21 Eylül 2013 Cumartesi

Kurgunun ilk yılı, 2009-10 Sezonu. Bir Bakan'ın anıları


Malum son günlerin en çok konuşulan konularından biri siyasetin spora müdahalesi. Hüküm etme gücünü ellerinde bulunduran iktidar sahipleri her dönem sporu etki altına almayı amaçlamış, takımlarına gönül veren kalabalıkları birer oy deposu olarak görmüşlerdir.

Ne yazık ki aleni yapılan bu müdahaleler ‘bugün ona yarın bana’ anlayışını doğurmuş, yapılan haksızlıklar bini aşmıştır. Özellikle siyasiler ve Anadolu Kulüpleri arasındaki bu flört durumu Türk Futbolunu aşılması güç bir krizin içine sokmuştur. Siyasilerin bu kulüplere vaatler vermesi, onları el altından ve çoğu zaman da aleni desteklemeleri yalnızca bugünün ürünü olmayan, bununla birlikte zirve dönemini bu yıllarda yaşamış olan bir zihniyet ürünüdür.

Siyasiler için yakınlaştıkları her kendilerine gebe kulüp birer oy deposu, bu kulüpler için ise her siyasi bir stat, transfer, kupa ve hatta şampiyonluk demek.  İşte bu siyasi – kulüp ilişkisini irdelemek adına yakın geçmişten bir örnek olarak Bursaspor’un 2009 – 2010 yılındaki şampiyonluğa giden yolunu incelemek önemli bir örnek olacaktır.

Kronolojik olarak bir takım evreleri olabildiğince yorumsuz sıraladığımızda bakın nasıl tesadüfler (!) dizisi ile karşılaşmış olacağız.

Öncelikle küçük bir anektot bizlere Anadolu Kulüplerinin yükselişi ile ilgili açıklayıcı bilgiler verecektir.

Yıl 1966.
Gazete haberi şöyle :


Bu habere giden yol ise Yalçın Doğan’ın Fenerbahçe Cumhuriyeti adlı kitabında. Kısaca anlatmak gerekirse:
Bursa’dan dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’i ziyarete geniş bir heyet geliyor. Başbakan ilin ileri gelenlerinin kendisinden neler isteyeceğini düşünürken ilginç bir istek ile karşılaşıyor. Bursa'nın ileri gelenlerinden biri söz alarak
"Sayın Başbakanım bizim önemli bir derdimiz var, bizim buranın futbol takımı Bursaspor tam birinci lige çıkacaktı olmadı, acaba siz himmet etseniz de, Bursaspor birinci ligde oynama hakkı elde etse?’’ der.
Demirel bu isteğin basit bir istek olduğunu düşünerek "Aldım gitti Bursaspor'u birinci lige" der. Fakat durum bu kadar basit değildir. Olayı takip eden günlerde diğer Anadolu Kulüplerinin isyanı ve yapılan itirazlar ile bu karardan vazgeçmek durumunda kalırlar. Bununla birlikte siyasiler bu futbol konusunun sandıklarından çok daha ciddi bir mevzu olduğuna kanaat getirirler. Böylece bahsettiğimiz flört dönemi de başlamış olur.

Şimdi gelelim 2009 – 2010 yılı şampiyonluğuna giden yola.

2009 -2010 sezonu başlamadan önce çıkan iki haber oldukça ilgi çekicidir:

2 Ocak 2008 :
"Bakan Faruk Çelik'in Bursaspor'u borçlarından arındırma müjdesi Bursa'da büyük yankı buldu."
26 Ocak 2008 :
"Bakan Faruk Çelik, işadamlarından Bursaspor'a yardım amaçlı 3 milyon YTL'lik taahhüt sözü aldı."

Böylece ilk adım olarak Bursaspor borçlarından kurtarılmaya çalışıldı. Ne kadar para toplandı, örtülü ödenekten para çıktı mı, borç kapandı mı, elbette bilemeyiz.
Bununla birlikte Bursaspor ilgi çekici bir ikinci başkana sahipti:
Osman Çelik.
Bu arada 30 Eylül 2009 yılında Bursaspor’a stat sözü verildi. Projeler masaya yatırıldı.

Lig başladı. Yarı yol geçildi.
Şampiyonluk yarışı kızıştıkça açıklamaları Sayın Bakan devralmış ve yeni iddialar gündeme getirmişti.


Bütün bu yorumların akabinde son maçı 2-1 kazanan Bursaspor şampiyonluğunu ilan etti. Ertesi gün Bakanın yaptığı açıklama: "Adalet yerini buldu." sözleri ile ilan edilmişti. Böylece Bursa sevgili Bakana şampiyonluk yolundaki destekleri neticesinde minnettar kalacak ve bir yıl sonraki seçimlerde bu şampiyonluk sevincini hatırlayacaklardı.
Seçim sonuçları için:
Siyaset kitlelerin sevdalarını ve sevinçlerini önemsemeyi değil kullanmayı adet edinmiştir.
Sevdasını bu uğurda paspas etmeyenlerin var olduğu bir dünyada yaşamak dileğiyle.  

2 yorum:

  1. Fenerbahçe’nin rakiplerinin yediği gollerden vicdanı rahatsız olan faruk çelik beyefendi…son maçta Beşiktaş’ın Bursa’da yediği golleri nasıl vicdanınız kabul etti ??? Nasıl rahatsızlık duymadınız ??? Yoksa sizin vicdanınız sevmediğiniz kişiye her şeyi yapmanızı mubah mı görüyor ??? Sizin inandığınız inanç sisteminde sevmediğiniz kişiye yada kuruma her şeyi yapmak mubah mıdır ???

    YanıtlaSil
  2. 33 haftalık periyotta lig temiz mi? Sorusuna Faruk Çelik; yarın akşam maçtan sonra bunu konuşmak lazım” diyor… Lig o ana kadar kirlenmişse kirlidir… Bursaspor’un şampiyonluğu kirliliği ortadan kaldırmaz… Aslında kir bir takım kafalarda var, zihinlerde var…

    Türkiye de insanlar kendilerinin çok Müslüman çok haksever olduğunu sanıyorlar… Ancak hemen hemen her konu da yakınlarına, komşularına, akrabalarına, hemşehrilerine, partililerine kısacası kendinden olanlara karşı davranışları ile başkalarına karşı olan davranışları büsbütün farklı… Yarın ahiret gününde YÜCE YARADAN bu kişilere neden HAK yediklerini sorduğunda herhalde bu insanlar EYYY RABBİMİZ biz senin dinin için HAK YEDİK diyecekler… Oysa İSLAMDA kendinizden olmayanlara karşı adaletten sapabilirsiniz, kafanıza göre takılabilirsiniz gibi bir emir yok… Hatta tam tersine kendinizden olmayanlara karşı duyduğunuz öfke sizi adaletten uzaklaştırmasın diye uyarıyor YÜCE YARADAN…

    Netice de bu dünyadaki tüm canlıların rabbi ALLAHTIR… Bu dünya da hiç kimse bir başkasına İNANCI NEDENİYLE zulüm ve haksızlık yapamaz… Allah asla böyle bir şeyi mazur göremez… Şuan tüm Türkiye de milli eğitime bağlı okullara müdür atamalarında çok büyük haksızlıklar yapılmakta… Sınavda 90 puan alan bir aday sırf chp görüşüne yakın eğitimsenli olduğu için sözlü sınavdan 50,60 verilerek eleniyor… Sınavda 50,60 almış akp’ye yakın eğitimbirsenliye ise sözlü sınavda 90 verilerek öne geçiriliyor… Bunu yapan adamlara neden böyle yaptıklarını sorsan yada bu uygulamayı akp görüşüne yakın bir insanın yanında eleştirsen, savunmaları onlar CHP’Lİ olduğu için yapmak lazım şeklinde oluyor… En adaletli konuşan geçmişte onlarda yaptı diyerek başkasının yanlışını kendisinin yaptığının haklılığına kılıf olarak kullanıyor…

    Bir de chp’liler inançsız onlar mı yönetici olsun diyerek olaya bir de dini açıdan sanki yaptıkları iş ULVİ bir işmiş gibi bir nitelik katmaya çalışıyorlar… Oysa HZ.PEYGAMBER hicret ederken, belki de en zor zamanlarından birinde KILAVUZ olarak o an kendisine iman etmemiş bir insanı seçmişti… BEN chp’li falan değilim… Ama şuan ülkede yapılan haksızlıkları, adaletsizlikleri gördükçe şayet biraz dini bilgim olmasa bu AKP adamı dinden imandan soğuturdu… Siyaset bu kadar samimiyetsizce yapılmamalıdır… Hele de kendisine misyon ve vizyon olarak inancı temel almış bir partinin şu yaptıkları dine verilen en büyük zarardır…

    Sırf seçmeni memnun etmek uğruna milyonlarca sevdalısı olan bir kulübü TÖHMET altında bırakmak insanlıkla, Müslümanlıkla bağdaşabilir mi ??? Fenerbahçe’nin varsa kusuru, günahı bunu ortaya koyarsın… Sırf seçmenini memnun etmek adına milyonlarca taraftarı olan bir kulübe bel altı vurmazsın… Gerçi taraftarın sayısı da hiç önemli değil… İsterse hiç taraftarı olmasın gene dedikodu ve iftira atmak insanım diyene, hele de Müslümanım diyene ASLA yakışmaz…

    ALLAHIN tokadı yok derler… Sen son maç öncesi bu hatalı goller nasıl yeniliyor anlamakta zorlanıyoruz dersin… Son maçında attığın goller İFTİRA atmaya kalktığın takımın attığı gollerden daha fazla su götürür goller olur… Allahım HERKESE hak ettiğini ver… Bu dünya da senin adına zulüm işleyenlerin ŞERRİNDEN bizleri koru… Ağızlarından ALLAH,DİN İMAN kelimeleri düşmeyenlerle bizleri muhatap yapma… Onların bağlanan basiretleri ve taşlaşmış kalplerini ALEMLERİN VE TÜM CANLILARIN rabbi olan sana HAVALE ediyorum…aminnnnnnnnnn…

    YanıtlaSil