Birkaç haftadır gerek ben, gerek Sevgili Noavas mütemadiyen 4-4-2 yazıyoruz. Ancak kalan 12 final haftasında Aykut Hoca kendi planını uygulamakta kararlı. Görüntü itibariyle de sezon sonuna kadar uyguladığı dizilişten pek vazgeçmeyecek. Ki bir liderin bildiği yolda gitmesinin görünen/görünmeyen faydaları olacağı da not edilmeli bir yerlere. Biz de bugüne kadar kalan haftaları nasıl oynamamız gerektiğini yazdık çizdik yeterince. O yüzden bu yazıyı daha çok gelecek sezon/lara ışık tutması amacıyla düşündük. Şayet 4-2-3-1 bizim devam edeceğimiz sistemse, nasıl bir oyuncu profiline ve oyun karakterine ihtiyacımız var, bir ona göz atalım.
MÜKEMMEL UYGULAMA
4-2-3-1'i en iyi uygulayan takımın Alman Milli Takımı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Onların bu sistemden maksimum fayda sağlaması ve göze hoş gelen futbol oynaması, birçok takımın ve teknik direktörün de 4-2-3-1'e yönelmesine neden oldu. Tabii ki herkes bu sistemi onlar kadar iyi uygulayamıyor ve bunun da en büyük sebeplerinden biri oyuncu kalitesi. Oyuncu profilini ve form durumlarını göz önüne aldığımızda Alman milli takımının ideal 11'i ve dizilişi aşağı yukarı şöyle:
Milli takımda başarı sağlamak için iyi bir jenerasyona ihtiyaç olduğu tartışılmaz. Almanlar iyi bir sistem ve oyuncu profilini sağlamış durumdalar. Alt kategorilerden de istedikleri oyuncu profilini yetiştirmeye devam ediyorlar. Peki kulüp takımı olarak bu sisteme en iyi şekilde adapte olan, örnek alınabilecek takım hangisi?
BAYERN MÜNİH
Özellikle Almanya'nın 2010 Dünya Kupasındaki başarısının üzerine 2009-10 sezonunda birkaç kez denedikleri sisteme geçiş yaptılar. 2011-12 sezonunun başında Jupp Heynckes'in gelişinden itibaren de başka bir diziliş ve anlayışla oynamadılar. Daha dün akşam Arsenal'i deplasmanda sahadan silip, resmen futbol dersi verdiler. Sakatlıklar, kart cezaları, rotasyon vs dinlemeden, nasıl bir kadro çıkarsa çıksın çatır çatır topunu oynayan bir takım durumundalar. Neticede son 3 sezonda 2 kez Şampiyonlar Ligi finali oynamış bir takımdan bahsediyoruz ki bu da sistemi ne kadar benimsediklerini ve ne kadar iyi uyguladıklarını gösteriyor.
Dün Arsenal karşısına bu kadroyla çıktılar. Hep önde bastılar, skor üstünlüğünü ele geçirmelerine rağmen geri çekilmediler, ikinci golü bulmalarına rağmen rakibi karşılama mesafelerini çok iyi ayarladılar. Skor üstünlüğünün verdiği rahatlıkla topu rakibe bırakmaktan çekinmediler. Hoş kaleci hatasıyla duran toptan gol yeseler de paniklemeyip biraz vites artırarak üçüncü golü buldular.
OYUNCU PROFİLİ
Şimdi Bayern Münih'le Fenerbahçe arasında dağlar kadar fark var diyecek herkes. Oyuncu kalitesi ve şablon alışkanlığı söz konusu olduğunda da bunun aksini iddia etmek yersiz, ancak Bayern uygulama adına mükemmel bir örnek her açıdan.
Oyuncu profillerini bir karşılaştıralım bu durumda. Kaleci kısmına girmeyeceğim, zira gerek Volkan, gerek Mert çok üst düzey kaleciler. Biri yoksa diğeri var mutlaka ve dolayısıyla kalenin emin ellerde olduğuna hemen hemen her Fenerbahçeli inanıyordur.
GERİ DÖRTLÜ
Önce beklerle başlayalım. Lahm değil Avrupa'nın, dünyanın sayılı oyuncularından birisi. Top tekniği üst düzey, dolayısıyla topla çıkabiliyor. Kademesi çok kuvvetli, bir anda ters noktada bitebiliyor. Bindirmeleriyle rakibi inanılmaz tehdit ediyor. Yani bu mevkii için arayacağınız özelliklerden hemen hemen hepsine sahip. Peki Alaba? O da çok soğukkanlı, gerektiğinde bindiriyor, top tekniği yine üst düzey ve arkasında çok büyük boşluklar bırakmıyor.
Bizim beklerimiz? Gökhan ve Hasan Ali. Gökhan'dan 2007-08 ve 2010-11 sezonlarında tek kelimeyle mükemmel performanslar seyrettik. Öyle iyi top oynadı ki çıtayı çok yükseltti Gökhan. Mental ve fiziksel olarak diri olan bir Gökhan banko yazılır ilk 11'e. Peki Hasan Ali? Genç, potansiyelli ve de özellikle geldiğinden beri beklentilerimizin büyük çoğunluğuna cevap verdi. Şanssızlığı ise öncesinde taraftarın o mevkiide Roberto Carlos, Andre Santos ve Reto Ziegler gibi oyuncuları izlemiş olması. Dolayısıyla beklentiler çok yüksek, ama gerek kapasitesi, gerek disiplini, gerekse de profesyonelliğiyle Hasan Ali bu takımın sol beki ve tecrübe kazandıkça da Avrupa standartları için de kabul edilebilir bir bek haline gelecektir.
Stoperler konusunda ise çok büyük farklar var. Bayern'in kadrosunda Van Buyten, Dante, Boateng ve Badstuber gibi dört şahane stoper var. Bu dört oyuncunun da özellikleri birbirine ciddi anlamda benzer. Hepsi rakibi önde karşılıyor, hepsi ayağına hakim ve mutlaka sahadaki ikiliden biri ayağına çok hakim oluyor ve bu stoper geriden oyunun kurulmasına da yardımcı oluyor.
Peki bizde durum nedir? Bekir, Egemen, Yobo ve Serdar. Her birinin farklı özellikleri var. Serdar ayağına en hakim, ancak hamle anlamında en yumuşak olan. Egemen en savaşçı, Yobo arkayı en rahat süpürebilen, Bekir de rakibi önde karşılayabilen stoper. Bu dörtlünün en iyi özelliklerini bir araya getirince stoper ikilisinde aradığımız özellikleri buluyoruz. Ben bu sezon birçok kez "
Keşke Yobo'yu almasaydık" dedim. Bir transfer şart şu anda ve bu oyuncu saydığım özelliklerden en az birini barındırıyor olmalı. Sezon başında Rolando alınabilseydi bu transfer çözülürdü aslında. Serdar aslında rakibi daha önde karşılasa, daha sert olsa, rakiple mücadeleden daha az çekinse, hatta bu forma altındaki ilk iki maçında nasıl oynadığını hatırlasa banko oynar ama henüz o atılımı gerçekleştiremedi.
Neticede bu mevkiiye bir transfer şart olacak gibi görünüyor. Oyuncularımızdan birinin eksik kalan özelliklerini tamamlayacak bir stoper şart.
ORTA SAHA
Bayern Münih'in en kuvvetli olduğu bölge. Ön liberoralara bir bakalım: Luiz Gustavo, Bastian Schweinsteiger, Anatoli Tymoschuk, Javi Martinez ve Toni Kroos. Kroos'un ana görevi hücumdaki 3'ün ortasında yer almak olsa da, gerektiğinde ön libero da oynayabiliyor.
Peki anlayış ne? Ön liberolardan birisi oyun kurup, hücuma destek verirken diğeri defansın önünü süpürüyor. Tymoschuk hücum yeteneği en kısıtlı olan oyuncu olduğu için daha çok savunmanın önünü toparlamak oluyor görevi. Luiz Gustavo, Schweinsteiger, ve Javi Martinez ise oyunun iki yönünü de layığıyla oynayabilen oyuncular. Üstelik bu üçlüden ikisini seçip bir arada oynatmak mümkün, zira biri hücuma destek verirken, öbürü savunmada kalıyor. Bu disipline sahipler.
Bizde bu anlayışa Mehmet Topal ve Emre direk uyuyor. Elde bir de Raul Meireles ve genç Salih var. Baktığınız zaman kağıt üstünde mükemmel dört oyuncuya sahibiz biz de. Bu bölge yıllar sonra en kuvvetli bölgelerimizden biri tekrar. Dört oyuncudan hangi ikisini seçerseniz seçin sorun olmaz. Bu oyuncuları da yedeklemek adına Selçuk ve bu sezon pek bu bölgede tercih edilmeyen Cristian Baroni var. Selçuk direk Topal'ın yedeğiyken, Cristian'ın tek eksiği disiplin, ileri gidip dönmeyebiliyor ama bu disipline sokulabilir.
Öndeki üçlüde ilk tercihler sağda Thomas Müller, solda Franck Ribery ve ortada Toni Kroos. Bu oyuncuları yedekleyenler ise Arjen Robben ve Xherdan Shaqiri. Müller gerek solda, gerekse de ortada oynayabiliyor. Robben ve Shaqiri'den de ihtiyaç duyulduğu takdirde üç pozisyondan herhangi birinde yararlanmak mümkün. Oyuncuların hepsi yaratıcı, süratli ve teknik kapasitesi yüksek oyuncular. Kroos beyin görevi görüyor, yeri geldiğinde geriye gelip top alıp oyun kuruyor. İlk tercihlerden diğeri Ribery, ters ayaklı kanat oyuncusu. Yaratıcılığı, yeteneği ve sürekliliği tartışılmaz. Müller ise sağdan sürekli içeri kat eden, sağ bekin bindirmesine koridor açan, gol noktalarında birden bire bitebilen bir oyuncu. Yani üç oyuncu da oyunu kısa mesafede oynayıp, ceza sahasına hamle ediyorlar. Yaratıcılıkları da üst düzey olduğu için top ayaklarına geldiği anda tehlike oluyor. Arkalarında yedek bekleyen oyuncular da kalite olarak çok altlarında değiller, yani birisi oynamadığı zaman diğerinin sahada olması takımı sıkıntıya sokmuyor.
Peki bizde durum ne? An itibariyle kullandığımız üçlü solda Sow, ortada Cristian ve sağda Kuyt. Bayern'in oyuncu profiline en uygun isim an itibariyle Kuyt. Sağdan içeri kat edebilen, bekine koridor açan, basan, rakibi bozan bir oyuncu. Belki Müller kadar topla etkili ve golcü değil, ama kariyeri ve tecrübesiyle takıma sınıf atlatabilen cinsten. Yedeği Mehmet Topuz daha defansif bir oyuncu. Bekine koridor açıyor, ortayı üçlüyor, bitmek bilmeyen enerjisi sayesinde ters kanadın hücuma daha fazla dahil olmasını sağlıyor. Sol tarafta şimdilik oynayan Sow daha çok bir serbest forvet gibi oynuyor. Defansif disiplini edinmiş olmasına rağmen merkez forvetten kanat oyuncusuna dönüştürülen birçok oyuncu gibi yerini kaybetme tehlikesi var ve dolayısıyla sol içte oynayan orta saha oyuncusuna yük bindirebiliyor. Ofansif meziyetleri tartışılmaz, ancak net bir şekilde en verimli olduğu bölge forvet pozisyonu. Bu da Sow bu bölgede oynadığı müddetçe defansif anlamda yer yer sıkıntı yaşayabileceğimizin sinyallerini veriyor. Bunun kalan 12 final haftası için geçici bir çözüm olduğunu düşünürsek, Sow önümüzdeki sezon mutlaka santrafordaki yerine geri dönecektir.
CRISTIAN
Kendisini eleştirmeyen taraftar bulmak neredeyse mümkün değil. En büyük sebebi ise genelde "Alex'in yerinde" oynuyormuş algısının olması. Farklı tip oyuncular ve farklı görevler yapıyorlar. Benim anladığım kadarıyla Aykut Hoca, Cristian'dan belki bire bir olmasa da bir Kroos performansı bekliyor. Bunun ne kadar mantıklı olduğu tartışılır. Cristian'ın geriden top alıp oyun kurma meziyetleri var, ancak sürekliliği yok. Bir maç mükemmel oynadıktan sonra beş maç sahada kayıpları oynayabiliyor. Kendi adıma özellikle de oyuna sonradan dahil olduğu maçlarda gösterdiği performansı göz önünde bulundurarak kenardan gelip oyunu çözmede kullanılması taraftarıyım. Peki yerine transfer gerekli mi? Eldeki alternatifleri gözden geçiridikten sonra bunun cevabını vermek çok daha kolay.
GERİDE KALANLAR
Bu üçlüde görev yapabilecek diğer oyucularımız Stoch, Caner, Krasiç, Sezer ve Recep. Recep belki en yeteneklisi ancak fizik olarak en zayıf olanı. Genç olduğu için de 11'e yerleşmek adına belki bir sezon daha sonradan girip faydalı olabilir. Krasiç top önüne geldiğinde durdurulması neredeyse imkansız, hiç zorlanmadan adam geçebilen, sağ çizgiden sıfıra rahatlıkla inebilen bir oyuncu. Sakatlık, form tutamamak derken bu sezon faydalanamadık ama önümüzdeki sezona adaptasyon sorununu atlatıp fit girerse ortalığın tozunu atar. Caner ise tam bir görev adamı. Yerini dolduruyor, ofansif ve defansif meziyetleri mevkiisi için yeterli, ancak mevkii itibariyle beklentiler yüksek ve bunu tam anlamıyla karşıladığını söylemek doğru olmaz. Sezer ise ortada görev yapma adına en meziyetli oyuncularımızdan birisi. Oyunu ileri taşıyor, top tekniği yüksek, yaratıcı ancak yakasını bir türlü sakatlıklardan kurtaramadı. Fit bir Sezer'in sürekli ilk 11 oyuncusu olabileceği tartışmaya açık. Stoch ise mükemmel bir sezondan sonra bu sezon kayıpları oynadı. Genç, yetenekli ama herkesin de dediği gibi sistemin oyuncusu değil pek. Keşke faydalanmak mümkün olsa ama şimdilik bu pek mümkünmüş gibi görünmüyor.
Biz zaten ara transferde üçlünün ortasına transfer için çalıştık; ki Belhanda transferi de neredeyse oluyordu zaten. Türkiye ligine baktığımızda bu bölgeye sorunsuz uyum sağlayabilecek Pablo Batalla var. Eğer bu sistemde ısrarcı olacaksak, yönetimin de elini cebine atması gerektiği ortada. Belki gidip Alan Dzagoev'i alamayız ama mutlaka yaratıcı, hareketli, adam geçip şut atabilen, oyun zekası yüksek bir oyuncuya ihtiyaç var. Örnek alınan Bayern Münih'e bakılınca sol tarafta Stoch'tan Ribery performansı alacağımız kesin olmadığı için bir transfer daha şart gibi.
FORVET
Bayern Münih'te Gomez, Mandzukic ve Pizzarro var. Bizde Sow, Webo ve Semih. Aynı tip oyuncular. Esas forvet Sow olarak düşünüldüğünde Webo ve Semih alternatif olarak sağlam bir yedek kulübesi demek. Yıllar sonra bu bölgede de alternatiflere sahip olmak mutluluk verici.
TRANSFER
Üstteki görselde 4 bölge isimsiz. 4 transfer yapıp hepsinin adaptasyonunu beklemek ne kadar mantıklı? Eldekilerden birdenbire mükemmel performans gelmeyeceğine göre alınması muhtemel bir risk. Belki gidip stopere Mats Hummels'i alamayız, ama önemli olan isimden ziyade ne kadar fayda sağlayacağı. Tahmin ediyorum bunu artık bütün Fenerbahçe taraftarı anlamış durumda.
http://twitter.com/firataktav