaslanmış, iki ön liberodan Topal ve Meireles geriye top almaya geliyor, Cristian ya iki ön liberoya çok yakın ya da çok uzak, ortası yok. Stoch sahadaysa kendini sola atmış, etliye sütlüye karışmıyor, Kuyt sağ kanattan daha çok ikinci bir forvet gibi oynamaya çalışıyor ve bu sebepten dolayı da takımın hatları birbirlerinden çok kopmuş oluyor ki bu da rakiplerin bizi bozmasını çok kolaylaştırıyor. Önde biraz ısıran, baskı kuran bir takım yaldır yaldır kalemize gelebiliyor bu sayede.



4-4-2? 

Herkesin dilinde 4-4-2 var. Büyük çoğunluk 4-4-2'ye dönmek için haklı sebep olarak son 4-5 maçı işaret ediyor ve haklılar da. Şu anda kontrollü oynamanın, top yapmanın, rakibin çözülmesini beklemenin zamanı değil. Zaman saldırma zamanı. Paniklemeden, rakibi önde basarak rahatsız ederek, hataya zorlayarak kontrolü ele almak ve bundan yararlanarak golleri bulmak olmalı amaç. Önde baskı için Mönchengladbach maçını hatırlamakta fayda var. Deplasmanda rakibi oynatmayıp, üstüne 4 gol atıyorsan, birçok şeyi doğru yapmışsın demektir.



SALİH

Ben Raul sakatlandığında forma bulması taraftarıydım ama Aykut Hoca beklemeyi seçti. Şu anda tartışmasız bir şekilde en formda orta saha oyuncusu takımda ve banko oynamalı. İster 4-4-2, ister 4-3-3 oynayalım, Salih orta sahada an itibariyle adı tahtaya ilk yazılması gereken isim. Bu yaşta oyunun iki yönünü de bu kadar iyi oynayabiliyor olması en büyük avantajı. Oynatmamak hem ona, hem de bize haksızlık olur.



KRASİÇ

Kesinlikle doğru kullanamıyoruz. 4-4-2'nin de 4-3-3'ün de kenarı olabilecek disipline sahip. Formsuzdu, tam form tuttu sakatlandı, tekrar form tuttu derken devre arası kampında yine sorun yaşadı. Birebirde en rahat adam geçen oyuncumuz. Hareket halindeyken top önüne gelirse durdurması çok zor. Baştan oyunu karşı tarafa yıktarsak diri bir Krasiç müthiş işler yapar. Skor üstünlüğü elde edildiğinde açık alan bulursa yapabileceklerinden ise bahsetmeye tahminen gerek yok.



KONTRA ATAK? 

Skor üstünlüğünü ele almayı beceremediğimiz için pek öyle kontra atak yapabildiğimiz söylenemez. Halbuki önceliği rakibi karşılamak olan bir takımın çok iyi kontraya çıkabiliyor olması gerek. Stoch ve Krasiç gibi süratli, dikine katedebilen kanat oyuncularına sahipsek, pekâla skor üstünlüğünü alıp 4-3-3'e dönerek ikisine kanatlarda şans vermek mümkün. Hem oyuncuları küstürmemek, hem de sistem esnekliği kazandırmak adına bu çok önemli.



TEKNİK DİREKTÖR TAKIMI OLMAK 

Sistem esnekliği, teknik direktör takımı olma yolunda en büyük aşama. Sir Alex Ferguson ve Manchester United'dan daha iyi bir örnek yok bu konuda. Her türlü varyasyonu uygulayabiliyorlar. Kimse Aykut Hoca'dan kısa sürede takımı teknik direktör takımına çevirmesini beklememeli bu açıdan bakınca. Netice itibariyle oyuncu ve sistem farketmeksizin makine düzeniyle işleyebilen takım ve mentaliteyi oluşturmak ne kolay, ne de kısa sürede gerçekleşmesi mümkün.

Konuyla ilgili olarak: http://www.zonalmarking.net/2010/03/20/teams-of-the-decade-3-manchester-united-2006-09/



BELHANDA?

Çok yetenekli, genç, gelişmeye açık bir oyuncu. Ancak bence bu transferi yapıp aynı sistemi korumaktansa, 4-4-2'ye dönüp rakipleri sindirmeyi ve oyuncu kalitemizi göstermeyi tercih ederim ben. Gelip yarım sezondan kısa bir sürede her şeyi değiştirmesini beklemek çok saçma olur. Transfer yapılacaksa ilk iki tercihin forvet ve stoper olması gerekiyor bence.


KUYT

İlk geldiği günle şimdiki performansı arasında dağlar kadar fark var. Fiziksel olarak düşüş içinde gibi bir görüntüsü var ama buna rağmen hemen hemen her zaman 90 dakika sahada kalıyor. İlla kendisinde ısrar edilecekse, en önemli kalitesi olan hücum pres ve link up play göz önünde bulundurularak ileri uçta kullanılması gerek. Mücadele gücüyle sınırlı yeteneklerini kapatıyor. Semih'in form tuttuğunu göz önünde bulundurursak ileri ikili için gerekirse sonradan oyuna girip ön alanda presi diri tutması bile yeterli olur.


İDEAL SİSTEM 


Esneklik dedim hep. Kesinlikle esnek olmalıyız ancak benim gönlümden geçen ve aklıma en çok yatan şu kadro. http://www.footballuser.com/631091/Fenerbahce_SK Bu takım topu karşı alana yıkar, önde basar, rakibi bunaltır ve bir şekilde gol bulur. Peki skor üstünlüğünü erken aldık ve sonrasında orta sahada daha etkili olup, hızla kanatlara açılıp rakibi dengesiz yakalama gibi bir planımız var. O zaman da bu kadro en makul olanı.   http://www.footballuser.com/631098/Fenerbahce_SK



GENÇLER

Salih banko oynamalı dedik. Recep ve Beykan da kupa maçlarında şans buldular, gol de attılar. Ben ikisinin de kalite, hırs, oynamaya açlık, kendini gösterme isteği gibi etkenler birleşince sahada 10 dakikadan daha fazla kalmaları gerektiğini düşünüyorum. Skor üstünlüğünü erken elde ederse takım, Aykut Hoca da gönül rahatlığıyla gençleri sahaya sürebilir. Zira kendisini gençlere yeterince forma vermemekle eleştirmişti, şimdi tam zamanıdır gençlerden de faydalanmanın.



Fırat Aktav yazdı.



Devamını oku...

28 Ocak 2013 Pazartesi

Suya yazdım: Kaldı 1350 dakika ve 5 puan gerideyiz.



Evet; her Fenerbahçe taraftarı gibi, ben de maçları her hafta kafamda oynuyor, bulduğum yere kadro yazıyorum. Hastalık diyip geçebilirsiniz.

Ama bu sefer durum biraz farklı.

Ne dedi Aykut Kocaman?

"36 resmi maçta 19 kez geriye düştük. Bu kolay değil."

Haklı, kolay değil.

Peki neden, niçin, nasıl?

Bunun önce mental, sonra taktiksel bazı yanıtları var.
Evet, öncelikle mental.

Kabul ettiğim dış etkenler var, başta Aykut Hoca olmak üzere tüm takımın odağını kaydıran; ama artık mazaret yerine sonuç üretmek zorundayız. Tren son istasyona uğrayana kadar yetiştik, yetiştik.

***

36 maçın 19'una mağlup başlamışız ve bu maçlarda 5 galibiyet 7 beraberlik 7 yenilgi almışız.

Yani bu 19 maçın 12'sinde rakibi yakalamış, 5'inde geçmişiz. Peki nasıl?
Tamam, kötü başlamış ve geriye düşmüşüz. Bu kötü.
Peki 12 kez rakibi nasıl yakalamışız?
Peki 5 kez rakibi nasıl geçmişiz?

36 maça da mevcut formasyon ve oyun kurgusu ile çıktık malum: 4-2-3-1.
Birkaç maç orta sahadaki üçgeni ters çevirdik sadece.

Yani işin mental tarafını bir kenara bırakırsak; oynadığımız resmi maçların yarısından fazlasında mevcut formasyon ile yenik duruma düşmüşüz.

3-5 maç olsa genelleyemeyiz. Ama bir örneklemde, değişkenlerin yarıdan fazla tekrarlanması durumunda, bu örneklemin karakteridir diyebiliriz pekala. En azından tesadüfle açıklanamayacak sıklıkta.

Çevirdiğimiz maçları hatırlayın bir de.
İlerideki hücum oyuncusu sayısını artırıp ön alanda baskı ile oyunu rakip yarı sahaya yıktık ve kah karambol kah organize ataklarla sonuca gittik.

Gaziantep maçı bunun en yakın örneği: 2. yarıya Orhan Şam - Semih Şentürk değişikliği ile başladık. Semih ön alanda duvar oldu, yer yer oyun kurdu ve etrafında kümelenen oyuncu grubu baskıyla 2 gol buldu.

Geri çevirdiğimiz maçların neredeyse tümünde aynı senaryoyu izledik. [Detayını bilahare paylaşacağım]

Demek ki maça 1-0 mağlup başlaan formasyonumuz kendisini telafi edemiyor ve şekil değiştirmek zorunda kalıyor.

Napıyoruz sonra?
Ya 2. yarı ya da 60-70'den sonra illaki hücum oyuncusu sokuyoruz oyuna.

Peki; bu, şu an puan tablosundaki durumumuza da benzemiyor mu?
5 puan gerideyiz, son 15 hafta.
Neden 2. yarılar yaptığımızı şimdi yapmıyoruz?
Ha maçı çevirmişiz, ha ligi; aynı şey değil mi?
Ha son 30 dakika, ha son 1350 dakika; çevirmemiz gereken bir maç var sonuçta.

***

Evet kadro yukarıda.

Defans malum. Ama lütfen biraz daha önde, orta sahaya yakın.

Orta saha göbeği ikili. 2 tek pas yapabilen, ayağında top tutabilen, derin ve uzun pasa yatkın, hücum ve savunmayı eş zamanlı becerebilen orta saha oyuncusu. Baskı da yapar, topla da çıkar. Ben Salih konusunda kararımı verdim. Yaşı, fiziği vs. umrumda değil. Meireles'in de daha fazla sorumluluk alma zamanı geldi.

Kanatlarda risk yok. Orta saha göbeği ikili kurulduğu için, hem kenar hem göbek kademesine girecek oyuncular, Caner ve Topuz. Yine; hücum ve savunmayı birarada götürebilen, hırslı, dinamik ve sorumluluk alan, motive edildiğinde daha fazlasını yapabilecek oyuncular. Hücum şeklimiz belli, pres. ki bu kadroyu yazma sebebim de o, en iyi yapabilecek 11.

Ve ilerisi. Kuyt, Nobre'nin iyisi, Avrupalısı. Enerjisi harika. Sürekli oyunun içinde ama yetenekleri kısıtlı. Kanatlarda çabalamaktansa, en önde rakip defansı karşılayan isim olabilir. Ve Sow. Yanında bir forvet olunca, özellikle ceza alanı çevresinde çok tehlikeli oluyor. En önde oynama sorumluluğunu devrettiğinde, takımın dribbling ihtiyacını tek başına çözebiliyor. Atletik meziyetleri ön plana çıkıyor ve daha fazla üretiyor. Bu hem kanatları hem de orta saha göbeğine hücum ve savunma anlamında destek sağlıyor.


15 maç, 1350 dakika kaldı.
5 puan gerideyiz.

Kazanmaktan başka çaremiz yok.
Kimsenin form tutmasını bekleyecek zamanımız yok.
Takımın mevcudunu geliştirmesi için yeterli zemin yok.
Makas değiştirmeliyiz, transfere bile ihtiyaç yok.

Sahaya çıkarken; bilmeliyiz ki 70. dakika ve 2-0 gerideyiz. Kalan 20 dakikada 3 gol bulmak zorundayız.
İşte maça böyle başlamalıyız.

Krasic, Stoch, Topal ve diğer form grafiği yükselmeyen futbolcular; bekleyecekler ve zaten rotasyonda şans bulacaklar. Kupa, Avrupa derken birçok maç var.

***

1350 dakikalık finali oynayabilecek hırs ve istekteki futbolcularla devam etmek zorundayız.
Takım kurgusu, gidenler, gelenler, yaşadığımız krizler; hepsi bir kenara.
Bütün bunları, bu 1350 dakikadan sonra değerlendirecek çok zamanımız olacak.

Şimdi sakat veya cezalı değillerse, yukarıdaki 11 futbolcu yazılacak tahtaya.
Ve maça 70. dakikada 2-0 mağlup gibi çıkacaklar.

Santrayla beraber çimleri kazıyacaklar.
Panik yapmanın zamanı geldi!

Bence.

***


Suya yazdım. Umarım okunur ve iz bırakır.


Sevgiler.








Devamını oku...

Turnusol: Meireles ve Melo Vak'aları



Gelin 5 dakikalığına objektif olalım.
Çıkaralım tuttuğumuz takımın gözlüklerini ve olaya başka bir açıdan bakalım.

Meireles tükürdü mü, tükürmedi mi; Melo tükürdü mü, tükürmedi mi boşverin.
Görüntüleri ortada; herkes gözü, gönlü ve vicdanı yettiğince verir kendi kararını.

***

Biz iki vak'anın medya ve kamuoyu yansımalarına mercek tutalım.

Meireles Vak'asında; tüm yazılı ve görsel medya yayın organları "Tükürdü" tevatürünü empoze etti. Herkes hemfikirdi. Bir anda hakem raporu sızıverdi cümle aleme.

Melo Vak'asında; aynı yazılı ve görsel medya yayın organları, bu sefer Melo'nun tükürmediği kanaatinde birleşmişlerdi. O herşeyin sızdığı arkadaşlardan çıt yok, ne rapor, ne ceza tahminleri.

Tekrar ediyorum; Melo ve/veya Meireles tükürdü veya tükürmedi, bunu tartışmıyorum.
Şüpheli iki vak'anın medya yansımasını ölçüyorum.

Biri hayatında kırmızı kart görmemiş bir futbolcu.
Diğeri arkadaşını kapıları kitleyip dövecek kadar nam salmış bir fenomen.

Ama sanki tam tersiymiş gibi, ya da yine forma farkı; birini aklarken kamuoyu önünde, diğerini alenen karalıyor.

***

İki futbolcu.
İki şüpheli vukuat.
Ve iki aleni farklı tutum, medya tarafından.

Melo tükürmemiştir.
Ama Meireles tükürmüştür, onlara göre.

Bu arada ne Melo'nun, ne de Meireles'in suçu yok.
Melo Fenerbahçe'de, Meireles Galatasaray'da olsa, durum  değişmezdi.

***

Medyanın; tüm hücreleriyle bilhassa son 2 yıldır Galatasaray'ı bu kadar körü körüne desteklemesi "Satılmışlık" ile açıklanamaz.

Bu bir refleks olmuşsa eğer; arkasında çok büyük bir organizasyon ve yapılanma olmalı.
Gün gelir, o da çıkar elbet açığa.

Biz bugün de, bu turnusolu koyalım cebimize.
Daha yapacak çok işimiz var.

Devamını oku...

27 Ocak 2013 Pazar

Muhasebe: Fenerbahçe ve Galatasaray'ın kadro maliyetleri


"Bize ne kardeşim?" diyenler olacaktır mutlaka. Ama biz yine de yazalım. Zira futbol artık ekonomiden bağımsız konuşulamayacak bir spor dalı oldu, ne yazık ki.

Türkiye'nin iki büyüğü; Fenerbahçe ve Galatasaray hakkında, özellikle son dönem transfer spekülasyonları çerçevesinde o kadar çok bilgi kirliliği oldu ki, kadro maliyetlerini ve yükümlülükleri açık ve net bir şekilde yayınlama gereği hissettik.

Önce size tabloları nasıl oluşturduğumuzu anlatalım birkaç madde ile, ardından Fenerbahçe ve Galatasaray özelinde birkaç yorum yapabiliriz.





  • Öncelikle; her iki tablo da birer projeksiyon. Objektif ve rasyonel ancak ödeme planlarını bilemediğimiz için, yayıldıkları vadeler hakkında fikir yürütemiyoruz.
  • Her iki kulübün tablolarında da; KDV, stopaj ve menajer komisyonları yok. Dolayısıyla, giderler, aşağıda göründüğünden çok daha fazla.
  • Geçmiş dönemde yapılan bonservis harcamaları muhtemeldir ki ödendiği için; son 2 yılda yapılan transferler çerçevesinde ele aldık mali değerlendirmeyi. Yani Baros'a bonservis bedeli yazmadığımız gibi, Mehmet Topuz'a da yazmadık. Zira her iki futbolcunun da bugünden sonrası için kulüplerine maliyetleri sadece maaş.
  • Bazı futbolcuların maaşları dinamik. Yani değişken. Bu durumda bizi ilgilendiren sözleşme ömrü ve kulübe maliyeti olduğu için, bugünden sonrasını hesaba katarak ortalama değer yazdık. Mesela Sneijder ve Sow gibi. Şüphe duyduğunuz değerlerde, ilgili KAP linkine tıklayarak siz de sağlamasını yapabilirsiniz.
  • Her 2 takım için de muhtemel bir ilk 11 seçtik. Ve bu 11'e ortalama 30 maç, kalan kadroya ise 15 maç üzerinden ortalama maç primi değeri hesapladık. Burada hak edişlerle ilgili kesin bir değere ulaşamayacağımız için, en mantıklı/makul yolun bu olduğunu düşündük.
  • Toplam taahhüt: Son 2 yılda ödenmiş olan bonservise ilave olarak kalan sözleşme süresi ile yıllık ücretin çarpımı ile hesaplanır.
  • Tahmini toplam maliyet: Toplam taahhüte ilk 11 oyuncuları için 30, rotasyon oyuncuları için 15 maç üzerinden hesaplanan maç primleriyle oluşan değer.
  • Toplam 50 futbolcudan ve 2 teknik direktörden, toplamda sadece 15 futbolcunun KAP bildirimi yok. Burada hesaba katılan değerler; kamuoyuna yansımış, üzerinde mutabık kalndığı düşünülen değerlerdir. Kaldı ki; KAP bildirimi harici girilen değerler bir miktar yanlış olsa bile, her iki kulüp için de ana resmi değiştirmeyecek durumda. Çünkü 2 takımın kadro yükü de son 2 yılda yapılan transferler, dolayısıyla KAP bildirimleri mevcut.
  • Bu değerler, tek başlarına futbolcuların kesesine giren paralar. Dolayısıyla kulüpler bu ücretlerle yırtamıyor. Vergisi ve stopajı hatta menajerlere ödenen komisyonlar da, hesaplayamasak da, ciddi manada bir yekün tutuyor.


Fenerbahçe'den başlayalım:


  • Tüm kadronun yaş ortalaması 26,21.
  • Son 2 yılda harcanan bonservis miktarı; 55,9 milyon euro.
  • Mevcut kadronun yıllık ücret bazında maliyeti; 37,86 milyon euro.
  • 25 futbolcunun, son 2 yılda ödenen bonservisleriyle birlikte, sözleşme ömürleri boyunca [6 aydan, 4,5 yıla değişen] yarattıkları toplam yükümlülük; 159 milyon euro.
  • Maç başı primleriyle hesaplanan tahmini toplam maliyet 162,13 milyon euro.
  • Ortalama sözleşme ömrü; 2.69 yıl.
  • Tahmini toplam kadro maliyetinin yıl başına düşen ortalama maliyeti; 60,28 milyon euro.

Ve Galatasaray:



  • Tüm kadronun yaş ortalaması 27,64.
  • Son 2 yılda harcanan bonservis miktarı; 64,95 milyon euro.
  • Mevcut kadronun yıllık ücret bazında maliyeti; 44,86 milyon euro.
  • 25 futbolcunun, son 2 yılda ödenen bonservisleriyle birlikte, sözleşme ömürleri boyunca [6 aydan, 4,5 yıla değişen] yarattıkları toplam yükümlülük; 168,31 milyon euro.
  • Maç başı primleriyle hesaplanan tahmini toplam maliyet 175,53 milyon euro.
  • Ortalama sözleşme ömrü; 2.22 yıl.
  • Tahmini toplam kadro maliyetinin yıl başına düşen ortalama maliyeti; 78,92 milyon euro.



Şimdi mukayese edelim:


  • Fenerbahçe ilk 11 ve yedekler dahil, Galatasaray'dan 2 yaş daha genç.
  • Son 2 yılda Galatasaray, Fenerbahçe'ye oranla bonservislere 12 milyon euro fazla ödemiş.
  • Galatasaray, Fenerbahçe'ye oranla tüm kadrosuna 11 milyon euro daha fazla maaş ödüyor.
  • Galatasaray'ın; sözleşme boyu girdiği toplam yükümlülük, Fenerbahçe'ninkinden 26 milyon euro daha fazla.
  • Galatasaray'ın; bonservis ve maç başı primlerle birlikte sözleşme boyu toplam kadro maliyeti, Fenerbahçe'den 29 milyon euro daha fazla.
  • Galatasaray'ın; sözleşme yılı başına düşen ortalama maliyet toplamı Fenerbahçe'den 15 milyon euro daha fazla.
  • Galatasaray'ın muhtemel 11'inin sözleşme boyu toplam maliyeti, Fenerbahçe'nin muhtemel 11'inden tam 40 milyon euro daha fazla.

Ve yorumlar:
  • Galatasaray as kadrosuna çok ciddi para harcıyor. Fenerbahçe ise maliyeti biraz daha homojen dağıtmış durumda. Bunun; her iki kulüp için de, avantajları kadar dezavantajları da mevcut.
  • 2 kulüpte de yatan/katkı vermeyen oyunculara ödenen ciddi ücretler söz konusu. 2 kulüp de bu verimsiz oyuncuları kısa zamanda elden çıkarmalı.
  • Her iki kulüpte de, gereğinden/hakkından fazla ücret alan oyuncular var. Özellikle yerli oyuncularda bu daha belirgin durumda. Yabancı kısıtlaması açıklayabilir bu durumu.
  • Açıkçası kıyaslarken her iki kulübü; net bir şekilde "Bu, öbüründen daha doğru yatırım yapmış/yapıyor." diyebilecek bir tablo yok. Galatasaray'ın daha fazla para harcadığı ortada ama.
  • İşin enteresan tarafı ise; Galatasaray'ın dernek ve şirket bazında borcu Fenerbahçe'ninkinden kat be kat fazla. Ancak buna rağmen harcamaları da Fenerbahçe'nin çok üzerinde. Evet; sırf Şampiyonlar Ligi gelirleri futbolcuların yıllık ücretinin büyük bölümünü karşılıyor. Ancak bunun garantisi olmadığı gibi [Bizim bildiğimi anlamda bir garanti.] Digiturk'un de bu paraları ömrü billah ödeme garantisi yok. Sözleşme altında olsa da; Türkiye de yaşadığımızı düşünerek, bu kadar fiktif değerler üzerinden ciddi risklere girmek, artık bu devirde akıl almaz.

Fenerbahçe için, ayrıca yazacağım bir değerlendirme, o yüzden kısa kesiyorum. Şimdilik siz inceleyin ve yorumlayın bakalım. Transfer sezonu kapandıktan sonra muhtemelen güncellememiz gerekecek zaten.


Sevgiler,



Kaynaklar:

Fenerbahçe KAP Açıklaması
Aykut Kocaman http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=189391


Gökhan Gönül http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=207249

Bekir İrtegün http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=216165

Joseph Yobo http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=227028

Hasan Ali Kaldırım http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=217695

Salih Uçan http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=208372

Raul Meireles http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=235556

Cristian Baroni http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=207249

Dirk Kuyt http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=207342

Miroslav Stoch http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=212586

Moussa Sow http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=183566

Mert Günok http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=211458






Egemen Korkmaz http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=221329

Caner Erkin

Selçuk Şahin http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=207249

Mehmet Topal http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=220440


Milos Krasic http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=226753

Henri Bienvenü http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=168935





Galatasaray KAP Açıklaması
Fatih Terim http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=160698

Fernando Muslera http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=161829

Emmanuel Eboue http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=166335

Dany Nounke http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=209696

Semih Kaya http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=178175

Albert Riera http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=168822

Hamit Altıntop http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=223477

Selçuk İnan http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=157605

Felipe Melo http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=229529

Nordin Amrabat http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=224207

Wesley Sneijder http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=257244

Burak Yılmaz http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=224127



Tomas Ujfalusi http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=159754





Sabri Sarıoğlu http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=221171


Yiğit Gökoğlan http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=182342

Umut Bulut http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=219030

Furkan Özçal http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=235877

Engin Baytar http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=166858

Emre Çolak http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=186020

Sercan Yıldırım http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=168933
Didier Drogbahttp://kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=257867

Devamını oku...

24 Ocak 2013 Perşembe

Salih: İyi, yararlı, yetkili


Evet, başlıktaki gibi; iyi, yararlı, yetkili demek "Salih".
Bizim Salih de öyle maşallah, isminin anlamı gibi.

***

Dün akşam Twitter'da da belirttim; 20 yaş altı yerli gençler konusunda temkinliyim.
Bunun iki sebebi var.

İlki; potansiyel vaad eden gençlerin, var olan yeteneklerinin üstüne yatmaları ve kendilerini geliştirmemeleri.
İkincisi ise; futbol ortamında işin magazin tarafına meğil edip kendilerini harcamaları.

Bu şekilde kimler gelip geçmedi ki?

Ama bunun tek sorumlusu o gencecik çocuklar olamaz elbette.
Kulüplerin, başta Fenerbahçe olmak üzere; bu anlamda ciddi politika zaafiyetleri var.

Hiç anlamam; yıllardır yerli kalecilere, zaman zaman canını yaksa da tahammül edip bekleyen ve bunun meyvesini gururla yiyen Fenerbahçe, iş kale dışındaki mevkilere gelince neden bu kadar tutucu olur?

***

Neyse, biz gelelim Salih'e.

Öncelikle itiraf etmem gerekir ki; Salih hakkında yazmayı/konuşmayı benden çok daha fazla hak eden isimler var.

Transfer olduğundan beri; Salih'in kalitesini keşfettiklerinden olsa gerek, ısrarla telaffuz ettiler ismini ve bazen isyana dönüştü beklentileri.

Anlam veremedim ve sabretmemiz gerektiğini düşündüm hep.
Bir yerde de haklıydım; ama onlara, Salih'i dilinden düşürmeyenlere haklarını verip teşekkür etmemiz lazım şimdi.

Aykut Hoca'ya da hakkını vermeliyiz ama.
Transfer etti.
Üzerine titredi.
Biraz idman yedikten sonra da, planladığı gibi kupa maçlarında formayı verdi.
Salih de hakkını.

***

Dün güzel, gollük bir pası var Semih'e, atsa asisti vardı.
Dün muazzam bir şutu var direkte patlayan, girse golü vardı.
İlk golde, penaltı pozisyonundan önce, birçok kez yaptığı gibi topu kanada açan isim Salih.
Beykan'ın golünde, oyunu öne doğru açıp, asisti yapan Semih'e pası veren yine Salih.

4 gol/gollük pozisyonun direkt içinde yani.


Ayrıca dün akşam, diğer maçlarına nazaran çok daha agresifti Salih.
Gerçek anlamda presin, faul yapmadan baskının nasıl yapılacağının dersini verdi adeta.
Hiçbir ikili mücadeleden kaçmadı, pes etmedi. Ve çoğunu kazandı.

Koştu. Görev alanını daima savundu ve hücumda hep olması gereken yerdeydi.
Sadece sonlara doğru biraz yoruldu.

Oyun temposunu tek başına yönetti.
Ana pas bağlantısı oldu 18 yaşında.

Ama Salih'in "kaymağı" pasları.
Soldan sağa, sağdan sola.
İleri, dikine.
Alex gibi, top ayağına henüz gelmeden karar vererek.
Müthiş bir pas yeteneğine sahip Salih.
Belki de en üstün meziyeti bu.

Oğuz'dan sonra bulamadığımız "ara pası tuşunu", sanırım Salih ile bulduk.

***
Orta saha üçgenimizin her yerinde oynayabilir bana kalırsa.
Ama bir karar vermeli Aykut Hoca ve Salih.

Üçgende; Meireles'in, -daha çok oynadığı için ismini yazıyorum- Topal'ın ve Cristian'ın görevleri farklı.

Meireles; bölgesini savunan, savunmadan top çıkaran ve ana pas bağlantısı rolünde.
Topal; daha çok ikiliyi mücadeleye giren, top kazanan, orta sahanın "süpürücüsü" rolünde.
Ve Cristian; orta saha pas trafiğine katılırken, beraberinde hücum bağlantılarını yapan, yöneten, ön alanda baskı yapıp, top kazanan ve skor üretme beklentisi de yaratan bir rolde.

Salih bunların üçünü de yapabilir, henüz 18'inde.
Ama ona bir rol biçilmeli.
Türk Milli Takımı, Fenerbahçe ve Avrupa futbolunun ihtiyaçları gözetilerek.

Salih nadide bir oyuncu. Ve onu işlerken, artılarından en fazla verim alınabilecek role soyundurmak, en az onu oynatmak kadar önemli.

Fikrimi de belirtiyim yeri gelmişken.

Ben olsam;

Meireles'i Topal, Salih'i de Meireles rolü ve mevkisinde oynatırdım.
Evet, Topal'ı keserdim.

Belki erken diyenler çıkacaktır.
Ama tekrar ediyorum, bu satırları yazan adam zaten temkinli.
Hayır, zamanı geldi, Salih artık oynamak zorunda.

Transfer olursa;


---------Belhanda-----------

---Salih---------Meireles---

Üçgeni, hücum ve savunma anlamında, -bilhassa Alex'den sonra- Fenerbahçe'nin mutlu yarınlarının anahtarı olacaktır zannımca.

***

Tam.
Zamanı.
Şimdi.

***

Ve bir not.

Bize düşmez ama; futbola ve yeteneğine saygın varsa, sadece futbola konsantre ol Salih. Kuyt'ı örnek al. Kendini geliştir. Fenerbahçe forması ağırdır ve bir o kadar zengindir. Kapılma rüzgarına. Sadece ve sadece futbola, emeğine, ayaklarına odaklan. Futbolu ve bizleri seviyorsan.
Devamını oku...

23 Ocak 2013 Çarşamba

Uçurum: Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek



Bir mektup bu, sahibi kendini biliyor.

***

Evet, 3 kulvarda devam ediyoruz.
Ama hiç umut vermiyoruz.
Doğru.

Evet, dışarıdan çok darbe aldık.
Ama biz de gerekenleri yap(a)madık.
Doğru.

Evet, ilk yarı çok puan kaybettik.
Ama yarıştan kopmadık.
Doğru.

***

Bugün 100 Fenerbahçeli'ye sorsanız, "Şampiyonluktan yana umudunuz var mı?" diye, çok büyük bir bölümü "Hayır" diyecektir.

Ve bu kesinlikle onların suçu değil.

***

Mahalle baskısının da, azgın azınlığın da farkındayım.
"Zamanın ruhu" yanlış yolda, kabul.
İyiyiz, fazla iyiyiz hem de,
Hırsımız var ama onu kirleten ihtirastan yoksunuz belki de,
Yolumuz doğru, pusulamız şaşmaz aslında,
Ama şartlar normal değil, şeytan dümende.

***

Hiçbirimiz kusursuz değiliz.
Her birimiz, her işe ve şarta uygun da değiliz.
Ama aslolan birşey varsa, o da beşeriyet, tepeden tırnağa bezenmişiz.

Ne kalıyor geriye?
Yönetmek.
Sorumluluk alanlarımızı,
Etki alanlarımızı,
Büyük resmi yönetmek.

***

Olumlu saha sonuçları mı kalıcı başarıyı getirir?
Yoksa "şartlara uygun" doğrular ısrarla yapılırsa mı?

***

Kaliteli bir oyuncu grubumuz var mı?
Var.

Çalışma şartları ve stad atmosferimiz kusursuz mu?
Evet.

İşler biraz yoluna girse, tüm gücüyle kenetlenecek bir camiamız var mı?
Bence evet.


Peki nedir eksikler?

Aslında birçoğu teknik/taktik ötesi şeyler.

Maç başlar başlamaz rakibe saldırmıyorlar,
Kontrollü oyunu yanlış anlıyorlar,
İstediklerini yapamayınca gözle görülür şekilde maçı bırakıyorlar,
Çok kırılganlar,
Bazen isteksizler,
Isırmıyorlar,
Yırtmıyorlar
Bir kıvılcım eksik.
Bir ateş parçası.


"Vurun, kırın, parçalayın" demiyorsak, diyen birini alacağız yanımıza.
Kadro kalitesine ve yapısına ufak dokunuşlar yapacağız gerekirse.
10 yıllık formasyonu değiştirme vakti geldi artık, belki de.

Bir değişiklik,
Bir yenilik,
Bir kıvılcım,
Bir umut lazım bize.

Diğer herşey detay.

***

Maalesef, bu kulübün ve kıymetli bireylerinin geleceği fena halde saha sonuçlarına endekslendi.
Şu 3-4 ay, belki de tarihimizin en kritik kırılma anlarından biri olacak.
Başarmaktan başka çıkar yolumuz yok.
Zorundayız.

Laf bitti.
Söz bitti.

1 top, 2 kale.
16 lig maçı.
Gidebildiğimiz yere kadar, UEFA ve Türkiye Kupası.
Yediğimizden fazlasını attığımız sürece sorun yok.

***

Önce aynada kendine sor şimdi: "Şampiyon olacak mısın?"
Yürekten bir evet diyorsan eğer; malzemeciden futbolcuya, tek tek al karşına, aynısını sor.
Sonra yak ateşi.
Sen yakmıyorsan da birini getir o yaksın.
Ama o ateş yansın.

Artık hiçbirimizin bir önemi yok.
Fenerbahçe kazanmak zorunda.
Ve o Fenerbahçe'nin bir kıvılcıma ihtiyacı var.

Sevgi ve Saygıyla.


Devamını oku...

22 Ocak 2013 Salı

Formasyon: 4-4-2 mi, 4-2-3-1 mi? Avrupa ne yapıyor?



Futbolda değişken çok.
Hiçbir şeyin tek başına direkt etkisi olmasa da, biraraya geldiklerinde bütünü oluşturuyorlar.
Dolayısıyla öncelik ve oranlarına göre futboldaki her tabirin bir ehemmiyeti var.

Formasyon, yani diziliş de onlardan biri.

Ama özünde; "Moda, insanın kendisine yakışanı giymesidir" misali, en iyi formasyon, takıma ve oyunculara en uygun formasyondur.

***

Fenerbahçe neredeyse 10 yıldır 4-2-3-1 varyasyonlarını uyguluyor.
Aykut Hoca da; taraftarların büyük bir aşkla 4-4-2 beklediği şu günlerde, bu "alışkanlığı" bozmak istemiyor.

Bir 4-4-2 "fetişisti" olsam da, kazanılmış alışkanlıkların bir kalemde silinmemesi gerektiği konusundaki hassasiyeti anlayabiliyorum.

Kaldı ki; Aykut Kocaman da şahsi olarak bir 4-4-2 hayranı ve bunu saklamıyor.

***

Peki Fenerbahçe'nin ihtiyacı ne?
4-4-2 mi, 4-2-3-1 mi demeden önce; Avrupa futboluna bir göz atalım isterseniz.

Avrupa'nın büyükleri ve milli takımları hangi formasyonu tercih ediyorlar?
Olumlu/olumsuz her konuda Avrupa'da oynanan modern futbolu işaret ederken; futbulun temel unsurlarından formasyon konusunda takip edip örnek almamak olmaz herhalde.

***

Bir futbol taktik blogu olan Zonal Marking'in maç analizlerinden derlediğim formasyonlara bakalım isterseniz.

Önce Avrupa Şampiyonası'ndan başlayalım.

Özetle;

İtalya, 4-3-1-2 oynadı.
Almanya, 4-2-3-1 oynadı.
İspanya, 4-2-3-1 oynadı. [Fabregas'ın en uçta oynadığı maçlarda forvet sayarsak.]
Fransa, 4-5-1 oynadı.
Portekiz, 4-1-4-1 oynadı. [Meireles'i bizim de böyle kullanmamız gerek, bence]
İngiltere, 4-4-2 oynadı.

Görülüyor ki; ağırlık 4-2-3-1 türevlerinde. Yalnızca İtalya ve İngiltere çift forvet oynamış.

İtalya-Almanya 2-1

Fransa-İspanya 2-0

İspanya-Portekiz 0-0

İspanya-İtalya 4-0

İngiltere-İtalya 0-0

Bu sezon oynanan Şampiyonlar Ligi grup maçlarına bir bakalım:

Özetle;

Benfica, 4-1-4-1 oynadı.
Barcelona, 4-3-3, formasyon yazmak güç, tiki-taka diyelim.
Shakhtar, 4-2-3-1 oynadı.
Juventus, 3-5-2 türevleri oynadı.
Chelsea, 4-2-3-1 oynadı.
Ajax, 4-1-4-1 oynadı.
Manchester City, 4-2-3-1 oynadı.
Dortmund, 4-2-3-1 oynadı.
Real Madrid, 4-2-3-1 oynadı.
Porto, Portekiz gibi; 4-3-3 türevi oynadı.
PSG, 4-3-2-1 oynadı.
Celtic, 4-4-1-1 oynadı.

Burada da ağırlık 4-2-3-1 ve türevlerinde. Yukarıdaki 12 takım arasından sadece 1 takım -o da bazen- çift forvet oynadı, Juventus.

Benfica-Barcelona 0-2

Shakhtar-Juventus 0-1

Juventus-Chelsea 3-0

Manchester City - Ajax 2-2

Dortmund-Real Madrid 2-1

Chelsea-Juventus 2-2

Manchester City-Real Madrid 1-1

Porto-PSG 1-0

Real Madrid-Manchester City 3-2

Shakhtar-Chelsea 2-1

Celtic-Barcelona 2-1 


Avrupa Şampiyonası ve Şampiyonlar ligi bir kenarda dursun; kendi liglerinde ne yapıyorlar, ona da bakalım.

Almanya:

Dortmund, 4-2-3-1 oynadı.
Leverkusen, 4-4-1-1 oynadı. 4 orta saha oyuncu ve sıfır kanat ile.
Bayern Münih, 4-2-3-1 oynadı.
Schalke, 4-2-3-1 oynadı.

Dortmund-Leverkusen 3-0

Bayern Münih-Dortmund 1-1

Leverkusen-Schalke 2-0

Schalke-Bayern Münih 0-2

Dortmund-Schalke 1-2
İngiltere:

Liverpool, 4-3-3 türevi ile oynadı. [3-5-2 de var.]
Manchester United, maça göre en çok formasyon değiştiren takım. 4-4-2 de var 4-2-3-1 de. Sir.
Tottenham, 4-4-2 oynadı.
Manchester City, 4-2-3-1 oynadı.
Chelsea, 4-2-3-1 oynadı.
Arsenal, 4-1-4-1 oynadı.
Newcastle United, 4-4-2 oynadı.

Milli takımları da 4-4-2 oynuyor. Avrupa'da oynayanlar 4-2-3-1, domestic kalanlar ise 4-4-2 oynuyor İngiltere'de.

Man Utd-Liverpool 2-1

Tottenham-Man Utd. 1-1

Man City - Man Utd 2-3

Chelsea-Liverpool 1-1

Manchester Utd.-Arsenal 2-1

Chelsea-Manchester City 0-0

Newcastle Utd-Manchester Utd 0-3
 İtalya:

Juventus, 3-5-2 oynadı.
Napoli, 3-4-2-1 oynadı.
İnter, 4-3-1-2, 3-4-2-1 ve 3-5-2 oynadı.
Roma, 4-3-3 türevi oynadı.
Fiorentina, 3-5-1-1 oynadı.
Milan, 4-2-3-1 ve 4-3-3 oynadı.


Juventus'un Conte ile 3-5-2'ye dönmesi, namağlp şampiyonluk ve Napoli'nin de yıllardır 3-5-2 ile yukarılarda olması, İtalya liginde 3-5-2 furyasını yeniden açmış gibi görünüyor.


Juventus-Napoli 2-0

İnter-Napoli 2-1

İnter-Roma 1-3 [Sneijder var]

Juventus-İnter 1-3

Juventus-Fiorentina 0-0

Milan-Fiorentina 1-3

Milan-Juventus 1-0

Milan-İnter 0-1

Napoli-Lazio 3-0

Roma-Fiorentina 4-2
 İspanya:

Barcelona, 4-3-3 türevleri ama aslında formasyon yok, tiki taka var.
Real Madrid, 4-2-3-1 oynadı.
Atletico Madrid, 4-4-1-1 ve 4-2-3-1 türevleri oynadı.
Sevilla, 4-2-3-1 oynadı.
Valencia, 4-2-3-1 oynadı.
Malaga, 4-2-3-1 oynadı.

Ağırlık yine 4-2-3-1'de. Çift forvet oynayan yok 6 kulüp içerisinde.


Valencia-Sevilla 2-0

Barcelona-Atletico Madrid 4-1

Real Madrid-Atletico Madrid 2-0

Malaga-Valencia 4-0

Sevilla-Real Madrid 1-0

Barcelona-Real Madrid 2-2

Valencia-Atletico Madrid 2-0

Fransa ve Portekiz:

PSG, 4-3-2-1 oynadı
Marsilya, 4-2-3-1 oynadı.
Benfica, 4-4-1-1 oynadı.
Porto, kanatları açık 4-5-1 oynadı.

Çift forvet oynayan yok. Ağırlık 4-2-3-1 türevi.



PSG-Marsiya 2-2

Benfica-Porto 2-2

Özetin özeti;


Derlenen;

8 şampiyona.
47 maç.
36 farklı takım.

Bunlardan;

4-2-3-1: 16'sı 4-2-3-1 oynuyor.
4-4-2   : Tottenham, Newcastle ve İngiltere Milli takımı olmak üzere, yalnızca 3 takım 4-4-2 oynuyor.

Tek forvet: 27 takım tek forvet oynuyor.
Çift forvet: 7 takım çift forvet oynuyor. [Bunlardan Man Utd ve İnter farklı şablonlara da sahip.]


4'lü savunma: 32 takım.
3'lü savunma: Yalnızca İtalya'da olmak üzere, 4 takım.

***

Görüldüğü gibi 4-2-3-1'de ciddi bir ağırlık söz konusu.
Dörtlü savunma önünde defansif ve ofansif orta sahalar ile kenarlardan oyun kurabilen kanat oyuncuları ve en uçta bir merkez oyuncu.

Tabii en başta dediğim gibi; en iyi formasyon, takıma uygun olandır.

4-2-3-1'de; yani Real Madrid, Bayern Münih, Dortmund vb. takımların oynadığı ideal formasyonda;
Beklerin çıkan, 
Orta saha ikilisinin hem kesen, hem top yapabilen, 
Kanatların oyun kurabilen ve skora katkı yapan, 
Forvet arkasının oyun kurabilen, skor üretebilen ve ama savunmaya da yardım eden,
Forvetin ise ilerde top tutabilen oyunculardan oluşması gerekiyor.

Muhtemel mevcut ile ne kadar uygun Fenerbahçe kadrosu, bir bakalım:


Yukarıdaki kadro;
Sola Caner, sağa Topuz değişikliği ile 4-4-1-1'e de evrilebilir.
Kuyt'ı ileri çekerek 4-4-2'ye de,
4-3-3'e de.

***

Mevcut ve muhtemel Fenerbahçe kadrosu, -bence- tüm formasyonlara büyük oranda uyum sağlayabilir.
Bunların hangisinden en fazla verim alabileceğimize ise Aykut Hoca karar verecektir.

Ancak Kasımpaşa, Antalya, Karabük ve Elazığ maçlarındaki puan kayıplarının formasyon ile bir alakası yok bence.

Hırsın, iştahın, ileri oynama isteğinin bilhassa ilk yarılarında az olduğu maçlardı ve hepsinde geriye düştük.
Zaten neredeyse her maçta geriye düştük.

Demek ki hep kontrollü başladık.

Sanırım oyuncu grubu ve formasyondan ziyade; kontrollü oyun anlayışımızı gözden geçirmemiz gerekecek.

Ama illa ki bir değişiklik yapılmaz zorunda.

Zira, aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklemek beyhude.

***
Avrupa futbolunun köklü takımlarının 4-2-3-1/ 4-4-2  Tek/çift forvet seçimlerini incelemek istedim.
Fenerbahçe formasyonu ve detaylarını başka bir yazıya bırakalım şimdilik.


















Devamını oku...