Dün akşam Maraton Özel'de Şansal Büyüka'nın konuğuydu Aykut Kocaman.
Yaklaşık 3 saat, dolu dolu konuştu.
Beğenin, beğenmeyin,
Sevin, sevmeyin,
Yine; doğru bildiğini, eğilip bükülmeden, kimseye yaranmaya veya populizm yapmaya çalışmadan söyledi Aykut Kocaman.
Özelde Fenerbahçe'ye, genelde Türk futboluna dair, eminim herkesin hemfikir olacağı tespitler yaptı.
Ben anladıklarımı aşağıya madde madde not ediyorum. Katılan ve katılmayanların yorumuna açık.
Ama önce, avukatı bilmeyin beni diye "Hatalar Zinciri" adlı yazıda, Hoca'ya atfettiğim hataları aşağıda tekrarlıyorum:
Bir kadro planlaması muhakkak vardı. Ama anlaşılan tutmadı. Müdahil olanları ya da engelleri bertaraf etmeliydi. Ya da kalkan olmamalıydı, transfer konusunda mesela. Egemen ve Krasic'i Aykut Hoca mı aldı acaba? Belki de, kronik hastalığımız bu denli aşikarken, sezona daha erken başlamalı ve ciddi rakiplerle test etmeliydi, planındaki tüm şablon ve dizilişleri. Attığı her adımda kararlı olmalıydı. Öyleydiyse, takıma yansıtmalıydı. Duygusallık. Üzgün Hoca. Üzülebilir ama hakkı yok buna. Herkes ağzına bakarken, kaya gibi durmak zorunda. Saha içinde direksiyonu alamadı eline hiç. Tabiri caizse proaktif rol alamadı. Örneğin; 3 kez 10 kişi takımlara mücadele ederken, bir kez bile 3'lü savunmaya dönüp, taşları yerinden oynatmadı. Hazır futbolcuyu oynatma sevdasına, olmayacak duaya amin dedi sıkça. Mesela; Topal-Selçuk olmaz, olamaz yan yana. Emre ve Alex konuları. İkisinde de prensip olarak haklı buluyorum. Ama her ikisini de daha iyi yönetebilirdi Hoca.
Gelelim dün akşam söylediklerine ve benim anladıklarıma;
10 madde ile fotoğrafını çekmeye çalıştım, buyrun:
1. Koşu mesafesi ve sprint:
"Futbolculuğundaki Aykut Kocaman, bugün kadromda oynayamazdı."
Bu konuya kesinlikle Alex ile ilgili sorularda girmediğini belirtmeliyim. Zira mevzuu takımın toplam koşu mesafesi ile ilgili. Alex, dün olduğu gibi bugün de takım arkadaşlarından az koşabilir, bunu Kocaman da biliyor. Ancak kaleci hariç 10 kişinin belli bir ortalamanın üzerine çıkması; yıllardır izleyegeldiğimiz gibi, Alex'i daha da parlatacaktır.
Evet, takımının daha çok koşan, mesafe kat eden ve sprint ile boş alana kaçan bir takım olmasını istiyor Kocaman. Kötü birşey mi bu? Anlamsızca taraf tutanlardan, "Koşmak" kelimesi telaffuz edildiğinde, Alex havliyle üzerlerine alındığını görüyorum zira. Sanki "Koşmak" dediğinde Alex'e laf sokuyormuş gibi. Önce bu garabetten kurtulalım isterseniz.
Diyor ki; Şampiyonlar Ligi seviyesindeki üst düzey takımlar, Fenerbahçe'ye eşit ve/veya üzerinde oyuncu kalitesine sahipken, Fenerbahçe'den fazla koşuyorlar. Biz asgari olarak rakibimiz kadar koşmalıyız. Çünkü hiçbirşeyi beceremesek/yapamasak bile, bu temel olguyu gerçekleştirebiliriz.
Haksız mı? Real Madrid; en uçtaki oyuncusundan, en geridekine; Spartacus filminden çıkmışçasına kuvvetli "Los Galacticos" bile bu denli koşarken, Fenerbahçe'nin plaj futbolu oynama şansı var mı?
İşin kolayına kaçmayın lütfen, bu konu Alex'den bağımsız. Toplam 125-130 km koşu mesafelerine ulaşmak istiyor Hoca. Bir futbolcu bu toplamı en fazla birkaç kilometre etkileyebilir. En fazla birkaç da sprint az olur. Ama Alex, o açığı diğer meziyetleriyle zaten doldurur.
Özetle, Hoca'nın Alex ile bir derdi yok. Takımı taşımak istediği seviye ile sorunu var.
2. Merak edilen konu, Alex meselesi:
Sezon başlarken bir tasarrufu olmadığını, üstüne basa basa söyledi. Ne demek bu?
Son 2 sezon olduğu gibi, Alex; sahip olduğu rol ile bu takımın değişmez oyuncularından biri, demek.
Bir not da düştü Hoca; Alex, yaşı ilerlemesine rağmen en iyi istatistiklerine onun zamanında ulaştı.
Haksız mı Hoca?
Hazırlık maçları ve ilk resmi maçlarda hep görev verdi 10'a. Spartak Moskova maçına verdiği aşırı önem sebebiyle, deplasmanda oynatmayacağını da Alex'e maçtan 10 gün önce vurguladığını söyledi.
Buraya kadar hiçbir problem yoktu.
Zaten 50-55 maçlık maratonda, Alex'in sadece 1 maçta oynamaması neden problem olsundu?
Hoca'nın, Alex'e gücendiği ortada. Ama bugün hala takımdaysa Alex; onu tek suçlu olarak görmediği de muhakkak. İki kere üzerine bastığı için söylüyorum, günahını almak istemem; bir tercüme hatası ya da manipülasyona kurban gitmiş olabilir ilişkileri. Alex'in çevresi de göz önüne alındığında, ortada bir fitne olduğuna şüphe yok kanımca.
Gaziantepspor maçındaki "Aykut söyle, Alex nerede?" tezahüratı için ise, herkesin kurabileceği basit bir mantıkla, organize olabileceğini belirtti Aykut Hoca. Maç başlamadan 40-50 kişilik bir gruptan duyduğunda şaşırdığını ve 70. dk.'dan sonra, tüm stada yayıldığını söyledi. Haksız mı?
Bundan sonrası için de, sezon sonuna kadar Alex'ten faydalanacağını belirtti Hoca. Hatta bana kalırsa, birçok maçta yine ilk 11 oynayacak Alex. Başka bir fitne kopmazsa.
3. Fenerbahçe bir değişim içerisinde:
"Hoca 3 sezondur takımın başında, neden hala istediği/miz seviyede değiliz." eleştirileri malum.
İlk teknik direktörlük senesinde şampiyon oldu. Özellikle ligin 2. yarısında modern futboldan çok güzel örnekler sunarak hem de.
Ertesi yıl, yaptığı ve yapacağı transferlerle üzerine koyacakken 17'de 16'nın, "Darbe" oldu.
İlk 11'in değişmez oyuncularını kaybettik. Son dakika transferleri yaptık. Değişmek zorunda kaldık, plansız bir değişim.
Geçen yıl, eldekilerle, karga tulumba ilerledik. Ona rağmen neler elde ettik?
Ve bu yıl başa sarmak zorunda kaldık. 3 yıl öncesine gittik.
Sow, Egemen, Kuyt, Krasic, Topal, Meireles, Hasan Ali; ilk 11'de 7 yeni oyuncu, takımın kaleci hariç % 70'i.
Keyfinden mi?
Lugano, Andre Santos, Niang, Emenike gitmeseydi; bugün bu 4 oyuncunun katkısının üzerine yapılacak 1-2 takviyeyle, takım bu seviyede mi olurdu?
Elinizi vicdanınıza koyun, bu zorunlu değişimden Aykut Kocaman mı sorumlu?
Özetle; dün akşam birkez daha çürüdü bu "Hoca 3 sezondur takımın başında, neden hala istediği/miz seviyede değiliz." martavalı.
4. Yalancı fırtına/bombardıman:
Haksız mı?
Vira bismillah, hazırlık maçlarıyla birlikte başladı Kocaman'a yaylım ateş.
Ortada henüz hiçbirşey yokken, yeni transferlerin takıma uyum sağlama süreci aşikarken, bir bardak suda fırtına koptu, koparıldı.
Taraftar her ne kadar medyadan etkilenmediğini söylese de; Aykut Kocaman masaya getirildikçe yalama oldu pozisyonu.
Üzerine Alex balonu.
Oysa henüz hiçbir kayıp yoktu.
Ve Alex krizi patlamayıp konsantrasyon dağılmasa, belki Spartak Moskova da geride kalacaktı.
Haksız mı?
5. Hazır oyuncular / Rotasyon:
Benim de sıkça yaptığım eleştirilerden biriydi. Ama Hoca'nın cevabı tatmin ediciydi.
Yukarıda saydığımız adette ve oranda zorunlu değişiklik var takımda.
Eski oyunculardan form durumu yukarıda olanları, oyunun akışını bozmamak için kullanmak istiyor Hoca. Yeni katılanları da yavaş yavaş ısındırmak.
Mesela "Krasic neden solda?" sorusuna cevabı gayet anlaşılırdı. Topuz formda ve sağ kanadın oyuncusu. Takımın oyun alışkanlığını bozmadan, Krasic'i ısındırmak ve ısındırırken de enerjisinden yararlanmak için, işleyen yapıyı bozmadan, pekala oynayabileceği sol kanatta oynattı Krasic'i Hoca.
Ve denemeler yaptığını, belki kısa bir süre daha bu denemeleri yapmak zorunda olduğunu belirtti.
Benim için de ilginç birşey oldu yayında. Geçen hafta Twitter'da paylaştığım aşağıdaki "İdeal kadro" Hasan Çetinkaya vasıtasıyla iletilmiş Hoca'ya. Hoşuna gitmiş sanırım. Kimi oynatsa, oynatmadığı oyuncu soruluyor zira.
6. Cristian, Topuz, Krasic, Topal, Meireles, Sezer, Stoch üzerine söyledikleri:
Antremanlarda yeni kullanmaya başlanılan "Çip" ile, kimin kaytarıp, kimin çalıştığı artık daha net çıkıyor ortaya. İlk Fenerbahçe kullanmaya başladı bu sistemi yanılmıyorsam. Galatasaray'ın da kullanacağı yazıldı bu hafta basında.
Topuz: Hoca'nın istediği futbolcu tipi. Takımı, kendisinin önünde gören, iki yönlü futbolcu. Topuz'a bu sebeple özel bir teşekkürü olduğunu da belirtti Kocaman. Bence vazgeçilmezi, ki bence de vazgeçmemeli.
Krasic: Daha önce yazmıştım, Hoca'nın belirlediği ilk rotada yoktu Krasic. Uygun maliyetle alınma durumu ortaya çıkınca, kaçırılmamış, tahmin ettiğimiz gibi. Kalitesinden şüphesi yok, kullanacak ve umarım faydalanacak Krasic'ten.
Topal: Formunun giderek yükseldiğinden bahsetti. Valencia'da oynadığı 2 yılda, takımın en fazla forma şansı bulan oyuncusu olduğunu açıkladı. Beğeniyor, güveniyor. O da değişmezleri arasında demek ki.
Meireles: Elenince alınanlar kervanından olmadığını gayet net açıkladı. 1 hafta önce alınsa da çok fazla birşey değişmeyeceğini belirtti. Haksız mı? Bu bilgisayar oyunu değil ki.
Meireles'e güveniyor. İki ceza sahası arasında her rolü layıkıyla yürütebilceğini düşünüyor. Sahada önemli ve kritik bir rol vereceği açık.
Sezer: Taraftarın haklı olarak en çok sorduğu isimlerdendi. Kesinlikle bir sorunu yok Hoca'nın. Ağır sakatlık sonrası, yeni yeni yükseliyor form durumu. Ve sanırım "Çip" iyi şeyler söylüyor ki, önümüzdeki haftadan itibaren rotasyona gireceğinin işaretini verdi.
Stoch: Direk olarak girilmedi bu konuya. Ama kadroya solda onu oturtmaya çalıştıklarını, satır arasında ifade etti. Bu da benim için yeterli.
7. Teknik direktör takımı olmak:
Zurnanın zırt dediği yer.
O kadar güzel birşey söyledi ki;
"Gelecekte Alex de, Emre de burada teknik direktör olduklarında; özgür ve kararlılıkla işlerini yapabilecekleri bir ortam yaratma amacındayım."
Ortalama 25 kişilik oyuncu kadrolarına sahip futbol takımlarında; takımın kaderini teknik direktörler çizmeli. Ya da şöyle söyleyelim; 2000'li yıllarda, kulüpler ve milli takımlar düzeyinde başarılı olan takımların neredeyse tamamı "Teknik direktör takımı".
Bu ne demek?
Bir oyuncunun varlığıyla ya da yokluğuyla gel-gitler yaşamayan; sistemi, rolleri, kimyası ve akışı belirgin bir takım.
Bireysellikten uzak, kollektif olgunluğu üst düzey bir takım.
Haksız mı?
8. "Gruptan çıkarsak, ilerleyebiliriz":
Şu ana kadar ki Avrupa karnesi soruldu Hoca'ya.
Kıvırmadan, başarısız buldu.
Ama, gelecek maçlarla bu istatistiğin düzeleceğini ve belli bir ortalamaya ulaşacağını umduğunu söyledi.
Bu bağlamda; Marsilya, Gladbach ve Limasol'ün arasından yukarı çıkabilirsek; ki bu süreçte takım da oturacak, arzu ettiği seviyeye gelecektir, kaliteli oyuncu grubumuzla UEFA'da üst turlara ilerleyebileceğimize inandığını söyledi Aykut Hoca.
Avrupa hedeflerinin olduğunu, Başkan'ın da, futbolcuların da bu konuda amaç birliği içinde olduğunu belirtti.
9. Emre:
Emre'yi zedelememek için, neden gittiğini anlatmadı Hoca.
Soyunma odasında yaşananlar artık malum. Hoca, kibarca pas geçti bu konuyu. Emre'yi ateşe atmadı.
Haksız mı?
10. 3 Temmuz Darbesi:
Hiç telaffuz etmedi Aykut Kocaman 3 Temmuz'u.
Süreci herkesin bildiğini düşünerek, etrafından dolaştı hep.
Geçen yılın nasıl bir yıl olduğunu, herkesin kendi içinde değerlendirmesi gerektiğini söylerken haksız mıydı?
Bunu da mı söylemesin Hoca?
Fenerbahçe'nin ve Aykut Kocaman'ın başına gelen/getirilen onca şey; çok merak ediyorum Fatih Terim'in başına gelse, Terim'i ne hallerde, neler söylerken görürdük kim bilir.
Öyle de olmadı mı zaten?
Şımarık imparatorun, buhar olmuş suda kopardığı fırtınaları izlemedik mi geçen sene.
Hala konuşacak asilzade değil mi?
Sonuç olarak;
Ben, yaptığı tüm açıklamalardan tatmin oldum.
Fenerbahçe'nin kulüp ve takım olarak gelmesi gereken yere, bizi Aykut Kocaman'ın götüreceğine olan inancım tam.
Fenerbahçe menfaatlerini herkesten fazla düşündüğü ortada; yararlı olamayacağını düşündüğü an görevi devredecek kadar da dürüst, dobra.
Ama;
Konuşulan herşey teoriden ibaret. Umuyor ve diliyorum ki; hepimizin katıldığı yukarıdaki bu düşünceler, pratiğe dönüşebilsin, kararlılıkla uygulansın.
Ancak bunun için tüm teknik direktörler gibi, özgür bir çalışma ortamına ihtiyacı var Hoca'nın.
Destek olur, sabredersek; Fenerbahçe'yi çok güzel bir geleceğe taşıyacağına eminim.
Hoca söyledi, sırasını savdı.
E artık sıra bizde.
Haksız mıyım?
Yazıyı referans alarak yazdığım yazıyı kopyalamaya çalıştım ama karakter sınırını aşmışım :) izin vermedi. Mecburen link veriyorum:
YanıtlaSilhttp://www.uludagsozluk.com/e/16831542/
Tekrar tekrar eline sağlık.
Eline, emeğine ve kalemine/klavyene sağlık.. 10 numara yazı olmuş. Çok beğendim.. Dediğin gibi " sıra artık bizde!"
YanıtlaSilAykut Hoca sorulan her soruya net ve açık cevaplar verdi. En çarpıcı olan bölüm sizin de analiz yaparken üstüne basarak belittiğiniz gibi "Gelecekte Alex de, Emre de burada teknik direktör olduklarında; özgür ve kararlılıkla işlerini yapabilecekleri bir ortam yaratma amacındayım." sözünde saklı bence. Bunun için adımlar 3 yıl önce atılmıştı,ancak önce son hafta kaçan şampiyonluk, sonra 3 Temmuz ile sekteye uğradı. Bu sezon da gerek gerçek (şampiyonlar ligine katılamamak) gerekse dışardan kurcalan(Alex ile ilgili sorun) problemlerle zor başladı. Kabul etmek gerekir ki Aykut Kocaman daha normal bir futbol ikliminde sezon başlangıcı yapamadı.Dün hocanın konuşması sanıyorum benim gibi bir çok Fenebahçe taraftarına da umut ve güven verdi. Burada kilit faktörün sabır olduğunu düşünüyorum, ama öyle '4-5 maçlık kötü sonuçlara ses çıkarmayalım sonra hepsinin hesabını beraber keseriz.' tipi bir sabır değil kastettiğim. Ferguson ve ya Cruyff tarzı metodolojik bir sistemin yerleşmesi için yetecek zaman kadar sabır. Umarım bunu görebileceğimiz kadar takımın başında kalır Aykut Kocaman, zira bizim camia olarak yıllardan beri getirdiğimiz patolojik reflekslerimiz var. Yandaş medya dediğimiz kurmacanın neremize çalıştığını ve bunlarla birlikte hareket eden içimizdeki sözde muhalefet(bu eylemler ancak hıyanetle açıklanır) dikkate alındığında ne demek isteğim daha anlaşılır olur.
YanıtlaSilBaşta söylemem gereken sona kaldı.Şimdiki ve önceki yazılarınız için teşekkürler.
Aykut Kocaman uzun zamandır yaptığı gibi konuşarak fenerbahçelilerin gönüllerini fethedidiyor bu adam konuşurken sanki biz başka bi fenerbahçe izliyoruz gibi hissediyorum ben benim izlediğim fenerbahce önüne gelene defans yapan oyun içinde tek taktiksel olayı beceremediği defanstan oyunu kurma olan ileride hiç varlık gösteremeyen 1 gol atıyım üztüne yatıyım zihniyetinde ezik bi takım Aykut Kocaman'ın pembe tablolar çizmek çok hoşuna gidiyor olabilr ama ben iki sezondur fenerbahçenin önemli hiçbir maçını kazanabildiğini büyüklüğüne yakışır bi futbol oynadığını görmedim oyna şöyle çatır çatır ez rakibini futbolla orgazm et taraftarını hepmi kanser edeceksin bizi, geçen sezon kadıköydeki gs maçlarında hangi fenerbahçeli kahrolmadı 90 da direkten dönen topları, parçalının kadıköyü bize, "ÇUBUKLUYA" dar etmesine kim isyan etmedi, son maç durum berabere şampiyonluk gidiyor mabedinde ezeli rakibinle oynuyorsun defans yaparak. Saldiracaksın arkadaş saldırmayan futbolcuna küfür edeceksin sahanın kenarında yırtacaksın kendini sakinliğin duruşun tarzın umurumda değil benim o takım kadıköyde erzurumda o kupaları verdiyse moskovaya paok a elendiyse sorumlusu sensin Aykut Kocaman cıkıpta s.moskova şöle iyi takım yaung boys böyle takım gs çok güçlü çok koşuyor diyemezsin.
YanıtlaSilDaum'u gönderip koltuğa oturur oturmaz sanki irlandan gelmişçesine sanki zaten sd değilmişin gibi takımın içinde çözülmemiş sorunlar var diyen alex i açık hedef gösterip kadro dışı bırakan Aykut Kocaman şimdi kırgınım dargınım muhabbeti yapıyor ayrıca alex konusu Aykut Kocaman'ın emniyet sibobu haline geldi yönetimin ve taraftarın hassas noktası haline gelmiş istikrarlı teknik direktör ve oyuncu için hoca gönderilmez takımın sorumlusu td dür tavrını alex sayesinde hep ön planda tutuyor fenerbahçe ne zaman çOk kötü olmaya başlasa hemen bi alez olayı sonra tüm gözler aykut alex polameğinde kötü futbol giden şampiyonluk kahrolan taraftar unutuluyor.
Diyeceğim o ki iki tane kıçı kırık açıklamayla üç beş gelecek beklentisi hayaller bilmem ne ile fenerbahçe bir yere gidemeyecek gidemediğimiz yerlerden sonrada yine çıkıp Aykut Kocaman rakip güçlüydü cok koşan kazanır gibi açıklamalar yapacak.
Aykut Kocaman ve ona sahip çıkanlar, işin açıkcası rezalet futbol gereksiz hayaller kahrolan gerçek taraftar
.istifaiçinhalageçdeğil.