Sezona hiç iyi başlayamadığımız konusunda sanıyorum herkes hemfikirdir. Mümkün olduğunca yorum katmadan, olabildiğince saha içine sadık kalarak bu değerlendirmeyi yapmaya çalışacağım. Yazı dizisinin bu kısmı ruhunuzu ciddi şekilde karartabilir, çünkü hiç iyi başlamadık sezona. Yazı sonunda getireceğim eleştirilerin de mutlaka söylenmesi gereken şeyler olduğunu düşünüyorum. Hatalarımız olduysa bunları bilip, dikkatli bir şekilde üstünden geçip, aynı hataları tekrarlamamamız gerekiyor. Buyrun, hep birlikte bakalım sezona.
HAZIRLIK DÖNEMİ
Fenerbahçe'nin kronik problemi olan transferin hazırlık kampına yetişmemesi sorununun önüne geçilecek gibi görünen transferlerle başlandı sezona.
Kariyeri ortada olan Dirk Kuyt ve genç Salih Uçan alındı daha transfer sezonunun başında. Üstüne de Hasan Ali Kaldırım ve Mehmet Topal eklendi. Bu oyunculardan üçünün direkt olarak ilk 11 transferi olduğunun altını çizelim ve Salih'in de sezon ortasında formayı aldığını ekleyerek devam edelim.
Tabii ki transferin burada bitmeyeceği ortadaydı. Hele ki Emre'nin gidişi ve Dia'nın satılışı ve Bilica'nın sözleşmesinin yenilenmemesiyle üç mevkiide alternatiflere veya direkt ilk 11'e monte edilebilecek oyunculara ihtiyacımız olduğu gerçeği varken.
Üstüne Egemen'in alınmasıyla tekrar kadrodaki stoper sayısı üçe çıktı. Yobo'nun da bonservisinin alınması için görüşmeler devam ediyordu zaten o sırada. Hazırlık maçları oynanmaya başladı bu esnada ve takım her maçı berabere bitirdi.
Burada bir küçük eleştiri getirmekte fayda var. Rakiplerin ciddi rakipler olarak seçilmesi fikrine saygı duymakla birlikte, araya sadece kazanma alışkanlığını edinmek adına daha zayıf takımların da eklenmesi taraftarıyım.
Üç hazırlık maçı oynadık, dördüncüsü de yoğun yağıştan dolayı iptal edildi. MTK, Newcastle United ve Dinamo Tiflis'ten sadece Newcastle'ın bizim ayarımızda olduğunu söyleyenler çıkacaktır. Benim zayıf takımdan kastım böyle daha alt kademe takımlar. Böyle yürüyerek 5-10 tane atıp, strese girmeden rahatlıkla yenilecek rakipler. Dediğim gibi, esas amaç kazanma alışkanlığı edinmek. Buna yazının sonuna doğru tekrar geleceğim.
RESMİ MAÇLAR
İlk resmi maçımızda Şampiyonlar Ligi 3. ön eleme turunda, içeride Vaslui karşısına çıktık. Ne oynanılan oyun, ne de alınan skor taraftarı tatmin etti. Aykut Hoca'nın oyuncu tercihleri sertçe eleştirildi. Genel kanı Emre'nin eksikliğinin hissedildiği ve ön alanın zayıf kaldığı düşüncesiydi. İki maçtaki oyuncu ve diziliş tercihlerini aşağıdaki diagramlarda görebilirsiniz.
İlk diagramda sol içteki boşluğu özellikle abarttım, ancak maçı izleyenler hatırlayacaktır. Korkunç bir şekilde boştu o bölge ve sürekli rakip o boşluktan yararlanarak bizi bozmuştu. Son dakikada gelen beraberlikle en azından ikinci maç için umutların nispeten taze tutulduğunu da not düşelim.
İkinci maçta daha kompakt kalan takım, bu sefer ilk maçtaki gibi orta sahayı rakibe teslim etmediyse de sezonun kronik hastalıklarından birisi olacak olan arka direk gollerinden ilkini yedi. Volkan çalınan ucuz penaltıyı kurtarınca rakibin rüzgarı kesildi, biz de tecrübemizle maçı kopartıp play-off turuna kalmayı başardık.
TRANSFER
İlk Vaslui maçında beraberliğin hemen ertesinde Yobo ve Krasic transferleri açıklandı. Yobo zaten tamamlanması beklenen bir transferdi ama Krasic açıkçası biraz sürpriz oldu. Yine de Aykut Hoca'nın zamanında kendisini çok istemiş olması ve Dia'nın satılmış olmasıyla kadro derinliğinde oluşacak boşluğu kapatması açısından bakıldığında, o zaman için mantıklı sayılabilecek bir hamleydi.
Peki bu transferler diyelim ki önceden yapılmış olsa ve Vaslui karşısında oynayabilselerdi çok bir şey değişir miydi? Hayır değişmezdi. Çünkü esas sorunu yaşadığımız bölgenin adamları değildi ikisi de ve biz o bölgedeki eksikliğimizin acısını uzunca bir süre hissettik sezon boyunca.
SÜPER KUPA, LİG VE ŞAMPİYONLAR LİGİ PLAY-OFF
Süper kupa maçının kadrosunda Alex yok denince bir kaos yaşandı daha baştan. Sahadaki kadronun da o sızan muhtemel kadro ile ilgisi yoktu. İyi futbol yine gelmedi, Aykut Hoca'nın bu sefer oyuncu tercihleri değil, oyuncu değişiklikleri tartışıldı ve üstüne de şahane(!) bir Cüneyt Çakır yönetimi eklenince maç kaybedildi. Detayını merak edenler için ilk 11, maç kadrosunda bulunmayan Gökhan Gönül'ün yerine Orhan Şam değişikliği dışında 2. Vaslui maçıyla aynıydı.
Ligde de sezonu İzmir'de oynanan Elazığ deplasmanında açtık. Aykut Hoca bu sefer 4-2-3-1'i tercih etti. Göbekte Selçuk-Mehmet Topal ikilisinin önünde Stoch-Alex-Kuyt ve Sow dörtlüsü vardı. Rakibin 10 kişi kalmasına ve şiddetli ama pek organize olduğu söylenemeyecek bir baskı kurmamıza rağmen galibiyeti getirecek golü bulamayıp sahadan beraberlikle ayrıldık.
SPARTAK MOSKOVA EŞLEŞMESİ
Maçlardan çok Alex'in oynamaması konuşuldu zaten. Bir kere neyin ters gittiğini önceki cümle işaret ediyor. Kendi iç kaosumuzda alev alıp, iki maçta da zaman zaman parlasak da bu turu geçmeye yetmedi. Tahminen herkesin aklında ikinci maçın son yarım saatinde kurulan korkunç baskı kaldı oyun olarak. İki maçtaki oyuncu ve diziliş tercihlerini de aşağıdaki diagramlarda görebilirsiniz:
İkinci maçta Krasic'in erken sakatlandığını ve Stoch'u oyuna almak durumunda kaldığımızı belirtelim ilk başta. Eşleşmenin ilk maçında yerleşme problemi yaşadığımızı ve yaratıcı oyuncu sıkıntısı çektiğimizi vurgulamakta fayda var. O da kolay değil. 5. resmi maçımızda 3. farklı dizilişimizdi bu ve oyuncular saha içerisinde bazen ne yaptıklarını bilmez halde gözüktüler. İkinci maçtaki diziliş en azından arada ligdeki Antep maçında test edilip öyle uygulamaya konuldu. Yine de sarfedilen efor, ortaya konulan mücadele ve takımın yakaladığı koşu istatistikleri olağanın üzerindeydi. Bir şeylerin değişmeye başlayacağının göstergesiydi denilebilir bu eşleşme için, ancak istenilen sonucun alınamayıp, Şampiyonlar Ligi'nin dışında kalınmış olunmasının maddi ve manevi olarak hem kulübü, hem de taraftarı yaralamış olduğu gerçeği var. Sonrasında yaşanan sıkıntılar da cabası.
LİGE DÖNÜŞ VE RAUL MEIRELES TRANSFERİ
Spartak Moskova'ya elenip lige döndüğümüzde ligde liderdik! Bu sezon boyunca ilk ve son kez liderlik koltuğundaydık. Dış sahada Sivas karşısında alınan golsüz beraberliğin ardından Chelsea'den Raul Meireles'i kadromuza kattık. En geç gelen, ancak gelir gelmez olumlu katkı yapan nadir oyunculardan olduğunu söylemek gerek. Sezon boyunca ne zaman sakatlansa veya cezalı olsa yokluğunu hissettiğimiz oyunculardan ve dönüşen sistemin kilit taşlarından birisi oldu.
Son dakika golüyle kazanılan Mersin İdmanyurdu maçından sonra yine içeride alınan golsüz Trabzon beraberliğiyle de 10 resmi maçı devirmiş olduk. İlk 10 resmi maç sonundaki istatistiklerimiz ise şöyle oluştu:
Süper Kupada: 1 maç, 1 mağlubiyet, atılan gol: 2 yenilen gol: 3
Ligde 5 maç: 2 galibiyet, 3 beraberlik, atılan gol: 6 yenilen gol: 1
Avrupa'da: 4 maç: 1 galibiyet, 2 beraberlik, 1 mağlubiyet, atılan gol: 7 yenilen gol: 5
Toplamda: 10 maç: 3 galibiyet, 5 beraberlik, 2 mağlubiyet, atılan gol: 15 yenilen gol: 9
Bu tabloya bakılınca o aralar ne kadar sıkıntılı olduğumuzu hatırlamamak mümkün değil. Daha kötüsü ise henüz gelmemişti.
KASIMPAŞA MAĞLUBİYETİ VE ALEX KRİZİ
Futbol adına ortaya hiçbir şey koymadığımız bir 90 dakika. Hatta bu sezon boyunca oynadığımız en utanç verici üç 90 dakikadan birisi demek yanlış olmaz. Hemen sonrasında Alex krizi patlak verdi, kadro dışı derken sözleşmesini feshedip kulüpten ayrıldı kaptan.
Ayrılışında o haklı, bu haksız kısmına girmeyeceğim. Herkes yeterince fikir belirtti bu konuda ve inanılmaz bir kirlilik oluştu zaten. Ben bunun saha içindeki etkisine bakacağım. Alex'in takımın oyun merkezi olduğu gerçeği vardı ve gidişi 8 yıllık bir alışkanlığın bir anda bırakılması demekti. Bunun ne kadar zor olduğunu benim açıklamaya çalışmama gerek yok. 8 yıldır her hafta düzenli yaptığınız bir şeyin hayatınızda birden olmadığını düşünün. İşte o derece büyük bir kayıp bu. Daha fazla detaya girmeyeceğim.
Sonrasında takımın gösterdiği reaksiyona ve ilk yarının sonuna kadar olan kısma yazının ikinci kısmında yer vereceğim.
BU BÖLÜME DAİR
Sezon açılış tarihimiz normal denilebilir. İlk resmi maçtan bir ay önce açtık sezonu, ki bu hemen hemen Avrupa'da her takımın yaptığı bir şey. İlk resmi maça kadar sadece üç maç oynamış olmamız, üstelik bunların üçünde de berabere kalmış olduğumuz gerçeği var. Yani daha hazırlık maçlarından kazanma alışkanlığı edinememiş bir takım. Bir veya iki zayıf rakiple oynayıp oyunculara özgüven depolama konusuna bundan dolayı değindim. İlk resmi maçta, hem de iç sahada, beraberliği 90. dakikada kurtarmak hiç hoş bir başlangıç şekli değil kesinlikle.
Sonrasında ilk beş maçta üç farklı dizilişten bahsettik. Altıncı maçta da dördüncü farklı diziliş uygulandı. Yani hazırlık döneminde yapmamız gereken denemeleri Şampiyonlar ligi ön elemelerinde yapıyormuş gibi olduk bir nevi.
CL'ye direkt katılım şansımızı kaybettiğimiz için sezonu yine erken açacağız. Bu sefer hazırlık maçlarının sayısını artırmakta mutlaka fayda var. Maç oynama alışkanlığı kazanan oyuncular en azından daha kompakt kalıp, istenileni çok daha iyi uygulayacaktır bu çok net.
Bir diğer konu da transfer. Zamanında bitmemesini geçtim, arada yapılan çok talihsiz açıklamalar oldu sezon başında. "Fenerbahçe istediğini alır" gibi bir açıklama yapıldı mesela. Yobo ve Krasic transferlerinin açıklanışında da zamanlama hatası yapıldı. 3. ön elemede ilk maçı berabere bitirdikten hemen sonra iki transfer açıklanmasından sonra taraftardan "Kötü sonucu bize transferle unutturacaklar" serzenişi geldi. Dahası, ilk ön eleme ve öncesindeki maçlar orta sahanın merkezindeki sıkıntıları net bir şekilde ortaya koyarken bizim o bölgeye transferimiz Şampiyonlar ligine veda ettikten sonra gerçekleşti. Yani yine elenmeyi transferle telafi ediyormuş durumuna düşüldü.
SONUÇ
Sezona girişimizin, yaşanan krize rağmen daha iyi bir planlamayla önüne geçilebileceği ortada. Transfer konusu yönetimin, maç programı ve saha içine dair konular da teknik ekibin eğilmesi gereken noktalar. Geçen sezon çok daha büyük sıkıntılarla uğraşan takımın, tek kulvarda mücadele etmiş olsa da 10 maçta sadece bir kez yenilmiş olduğu gerçeği var.
öneleme oynamayan galatasaray'la aynı gün açarsan sezonu 6 puan fark yersin ilk yarıda.
YanıtlaSilsezonu galatasarayla aynı gün açmanın alakası ne arkadaşım? galatasaray erken açtı sezonu. biz zamanında açtık. problem Fenerbahçenin kendi içinde yarattığı sorundu. Yine kendimize yenildik.
YanıtlaSilGüzel bir değerlendirme elinize sağlık. Sezon başı baktığımızda Egemen-Hasan Ali-Kuyt-Topal-Meireles gibi 5 tane 11'e transfer yapmışız kaleci hariç takımın yarısı demek bu. Transferin zamanlama hataları hariç baktığımızda bu adamların beraber oynama alışkanlığı kazanması gerekiyordu fakat belirttiğiniz gibi çok az hazırlık maçı yaparak bu eksiği kapatamadık. Gelecek sezon için avantajımız artık oturmuş bir sistem ve bu sistemin kemikleşmiş oyuncuları var ve ilk 11 de oynayacak (tahminimce) 3ten fazla oyuncu alınmaz. Ve gelen oyuncuların (sakatlanana kadar) Emre ve Webo gibi direk katkı vereceğini düşünüyorum. Fakat yinede sezonu 1 hafta daha erken açıp dediğiniz gibi 2-3 tane zayıf rakiple oynayarak hem özgüven hemde kazanma alışkanlığı kazanmak takımı pozitif yönde etkileyecektir.
YanıtlaSiltakımdas degılız....aama anlızlerını okuyorum;bence cok guzel yazmıssın...tek katılmadıgım hazırlık macı konusu;cok mac yapmak hazırlık surecınde pek ıyı degıldır....buyuk takımlar bakma 5-6 mac yapıyorlar onların kadroları 25 kısılık bızım lıgde ıse bu 18 kısı olunca...3-4. macları ayaklar artık kaldırmıyor boyle olunca da hazırlık macının anlamı kalmıyor...
YanıtlaSilsaygılar...
Abi ben onu bunu bilmem geçen senede bu senede keyifle maç seyreden kaç fenerbahçeli var ?
YanıtlaSilşu an için CL Ön elemesininde pek cepte olduğu söylenemez abi, rezil İBB maçından sonra ne desek boş. Bu takımın maç seçme alışkanlığına çözüm bulmak gerek, yukarıdakilere ek olarak.
YanıtlaSilbiz zamanında açtığımız için önelemelerde zorlandık ilk yarıda toplam 27 puan toplayabildik değil mi?
YanıtlaSil