14 Nisan 2013 Pazar

29. Hafta: Fenerbahçe-Eskişehirspor: 1-0: 15 dakikalık parlama




Takım yorgun. 3 günde bir maç yapıyor. Yüksek tempolu maçlar oynandı. İki kilit oyuncu sakat, son birkaç haftanın en formda oyuncularından biri cezalı, öbürü kulübede. İlk 11'de yaratıcı veya atlet oyuncu yok. Hadi ilk 11 seçimini tartışmak yersiz. Çıkan 11'in neyi nasıl yapması gerektiğine kafa yormak gerek.

Peki bu 11 ne yapmalıydı? Oyunu öne itmeli, rakibi önde karşılamalı, sekenleri almalı, karambole zorlamalıydı. Asla yapmaması gereken de oyunu kendi yarı sahasında kabullenmemek idi. Biz ne yaptık? Asla yapmamamız gerekeni yaptık. Oyun merkezini geride tutmayı da ben oyuncuların yorgunluğuyla bağdaştıramıyorum.

Maç başlamadan twitter'da sordum: "Maça iyi başlayıp baştan kopartmak mı, yoksa sıkışan oyunu müdahaleyle açmak mı?" diye. Gelen cevaplar hep ilk başta tempo yapmak üzerine oldu. Taraftarın beklentisi bu zaten. Takımın hep tempo yapması, hep agresif olması bekleniyor. Bunun olamayacağını, oyuncuların da makine olmadığını daha önce defalarca kez vurguladık. Doğru baskı yapmanın önemine değindik hep.

Peki takım doğru baskı yaptı mı? Maç boyunca 15 dakika yaptı, evet. Normalde en az iki kez böyle 15-20 dakikalık periyodlarla baskıyı artırıyoruz maç içlerinde ve skoru o arada yapıyoruz. Perşembe Lazio karşısında da, bugün de 15 dakika kıpırdanıp yeterli skoru aldık. Şu maç trafiğinde bu kabul edilebilir bir durum.

İLK YARI

7. dakikada Erkan direğe vurdu, 11. dakikada Kamara karşı karşıya kaldı Volkan çıkardı, bir dakika sonra yine uzaktan bir şut geldi. İlk yarı boyuna 5 tane uzaktan şuta hiç baskı bile yapmadık. Bir uzaktan şutu engelleme girişimi oldu, ki onu da merkez oyuncularımızdan biri değil, soldan kademeye giren Kuyt yaptı.

Net gol pozisyonumuzun olduğunu söylemek güç. Egemen'in aldığı sekenler veya duran top organizasyonları var. 37. dakikada Mehmet Topal'ın Webo'ya attığı şahane diagonal topun güme gitmesi ise üzücü oldu.

İKİNCİ YARI

Devre arasında oyuna ne müdahale yapılması gerektiğine kafa yorarken aynı 11 döndü sahaya. 51. dakikada rakibin en organize atağında elle müdahale kararı çıktı. Ben şaşırdım açıkçası. Bizim aleyhimizde yapılan bir hatanın bu kadar net bir şekilde tespit edilmesi ciddi şekilde enteresan. Pozisyon döndü, biz atağımızı yaptık, Mehmet Topuz'un topu indirişi ve Webo'nun duvar oluşunun üzerine Cristian'ın vuruşu geldi. İlk yarı boyunca kıpırdanmayan takımın ilk kez karşı kaleye nispeten kalabalık gitmesi golü getirdi.

Golden sonra bir 10 dakika kadar daha etkiliydik. Sonra oyun merkezimiz yine daha geriye geldi. 62 ve 67. dakikalardaki organize kontra ataklardan yararlanabilsek, bu kadar gömülmek zorunda da kalmazdık. 73. dakikada da Egemen'in duran toptan yakaladığı çok net bir fırsat vardı. Az fırsata girdiğimiz maçlarda bunlardan maksimum yararlanamamak üzücü.

OYUNCU DEĞİŞİKLİKLERİ

Eşzamanlı iki değişiklik yaptık yine. Cristian-Krasiç ve Mehmet Topuz-Selçuk değişiklikleri. Cristian-Krasiç değişikliğinin mantığı belli. Rakip daha önde oynayacağı için arkada boşluk bıraklıacak, bırakılacak boşluğu da topla en çabuk çıkabilen oyuncuyla değerlendirmek istedik. Peki ne kadar başarılı olduk? Sıfır. Topla en çabuk hızlanabilen adamın önüne top atmadık, atmayınca da gol pozisyonu üretmede başarılı olamadık.

Mehmet Topal sahadayken Selçuk'u oyuna sürmenin ise rakibe "bana baskı kur" demek olduğuna daha önce değindim. Salih tercih edilmeliydi diyorum bu değişiklik için ve daha fazla deşmiyorum.

ALPER POTUK

İyi oyuncu olabilir. Skora direkt etki etme yetisine sahip olabilir, çok yetenekli ve gelişmeye açık olabilir. Bunlar çok güzel, ama oyuncularımıza yaptığı haince müdahalelerin yanı sıra bir de maçtan sonra çıkıp elle attığı gole rağmen "Goldü" diye yalan söylemesi ise hiç kabul edilebilir değil. İyi oyuncu olmanın yanı sıra iyi insan olabilmek de önemli. Yazık.

RAUL MEIRELES

Bugünün tartışmasız en iyisiydi benim gözümde. Takım iyiyken "ne yaptı ki?" diye soruyor herkes. Bugün takım kötüyken de parladı. Kendisinden beklenen ciddiyetle oynadığı zaman neler yapabileceğini gösteriyor ve onun artan bu form grafiği özellikle Benfica eşleşmesi adına iyiye işaret.

SONUÇ

Bugünkü oyun için iyi demek yanlış olur. Kötüye kötü diyebilmeliyiz. Lazio deplasmanında da iyi oynamadık. İhtiyacımız kadar oynadık. Skorun önemli olduğu haftalarda bu kabul edilebilir, ama yapılan hatalardan ders alınmalı.

Puan kaybı yaşansaydı bunu herkes Aykut Hoca'ya yoracaktı. Galibiyete de "Aykut'a rağmen" diyecek kadar düşenleri ciddiye alamıyorum. Beğenmek veya sevmek zorunda değilsiniz, ama lütfen saygılı olun. Şu anda bu durumda bulunmamızda çok büyük pay sahibi Aykut Hoca. Ekim ayında UEL ve Türkiye Kupasında yarı final, ligde de son beş haftaya yarışın içinde girilecek dense buna imkan vermeyecek kişilerin şimdiki konumu beğenmeme lüksleri olmadığı düşüncesindeyim.

Sakatlarımız dönecek ve ideal kadromuzla oynamaya başlayacağız bir dahaki haftadan itibaren. Puan farkı hâlâ sabit ve biraz nefes alma fırsatımız var. İnanılmaz maç trafiğimiz devam edecek ve kazanma alışkanlığımızı yitirmemek adına her maça aynı şekilde konsantre olmamız gerekiyor. Oyuncular, teknik ekip, yönetim ve biz taraftarlar olarak bu kenetlenmenin ödülünü sezon sonunda umarım fazlasıyla alacağız. Yola devam!

1 yorum:

  1. Krasic biraz form tutabilse, 3 kupaya inancım artacak, skoru değiştirebilecek yetenekli adamlara ihtiyacımız fazlasıyla var, Salih bu aralar taşıdı ama özellikle ligde ekstra performansa çok ihtiyacımız var. şunu da düşünmeden edemiyorum, önümüzde ki 5 yıl Aykut Kocaman takımın başında kalsa neler olur.. her yıl bildiğinden şaşmadan ama eksikleri gidererek ilerliyor.

    YanıtlaSil