23 Eylül 2012 Pazar

Yavuz Geveze Cahil Bilge ile Bir Borsa Vurgunu Hikayesi



Geveze Cahil Bilge'ye sorular sorduk. O da almış sazı eline, bir seyler anlatmış da anlatmış.

Ama sorunun cevabı yok.
Daha doğrusu yanlış


Varsın olsun.
Manipülasyon yapıp, işi bilmeyenlere "Amma da teknik cevap vermiş" dedirtiyor ya, gönlü hoş olsun.

İşte bu konudaki maharetleri ile yarattığı algılama sayesinde, sermaye
artırımındaki büyük kazığı gizliyor, görülmesini engelliyor.

Geveze Cahil Bilge'ye göre, halka açık bir şirkette hakim hissedar (patron) sermaye artırımına ayni olarak katılabilirmiş. Ve başlamış TTK'nın buna cevaz veren maddelerini sıralamaya.

Ama bilmiyor ki;


Anonim şirketler, payları ihraç etme biçimine göre üç ana gruba ayrılır: 

  1) Yalnızca TTK'ya tabi halka açık olmayan anonim şirketler

  2) Kayıtlı sermaye sistemi dışındaki halka açık anonim ortaklıklar

Paylarını halka arz etmiş veya arzetmiş sayılan anonim ortaklıklar.
Pay sahibi sayısının 250'yi geçmesi nedeniyle halka açık sayılan şirketler de bu kapsamdadır.

  3) Kayıtlı sermaye sistemindeki halka açık anonim ortaklıklar




Zat-ı alinin verdiği cevap 1. gruptaki şirketleri kapsıyor. Halbuki soru halka
açık şirketlerle ilgili idi. 


Ve halka açık veya açık sayılan şirketlerin pay (hisse) ihracı ile igili düzenleme, 
SPK'nın Seri I No 40 tebliği ile düzenlenmektedir. İlgili tebliğin 18. maddesinde, 


"Sermaye artırımı sonrası ortaklar bu süre içinde pay bedellerinin tamamını
bir bankada açılan özel hesaba yatırarak, sermaye artırımına katılabilir
veya yeni pay alma haklarını satabilirler" der.

Yani herkes nakden katılır. Sermaye artırımlarına bazıları ayni katılırken
bazıları nakit katılımı mümkün değil.

Kulübü de öyle yapıyor. Sirkülere bakıldığında görülecek.


Geveze Cahil Bilge'nin mantığına bakılırsa, SPK mevzuatını yazanlar
gerizekalı olmalı ki; ayni sermaye katmasına izin vermemiş ve iki dekontun
peşine düşmüş:)

Gerçekten; sermaye piyasası kanununu yazanlar, acaba neden halka açık şirketlerde sermaye artırımını bir bankada açılan özel hesaba, bedelini yatırarak sermaye artırımına katılınmasını istemiştir?

Kulübü de, yani iki dekontla, hülle yapıyor. Ayni sermaye işlemini böylelikle gerçekleştiriyor.

Anlatılmaya çalışılan da bu zaten. Geveze Cahil Bilge'nin dediği gibi hesaplar yer değiştiriyor ama işin şekli, sermaye piyasalarının ruhuna aykırı bir şekilde gerçekleşiyor.

Esasında normal şartlarda Kulübü'nün Sportif A.Ş.'deki sermaye
artırımına katılacak ne parası, ne de gücü vardı. 

Bu operasyonlar öncesi A.Ş.'nin halka açıklık oranının %15'ten
%45'lere çıkarılmış olması da art niyetin diğer göstergesi.  

Bu sayede, sermaye artırım yükünün yüklenebilecegi taban genişletilmiştir.
Eğer halka açıklık %15'te kalsa idi, yaratılan kaynağın sadece 3'te 1'ini alabilecekti. 
Atılan taş bir işe yaramayacaktı.

Bu operasyonun amacı, borç içinde kıvranan kulübün elindeki likiditesi düşük  varlığı, şüpheli bir değerleme ile halka açık olan A.Ş'ye satarak likiditeye kavuşup, satış süreci sonrası Kulübü'nün kredisini kapatmak isteyen ve bu konuda sıkıştıran Denizbank'ın kredisini ödeyebilmek.

Şirketin diğer ortaklarının kazancı ne bu işten?
2030'a kadar ne kadar olacağı belli olmayan bilet satışlarına peşin ödeme yapıldı diye uygulanan %11 civarında iskonto mu?
Üstelik üstüne aldığı risk de çabası.


Devlet tarafından yaptırılıp Kulübü'ne verilen stadın bir kısmının A.Ş. tarafından 2014-2030 yılları arasında kiralanması sağlanmıştır. 

Ancak A.Ş.'nin de parasal kaynağı olmadığı için, bu kiralama karşılığında kulübe toplam 443 Milyon TL tutarında borçlandırılmıştır

Böylelikle yapılan sermaye artırımlarında, kulübün sermaye artırımlarına katılımları "nakden" yerine, gerçekte "alacağının mahsubu" şeklinde gerçekleştirilebilmesinin önü açılmıştır.


Diğer yandan; kulübün borçlu olduğu Denizbank'ın bir iştirakinin bu işleme konu olan varlığı değerlemesinde beis görmeyen kafa, etik olarak ait olduğu camiaya uygun davranmış olur. 


Oradaki çıkar çatışması şuradan geliyor:

Denizbank bu işlem sonucunda bu şirketteki kredi riskini
sıfırlayacak. Dolayısı ile onun için önemli olan kulubün elindeki likiditesi düşük 
değerin, mümkün olan en üst fiyattan satılmasını sağlamak; ki kendi kredisini
bir an önce kurtarsın


Halbuki çıkar çatışması olmaması ve değerlemeyi yapan kuruluşun bu işten fiyat ne olursa olsun hiç bir şekilde çıkar sağlamaması gerekirdi

Tabi anlayan kafalara.

Burada Kulübü'nün yapması gereken ve adil olanı; stat gelirlerine dayanacak şekilde bir Gelir Ortaklığı senedini halka arz etmesi olurdu. 

Böylelikle değerlemeler konusunda kimsenin kuşkusu kalmayacağı gibi, Sermaye Piyasaları için de olumlu bir adım olurdu. 

Ha, Geveze Cahil Bilge'nin bakış açısıyla bakarsak, o diyecektir ki; aradaki işlemlere gerek kalmadan kulüp bunu A.Ş.'ye verdi. 
Ancak aynı şey değil. 
Çünkü diğer yöntemde 2030 yılına kadar olan değerleme fiyatını piyasa adil bir şekilde belirleyecekti.


Rüçhan hakkı konusuna gelince: 

Ülkemizde, özellikle şirketlerdeki hakim ortakların diğer ortaklar üzerinde kötüye kullanımına açık bir uygulama. 

Şöyle ki; 

Elinizdeki hisse 10.-TL'den işlem görse, %100 sermaye artırımı yapılsa, yatırımcı buna katılmak zorunda. (Hissenin fiyatı 5.50.-TL'nin altına düşmedikçe.)
Yani rüçhan haklarına gelen talebin nedeni; şirketin iyiliğinden çok, çoğu zaman yatırımcının zararını asgariye indirmeye çalışmasından.


Emsal konusu da önemli. SPK bu konuda gereken özeni göstermediği ve Kulübü'ne bu konuda izin verdiği için önümüzdeki dönemde bu türden bir çok art niyetli işlemlerin gerçekleşebilmesi için zemin hazırladı.

Esasında burada konu Kulübü olmasa, Geveze Cahil Bilgemiz de bu konuya karşı çıkar.

Çünkü bu işlem elinde likiditesi düşük varlıklarını kılıfına uydurdukları değerlemeler ile, bazı art niyetlilerin hakim ortak oldukları halka açık şirketlere devredip, paraları halktan toplamasına yol açacak bir gelişme.

Geveze Cahil Bilge gibilerin kitabına uydurmaya çalıştıkları yaratıcı işlemler nedeni ile, devamlı zarara uğrayan küçük ortakların hikayesine yeni halkalar eklenmesi kaçınılmaz olacak.

SPK yıllardır bu ve benzeri durumlar konusunda güven veremediği için sermaye piyasalarımızın gelişimi son derece yavaş gitmekte. 10-15 senede yatırımcı sayısının artmaması da tesadüf değil zaten.

Son olarak Kulübü örneğine tekrar dönersek; 6 ay sonra "Karar verdik biz 2030-2050 arasındaki dönemi de A.Ş.'ye kiralıyoruz, hadi küçük yatırımcılar pamuk eller cebe" dese, bu yasalara uygunlugu açısından kılıfına uygun olmasına rağmen sermaye piyasaları ruhuna ne derece etik/uygun olacaktır?



Not 1: 1 (bir) adet yazım/imla hatamı yakalamış ve üzerine gitmişsin. Tebrik ederim. Ben bunu senin için yapamayacağım. Zira o kadar vaktim yok.

Not 2: Sana taktığım isim. Geveze Cahil Bilge. Dikkat edersen, en başından beri sana "Bilmiyorsun" demedim hiç. Pekala biliyorsun. Paşa paşa biliyorsun hem de. Mesele; bildiğin halde, gerçeğin etrafından dolaşıp, çarpıtman. Bu maharetinle eminim çok para kazanırsın. Ama tekrar ediyorum, "bilen" kimseyi, hele hele canı yanan yatırımcıyı kandıramazsın.

Not 3: Kadıköy ile ilgili sorduğun sorulara sıra gelecek. Ama önce, çarpıttığın gerçeklerle yüzleşeceksin.




1 yorum:

  1. yanlış hatırlıyor olabilirim.

    mahmut özgener federasyonu'nun da yardımıyla adnan polat'ın aldığı 70 milyon $ kredi karşılığında galatasaray'ın tff'den gelecek gelirleri temlik edilmişti denizbank'a

    bir başka deyişle,
    denizbank'ın tahsilat ile ilgili bir problem yaşaması söz konusu değilken niye böyle bir manipülasyona yardımcı olmuşlar anlayabilmiş değilim.

    bir de merak ettiğim bir şey var, aydınlatabilirseniz sevinirim.

    farzedelim galatasaray kulübü, 2030 yılına kadar tribün gelirlerinin bir bölümünü sermaye artışı için kullanmış olsun. bu durumda 2030 yılına kadar sermaye artışı için ayırdığı gelirlerini aktifinde gösteremez diye biliyorum.
    bu durumda, kulübün gelirleri düşük görünecek ve ffp gereği (gelirlerin en fazla % 70'i) futbola daha az harcama yapmak zorunda kalacaklar.

    YanıtlaSil