28 Ağustos 2013 Çarşamba
Şampiyonlar Ligi Play-off: Arsenal - Fenerbahçe: 2-0: Büyük sahnenin dışında kalmak.
Zaten kendi evimizde 0-3 mağlup olunca çok bir şey beklemeden geldik bu maça. Biraz daha konsantrasyon, biraz daha etkili oyun, biraz daha istek bekledi taraftar sadece. Neticeden bağımsız olarak hem de. Takım bugüne kadarki resmi maçlarda olduğu kadar göründü. 30-40 dakika kadar diri, sonrasında sahada olmayan bir oyuncu grubu. Kenardan yine gelmeyen, veya gelmesi geciken müdahaleler de tuzu biberi oldu.
İLK YARI
Takımın nispeten istekli başladığını söylemek yanlış olmaz. Hele ki İstanbul'daki oyunla karşılaştırdığınız zaman arada büyük fark vardı. Yine de kısa süreli oldu ve devamı gelmedi. Yine ileride tek santraforla orta saha arası mesafe çok açıktı, Emenike bir kez Wilshere'a pres için yaklaştı ilk 5 dakika içinde. Walcott'a tedbir olarak da Kuyt Caner'in önünde solda başladı. Bu esnada da sağda olan Sow ilk başlarda Monreal'e üstünlük sağlasa da bunun devamını getiremedi.
11. dakikada ilk kez ciddi bir tehlike yarattık. Caner'in sürüklediği toptan gol çıkartmış olsak belki bir şeyler olabilirdi. Burada Caner'in son top tercihi de biraz garip. Geçen sene Lazio maçında daha zor açıdan kaleye vuracak özgüveni olan Caner'in burada daha uygun açıdan vurmamayı tercih etmesi benim garibime gitti.
18. dakikada Bruno Alves topla bir hayli çıkmak zorunda kaldı, ki bunun da sebebi orta sahadan hiç kimsenin savunmaya yeterince yanaşmamasıydı. 2 dakika sonrasında da Emenike kaleye yaklaşık 30 metre mesafede rakip oyuncuyu indirmek zorunda kaldı. Sanırım sorunun yine orta sahanın olanı biteni izlemesi olduğunu söylememe gerek yok.
İlk gol gelene kadar hücumda 4-2-3-1, top rakibe geçince de Meireles'in ileri fırlamasıyla daha 4-1-4-1'e yakın bir dizilişe büründük. Daha başlarda Meireles bundan önceki maçlarda Topal'ın yaptığı gibi iki stoperin arasına girerek savunmayı 3'ledi ve beklerin oyuna çıkmasını sağladı.
1-0
3 pasta golü yedik. Cristian'ın vurdumduymazlığı ve esas pozisyonu sol bek olmayan Caner'in hamle yapmakta gecikmesiyle oldu pozisyon. Zaten mükemmel bir savunma kurgumuzun olduğunu söylemek mümkün değildi gol anına kadar da. Eşleşme burada zaten bitti ve bundan sonrası resmen formalite gibi oynandı.
İlk yarının sonuna kadar bazı anlık parlamalarımız oldu. Yer yer oyunu forse ettik ama golü bulamadık. Zaten sahadakilerin de pek bunun olacağına inancı yoktu gibi.
İKİNCİ YARI VE 2-0
Yine yer yer kıpırdandığımız bir ikinci yarı oldu 2. gol gelene kadar. İlk yarıya oranla daha etkisiz kaldığımız, Arsenal'in yine topa daha fazla hakim olduğu, bizim topu koşturmak yerine topun peşinden koştuğumuz bir süreç daha izledik. 2-0'dan sonrasının zaten analizini yapmaya gerek bile yok. Formalite olarak oynandı geri kalan süre.
TERCİHLER VE OYUNCU DEĞİŞİKLİKLERİ
Baskılı Arsenal takımına karşı orta sahadan top çıkartmamız gerekecekken Selçuk-Meireles-Cristian üçlüsünün merkezde olmasına ben çok anlam veremedim. Meireles arkada tek kalıp Alper sahada olabilirdi. Bunu Selçuk kötü oynadığı için söylemiyorum, aksine Selçuk kapasitesi el verdiğince mücadele etti ama işte sadece mücadelenin yetmediği bir seviyede oynandı bu maç.
Cristian için çok şey yazılabilir ve emin olun yazılabilecek şeylerin hiçbirisi bizim daha önce bu blogda yazdığımız şeylere benzemeyecektir. Hiçbir şey söylemek veya yazmak istemiyorum bu konu hakkında.
Meireles ise resmen piyasa maçı oynadı. İlk maçtaki Meireles'le bu maçtaki Meireles arasında dağlar kadar fark vardı. Maç seçen oyuncularımız daha önce de oldu ama bir şekilde rayına girdiler. Meireles iyi bir profesyonel ve bu çizgide devam etmesi kendisinden beklenen esas şey. Umarım bu çizgisini koruyabilir veya koruması sağlanır.
Alper'in 65 dakika kenarda beklemesine, iyi oynayan Kuyt'ın da oyundan çıkmasına pek anlam veremedim açıkçası. Gerisiyle ilgili çok bir şey söylemek istemiyorum, ki söylenecek çok bir şey de yok zaten...
SONUÇ
İlk resmi maçtan beri Ersun Hoca'nın kafasındakini, sahaya yansıtmak istediğini anlamaya çalışıyorum, empati yapmaya çalışıyorum, "bir bildiği vardır" diye yaklaşmak için ciddi anlamda uğraşıyorum ama hiçbir şekilde bir sonuç alamıyorum. Hoş, sorun bence Ersun Hoca'da değil, çok daha başka yerlerde.
Bu kadar sorumsuz ve yılgın bir oyuncu grubunu biz son 10 senede 2 kez gördük. Biri 2002-03 sezonunda zirvenin çok uzağında kalındığında, diğeri de 2008-09 sezonunda Aragones yönetiminde. İki sezonda da sahaya konulan futbol utanç vericiydi ve sonu revizyonla bitti. Bu sezonun o yönde gitmesini engellemek için fırsat var önümüzde. 08-09 yerine Zico'nun ilk sezonundaki o dokunuş yapılabilir takıma, ama bunun için de önce güçlü bir yönetim ve Aziz Yıldırım gerekli ki, onlar da ortalıkta yoklar. Ortalıkta olanların da dertleri başka...
Ben çok istememe rağmen olumlu bir gelecek şu anda göremiyorum. İnanmak istiyorum ama mantığım buna henüz elvermiyor.
Şöyle bir son 20 güne dönüp baktığımızda tablo gerçekten korkunç. Sabrımız her gün daha fazla sınanıyor ve bir de CAS kararı var beklediğimiz. Tabloya şöyle bir bakalım:
* Galatasaray'a Süper Kupa'yı kaybettik.
* MNG Kargo kulübe sponsor oldu.
* Konyaspor karşısında son 15 dakikada 0-2 giden maç 3-2 aleyhimize sonuçlandı.
* Emenike'nin Emre Bol imzalı röportajı yayınlandı.
* İki Arsenal maçında futbol namına ortaya bir şey koyamayıp, gol atamadan, 5 gol yiyerek Şampiyonlar Ligi'nden elendik.
Tablo ortada. Allah beterinden saklasın.
Etiketler:
[Teknik | Taktik],
4-2-3-1,
Arsenal,
Emenike,
Ersun Yanal,
Play-off,
Şampiyonlar Ligi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Yaklaşık 8-9 aydır bu oyuncuların, özellikle de baroni, caner, meireles gibi oyuncuların maç seçtiğini hatta şampiyonluğun bunun yüzünden gittiğini gerek sizin bloğunuzdan gerekse twitterdan defalarca yazdım, bas bas bağırdım. Neticesinde 12 numara gibi sadece kendisinin Fenerbahçenin taraftarı olduğunu sanan bir grup tarafından engellendim ve sizde yazılarımın çoğunu burdan paylaşmadınız. Sizi ayırıyorum, aslında bir mantaliteniz olduğunu ve gerçekten Fenerbahçe taraftarlarına yakışan desteği verdiğinizi düşündüğüm için ama inanın bu takım geçen yılda sadece kendisi için avrupada oynuyordu! hemde aykut hocanın boş-beleş bir hoca olmasına rağmen. Neticesinde 64 maç yaptılar eyvallah dedik gittiler.
YanıtlaSilBana kalsa Fenerbahçe formasını lefterin eşine, selçuk'un kızına, alex'in oğluna, emre'nin babasına emanet etmezsem adam değilim! defalarca daha fazla gururlanırdık!!!
Aslında saha içerisinde hiç bir şey bitmiş değildi yeter ki zihin olarak hazırlanalım ben buna inanıyordum. Teknik-taktik bir sürü görüş öneri yazabilirsiniz mesela benim naçizane düşüncem 3-0 yenik başladığın bir maçta topu rakibe verip onları takip etmek, rakip oyuncuya baskı yapmadan eskort gibi yanında yürümek faydalı bir eylem değil, Bu maçı almak isteyen bir takım mutlak suretle ilk 15 dk gol bulurdu. bunun için boğuşan önde basan dripling yapan bir takım olması lazım (özellikle orta alanda bunu cris ve raul ile yapmayı beklersen daha çok beklersin). Ama açık ve net biz bu turu kuralar çekilmeden kaybetmiştik. 3-0 lık skora rağmen geçebilir miydik ? Tekrar söylüyorum evet geçerdik ama biz bu turu geçmeyi % 1 bile istemiyorduk belki cas davası belki o belki bu sebepten taktiksel ve bireysel yetenek eksikliğinden ziyade biz bu turu çook önceden kaybetmiştik...
YanıtlaSil