10 Ocak 2013 Perşembe

Görmek İsteyene: Büyük Resim [2]

Ahtapot kim?
Görmek İsteyene: Büyük Resim'in devamı.

Yine @fireofoctopus'tan.

Satır satıri hece hece okumanızı tavsiye/rica/istirham ederim.





Mehmet Arslan (Hürriyet Gazetesi Spor Md ve Yorumcu): Bu bir iktidar oyunu. Milyonlarca taraftarı güç olarak kullanıyorlar. Meireles kararına karşı veya destek için binlerce insanı isterlerse sokağa dökebilirler. Bu nasıl komplocu yaklaşım. Ne kadar ayrışılırsa o kadar güçlü olursunuz. Sosyal medya linç ortamı oldu. Adaleti aramıyorlar. Başka bir oyun var ve biz seyrediyoruz. Futbol sahada oynanmıyor. Masa başında oynanıyor. Bu oyuna güven kalmıyor, benim bu oyuna güvenim yok. Konuşabilmeliyim, tartışabilmeliyim. Ülke terörize ediliyor. Düşüncelerini açıkladıkları zaman insanlar linç ediliyor. Düşünemez ve konuşamaz hale getiriyorlar. Meireles 8 maç oynasa ne olur, oynamasa ne olur? Bunu bile tartışamıyoruz. Futbol onların iktidarı pekişsin diye oynanıyor. Futbol bizim için oynanmıyor. (...) Siyaset çok da doğru yapıyor. Yöneticilerin iktidarı ellerinden alınacak diye kulüpler yasasını istemiyorlar. İstedikleri gibi o paraları harcarlar. Federasyonun o erki yok. Futbol oynanmıyor, güç savaşları var. Federasyonun üstünde güçler var.

TRTSPOR Spor Manşet (28.12.2012)



2012 yılının son haftasında spor medyası “Meireles ceza almazsa...”  çığlıklarıyla inledi. Her türlü tehdit ve hakaret havada uçuştu.

Tahkim Kurulu 11 maçlık cezada indirime gidince medyada müthiş bir hayal kırıklığı yaşandı.

Geleneksel “Aziz Yıldırım Federasyonu bastı ceza indi” iddialarının rakip tribünleri terörize edecek sıklıkla dile getirileceğini tahmin etmek zor değildi.

Asıl beklenmedik olan o sırada TRT yorumcusu olan Hürriyet Gazetesi Spor Müdürü Mehmet Arslan’ın fitilini ateşlediği tartışma oldu.

Kısa sürede çok sayıda yorum yapıldı. Yorumların ortak noktası Fenerbahçe’nin medyayı manipüle ettiği ve medyanın 3 maymunu oynadığıydı.

Hakemlik onuru zedelenmiş, Türk futboluna kara leke çalınmıştı ama ana akım medya arzu edilen “yangın”ı çıkarmamıştı.

Muhtemelen beklenti, Tahkim Kurulu üyelerinin fotoğraflarının basılması, kamuoyu nezdinde linç edilmesi edilmesi yönündeydi.

Hakemlerin topluca düdük bırakmaya davet edileceğini hatta taraftarların protesto gösterileri düzenleyeceğini hayal ediyorlardı belki de.

Kararın ertesi günü (28.12.2012) TRT’de daimi yorumcu olduğu programa çıkan Hürriyet Gazetesi Spor Müdürü çok ilginç bir çıkış yaptı.

Mehmet Arslan’ın bu sözleri sonraki günlerde TV ekranlarında ve gazetelerde sıklıkla tekrarlandı. Yani adeta tüm medyaya ilham(!!!!) verdi.

Ortada 18 aylık öyle ağır bir tablo var ki; bu koşullarda Fenerbahçe’yi veya başkanını manipülasyonla suçlamak akıl dışı. Manipülasyonun kendisi.

Bu noktada bazı verileri dikkatinize sunmak istiyorum. Bu veriler doğru yorumlanırsa rakip takım taraftarlarının nasıl terörize edildiğini anlamak mümkün olacaktır.

Ve bu ağır tablo ortadayken nasıl olup da Fenerbahçe'nin manipülasyonla suçlanabildiğini açıklayacak biri var mı merak ediyorum.

20 kanalda futbol içerikli 26 program yayınlanıyor. 6 tane de haber bülteni-spor moderatör tarzında kuşak yayın var.

32 programın toplam yayın periyodu 90’dan fazla. (Bir programın hafta içi hergün yayınlanması vs gibi nedenlerle) Gece tekrarları da hariç.

20 kanaldaki 32 spor programı görünümlü yayınların haftalık süresi 6.500 dakikadan fazladır. (Reklam süreleri dahil)

Türk televizyonlarında 80 civarında dizinin yayınlandığı düşünüldüğünde 6500’ü aşkın süreli 32 program dikkat çekicidir. [Yayınlara ilişkin listeyi bu yazıya bilahare ekleyeceğim. Daha ilginci ise bu programların daimi yorumcularına ilişkin liste. Liste tüm renkdaşlarımızın katkısına açıktır. Eksiği varsa ekleriz.]

Spor(!) programı yorumcularının listesinde ilginç olan şu: 100’e yakın insan haftada 6500’ü aşkın süre boyunca konuşmuş.

Şimdi herkes hafızasını yoklasın. Fenerbahçeli olmayıp bu yazıyı okuyanlar elini vicdanına koysun. Bir sorum var.

Şu listedeki porgramları ve kişileri düşünün. Birkaç istisna hariç, Fenerbahçe lehine konuşan, olumlu bakan kaç kişi hatırlıyorsunuz?

Veya “Fenerbahçeliler suçsuz olduklarını öne sürüyorlar ve bazı savları var. Belki de haklılar. Bir programı da Fenerbahçelileri dinlemeye ayıralım." dendi mi?

18 ay. Bir tek programda da “Ya Fenerbahçeliler haklıysa. Ya birileri ifitira atıyorsa?” dendi mi? Tek bir programda?

Sadece benim kaydedebildiğim 2.000 saati aşkın “3 Temmuz” yayını var. (Mahkeme süreci dahil) Gözden kaçanlar mutlaka oldu.

Her yayında, her haberde şike diye diye bugünlere geldik. Ekranlarda kalan şike yazılarının (KJ) toplam süresini siz tahmin edin.

Bir yorumcu rahatlıkla “O kadar zaman şike var dendi. Şimdi Yargıtay nasıl yok diyecek. Türkiye karışır” cümlesini seslendirebiliyor.

Bütün o tek taraflı yayınlardan sonradan manipüle edildiği itiraf edilen haberler, çılgınca saldırgan yayınlar bu sözü söylemek için miydi?

18 ay boyunca yargılamayı etkilemek için mi yayın yaptınız? Neden? Bunu sormak hakkımız değil mi?

Bırakın “Ya haklıysalar” denmesini Fenerbahçe Başkanı, yönetimi, teknik direktörü, futbolcuları onurlarıyla oynanarak rencide edilmedi mi

Fenerbahçe taraftarına çok ağır ve tahrik edici suçlamalar yöneltilmedi mi? Bir programda 1 saat de ayrılamaz mıydı?

Şimdi unutuldu zannıyla “ne oldu ki” diyenler olacaktır. Tüm konuşmaların kayıt altında olduğunu ve listelendiğini belirtmek isterim.

Gün gün. Kim hangi hakaretleri yöneltti? Kim hangi yalan haberleri ekranda fütursuzca dile getirdi. Kimler küfür etti.

Kimler gaipten duyum alıp doğruymuş gibi anlattı? Hepsi listelendi. Sınıflandırıldı. Analiz edildi. Ve çıplak gerçek de açığa çıktı.

Fenerbahçe tek merkezden ve profesyonelce; algı yaratmaya dönük yayınların hedefi olmuştur. 

Bu yayınlar gizli saklı değildir. Kamuya açıktır. Dileyen herkes internetten dahi ulaşıp yayınlayacağımız bilgileri kontrol edebilir.

Bu denli mağdur edilmiş bir kulüp ve taraftarına manipülasyon suçlaması yapmak için gerçekten çok gözü dönmüş olmak gerekir.

“Eee ceza kesilmezse otobüsler de taşlanır” cümleleri kulaklarında çınlayan sürekli biatla suçlanan taraftara bu cefa neden reva görülüyor?

Cevap belki de şu hayali diyalogda: [Kale]

Bu kadar yıpratılmış, hasar almış bir camia manipülasyon, baskın, gündem değiştirme iddialarıyla rakip taraftarlara şikayet ediliyor.

Rakip takım taraftarları hayali öykülerle öfkelendiriliyor. Sonra da “Mazallah olacakları düşünemiyorum” denebiliyor.

“Bu lig bitmez” denebiliyor. Fenerbahçe şu şehre bu şehre nasıl gidecek diye tehditler savruluyor.

Ve eğer Fenerbahçe başkanı silinip gider kaybolursa herşey güllük gülistanlık olacak mesajı veriliyor.

“Aziz Yıldırım çıktı şiddet arttı. Hapisteyken hiç olay yoktu” bile denebiliyor. Olay bu noktada. 

Bu nasıl bir organize saldırı? Aykut Kocaman sormuştu. Ben de sorayım. Bu oyunu oynayan kim? Cezamız bitmedi mi?

Bu sorular cevap bulduktan sonra asıl sorumuza geçeriz. Üçü hariç rating listesine bile girmeyen kanallardaki yayınlar nasıl realize ediliyor.

Reklam pastasının %20-25’lik kısmını paylaşan 15 kanalın bu spor programı aşkı nereden kaynaklanıyor?

Reklam almıyorlar. (Başka bir film program vs yayınlanması halinde alınabilecek reklamdan fazlası kastediliyor) Kayda değer sponsor yok.

100’ü aşkın isim bu programlarda arzı endam ediyor. Ki hepsi de gazetelerin köşe yazarları spor müdürleri. Üç misli insan da kamera arkasında.

Kanal sahipleri bu programları yayınlama konusunda neden bu kadar istekli. Ve finansman açığı nasıl karşılanıyor?

RTÜK bu bilgileri mutlaka kanal sahiplerinden istemeli. Belki biz yanılıyoruz. Belki “gizli sponsorlar” var.

RTÜK porgramların mali tablosunu, yorumcuların aldığı ücretleri, reklam girişlerini, sponsor gelirlerini kamuoyuna açıklamak zorundadır.

Eğer bu programların gizli sponsorları varsa ve yakında belgeleriyle kamuoyunun dikkatine sunulacak manipülasyon iddiaları doğruysa..

Ve eğer yayınların ortak bir dile, ortak stratejiye ve hedefe sahip olduğu kanıtlanırsa organik ilişkiler açığa çıkacaktır.

Hiç temenni etmem ve bu iddiaların doğru olmadığını tüm kalbimle temenni ederim AMA..

Fenerbahçe yönetimi, yargı yoluyla, futbolu perde arkasından yönetmek isteyenlerle organik ilişkilerin var olup olmadığını araştırmalıdır.

Bu “Durun durun. Meireles’i aklayan görüntülerle ilgili anlatacaklarım var. Ama 1 ay sonra” demeye benzemez. 

Herkesin gözü önünde cereyan eden gelişmeler ve sahnelenen oyunun kanıtları tek tek kamuoyunun bilgisine sunulmalı ve cevabı istenmeli.

Birbirinden farklı ekiplerce hazırlanan, çoğu aynı anda canlı yayınlanan programlardaki “ortak dil”in sırrı nedir?

Birbirinden farklı ekiplerce hazırlanan programların süresinin 4/3’ü neden hep aynı kulüp ve yönetimini tahrik edici yayınlara ayrılmaktadır?

Spor programı adı altında yapılan yayınlarda lig maçlarının fikstürünün, puan cetvelinin, maç sonuçlarının bahsinin geçmemesi normal midir?



2 yorum:

  1. çok güzel olmuş.Akıl tutulması yaşayan ülkemde yerinde tesbitler yapmışsınız.Sizin gibi güzel ,zeki insanlar olmasa ne yaparız.

    YanıtlaSil
  2. güzel hatırlatma ve tespitler...
    fark ettiğimiz konuların dile getirilmesi,tekrarlanması ve unutulmaması adına teşekkürler

    YanıtlaSil