21 Ocak 2013 Pazartesi

Eleştirmek: Ne zaman ve nasıl?







Çocukluğumdan beri futbolculara, hocalara, başkanlara fatura kesen ve "Gitsin" diyen bir adam olmadım.
Ne şahit olduğum futbolcular, ne hocaları, ne de başkanları boş adamlar değildi çünkü.
Her biri, kah Fenerbahçe'de, kah başka takımlarda potansiyellerini sergiledi, iyi ya da kötü.

Ben ve benim gibi düşünenler; bugün de, geçmişte olduğu gibi "Gitsin" demediğimiz, genel olarak -kabul etmeli ki- korumacı ve ama olumlu baktığımız, "İstifa" demediğimiz için her kötü sonuçta işaret edilir olduk.

Şahsen; Başkan'ı 15 yıllık hizmetlerinden, Hoca'yı attığı ilk golden, futbolcuları da akıttığı terden ötürü seviyor, sayıyorum.

Ancak başarıda bu halkayı alkışlanırken, başarısızlıkta da eleştiriden yana nasiplerini almaları gerekir.

***

Benim eleştirmediğim, körü körüne savunduğum söyleniyor ya; bakalım Ağustos ayından beri ne demişim bu blogda:



  • 13 Ağustos'ta dökmüşüm ilk kez eteğimdeki taşları, transfer sezonu henüz bitmeden: Etekteki Taşlar
  • Sonra 25 Ağustos'ta orta saha transferi diye kaynarken ortalık, ben ciddi bir soruna, kararlılık eksikliğine dem vurmuşum: "Orta saha" Transferi: Kararlılık
  • Ardından 30 Ağustos'ta artık kronikleşen hastalığımızı yazmışım: Kronik Hastalık: Açılş ve kapanış galaları
  • Yine 30 Ağustos'ta, Başkan'dan Hoca'ya, hatalar zincirini bir bir sıralamışım: Hatalar zincirini kırmak
  • 1 Eylül'de çıkmış, "Ben olsaydım" demişim, üstelik 4-4-2 diye de eklemişim!: Ben olsaydım.
  • Gündeme oturan koşu mesafelerine; son 2 yılın Şampiyonlar Ligi  istatistikleri üzerinden bir ışık tutmaya ve eksiklerimizi belirtmeye çalışmışım: 

***

Demek ki; her Fenerbahçeli, dili döndüğü ve aklı yettiğince söylüyor/yazıyor düşündüklerini.

Şu yukarıdaki 13 yazıda, bugün konuşulan eleştirilerin hepsi ve daha fazlası var. Ama yanında öneriler ile yapılabilecekler de mevcut.

Ha, eleştiriden kastınız küfür kafir ve istifa nidalarıysa, haklısınız ben yapmıyorum.
Ama bilene, görene, anlayana; eleştiriden fazlası var bu blogda.

***

Derdim kendimi anlatmak değil aslında.
Ama şu lanet olası mahalle baskısı ve kutuplaşma, saçma sapan söylemlerle o kadar çok muhatap ediyor ki beni kendine, şöyle derli toplu dursun bir kenarda istedim.

Ve bilin ki eleştirmiyor diye eleştirdiğiniz ben ve benim gibiler; hepsi, dili döndüğünce söyledi bildiklerini, düşündüklerini, inandıklarını.
Herkesin yoğurt yiyişi farklı.
Sevdanın ise adı aynı.

***
Yolumuza bakalım şimdi.
Kaldığımız yerden.





1 yorum:

  1. blogu takip eden ve bu yazıları daha önce okumuş biri olarak tekrardan yazıları gözden geçirdim. bu yazılar eleştiri değilde Altan Tanrıkulu tarzında uyarı yazıları olduğu için ve sorun tespit edip çözüm üretemeyen yazılar olduğu için noavas'a tepki verenlerdenim tabi ki bütün bu olanlardan dolayı kendisini sorumlu tutmuyorum ancak kendisi yılmaz bir Aykut Kocaman savunucusu olduğu için benim eleştirilerime maruz kalıyor. noavas gibi hiçbir zaman körü körüne Aykut Hoca savunucusu olmadım ama Aykut Hoca düşmanı da değilim. ne koşu mesafesinden ne çift forvetten ne de pas oyunundan anlarım ama sahadaki bu takımı temmuzdan bu yana hep izledim şunu açıkça yazmak gerek ki Aykut Kocaman ve 3 ön liberoların başarısız olacağı daha temmuz kampındaki hazırlık maçlarından belliydi. noavas yazmamış ben yazayım devre arasında tüm teknik ekip, ahçı, çaycı, samandıradaki güvenlik kim varsa gönderirdim çıban başı volkan demirel'i kadro dışı bırakır selçuk şahin'i bonservisiyle terhis ederdim. kalecisi ve iki stoperi hariç kadrosu tamamen değişmiş elazığ karşısında kendi sahanda çıktığın kadro oynadığın sistem nedir allah aşkına ve son bir soru Fenerbahçe mi Aykut Kocaman mı? sevgili noavas...

    YanıtlaSil