İş ve hayat yoğunluğu düzenli yazmama engel oluyor. Twitter'da az, burada daha az yazıyorum ancak aklıma düşenleri not almayı ihmal etmiyorum. Dilerim devamını getirebilirim, haftalık başlığı ile notlarımı kısa kısa paylaşacağım bundan sonra. Bu hafta çarşamba gününe yetiştirebildim ama niyetim pazartesi akşamları düzenli olarak paylaşmak. Dedim ya, kısa kısa. Başlayalım.
***
Aziz Yıldırım'ın denemeleriAziz Yıldırım eylem adamı. Geri dönmeyi sevmediği düşünceleri ve bu minvalde denemeleri var. 17 yıllık Fenerbahçe başkanlığında artık rahatlıkla kategorileştirebileceğimiz yapılanma denemeleri oldu. Geçen sezon yaptığı ise adeta zirvesiydi: Son ana kadar teknik direktörsüz şampiyonluk denemesi.
Camianın çocuğu: Oğuz Çetin, Aykut Kocaman, Rıdvan Dilmen, İsmail Kartal (Müjdat, Saffet, Kemalettin apronda)
Tecrübe ve/veya kariyer: Mustafa Denizli, Luis Aragones
Alman: Christoph Daum, Werner Lorant
Düşeş: Joachim Löw, Arthur Zico, Ersun Yanal
Son seçimi Vitor Pereira. İlk üç kategoride değil. Dilerim sonuncuya girer ve ama sonu benzemez.
Ve seçimlere denk kadro yapılanmaları. Birbirini tekrar eden kısır döngüler. Portekizli zinciri kırar mı? İnşallah.
***
Vitor Pereira: Kod yazabilen teknik direktör Akademik kariyere sahip, tezleri, fikirleri olan, teoride tasarladıklarını Porto ortamında pratiğe dönüştürmüş bir eğitmen. Tabiri caizse hem kod yazabiliyor hem oynayabiliyor. Bu anlamda oldukça heyecan duyduğumu gizlemeyeceğim. Satır aralarında verdiği mesajlar yerinde. Büyük takım hassasiyetlerimiz muhtemelen kendisine aktarılmış ama belli ki o da benimsemiş. Gözlemlediğim en büyük zaafı duygusal yapısı. Reaktif karakteri malum medya ortamında başımıza iş açabilir. Burada görev yönetime düşer ama yönetimin değerlerini koruma konusundaki kötü karnesi beni kaygılandırıyor. Bu anlamda dublajı ve kademesi iyi alınırsa başarılı olacağına inanıyorum. Ama Fenerbahçe'nin en büyük sınavı başarılı olduktan sonrası, işte o zaman ne olur bilemiyorum.
***
Terraneo: The bad man
İsmini ilk kez duyduğumuz bir adam geldi; eline tırpanı aldı, kuruyan dalları budadı, en güzel bahçelerden taze fideler getirdi. Algı bu değil mi? Algı bu evet ama bence gerçek tam olarak böyle değil. Hangi bağlantı ve tavsiye ile göreve geldi gerçekten merak ediyorum ama "Çılgın Terraneo" lakabı takanlar bence yanılıyor. Başta Emre olmak üzere ayrılan ve alternatifleri oluşturulan futbolculara karşı kötü adam gibi lanse edildi ama eldeki verilerle insiyatifin sanıldığı gibi Terraneo'da olduğuna inanmak güç. Ama futbol yönetiminin Terraneo'nn kontrolünde görünmesi Aziz Yıldırım'ın bugün ve gelecekte işine yarayacak bir algı. Açalım.
***
Aziz Yıldırım'ın zekası
Seven sevmeyen -neredeyse- herkesin artık koltuğu devretmesini istediği ve beklediği Aziz Yıldırım; tepkilerin doruğa çıktığı bir dönemde kritik hamleler yaptı. Niyetini sorgulamak ve yargılamak istemem ama gelinen noktayı not düşmek lazım.
Lig Galatasaray'ın 4. yıldız seremonisi ile bitti ve son meşale sönmeden ortama transfer kokuları sıkıldı. Elbette afyonu yuttu herkes. Malum, lig oynanmasa da olur, transfer yeter Fenerbahçeli'ye. Peşinden kongre. Ali Koç'a devir teslim havasında geçti, "Yaşasın, 8 Temmuz'da bırakıyor Aziz Yıldırım ve Ali Koç yeni başkan" rahatlaması ile tüm camianın sinirlerini gevşetiverdi Aziz Başkan. Hukuk süreci temyiziyle daha 1,5 yıl sürer zaten de, son *kuruşuyla* şansını bir kez daha denemek isteyen Aziz Yıldırım'ın başkanlığı bırakacağını düşünmüyorum. Kongreden sonra yapılanma dalgası sardı dört yanı. Taraftarın ilk 18'de görmeye dayanamadığı isimlerle yollar ayrıldı. Terraneo'nun network enjeksiyonuyla ünlü oyuncularla adı anılıyor Fenerbahçe'nin ve belli ki iyi bir kadro kurulacak şimdi.
Ali Yıldırım'ı futbol şubesinin başına koydu, Terraneo profesyonel idarecisi, fotoğraflara çıkmıyor, Samandıra'ya gelmiyor, demeç vermiyor, değişti, akıllandı, işi artık ehline emanet ediyor ve hiç karışmıyor, değil mi? İnşallah diyelim de, eldeki veriler bu yazdıklarıma "Görsen inanma" diyor. Fakat her şekilde teknik direktör ile arasına 2 tampon (Terraneo ve Ali Yıldırım) koyması yararlı olabilir.
***
Fernandao, Caner ve Şener
Geçen sezon ligde Caner 8, Şener 4, Gökhan 2 asist yaptı. Caner çok iyi, Şener iyi, Gökhan kötü orta yapan bekler. Ve Caner'in, kara deliğin harcadığı şahane ortalar yüzünden kafayı yediğini, bu sebepten Webo ile huzur bulduğunu biliyoruz. Şimdi Fernandao var. Caner, bayram?
Belki de yapılmış/yapılacak en iyi transferimiz bu sezon. Gösterişli değil, makul paralara alındı ve ama öyle bir boşluğu dolduracak ki, PvH ve Nobre sonrası ilk kez ligin yapısına uygun, alan, veren, saklayan, dağıtan, yıpratan ve yakaladı mı atan bir hedef santrforumuz oldu. Pingel'i unutmayız, Allah nazardan saklasın ama Caner için mutlu, Şener için umutlu, Fernandao için heyecanlıyım.
***
Emre benim öz kardeşim
Futbolculuğu tartışmaya kapalı, saha içinde ve dışında yeri dolmayacak bir lider Emre. Şunları yazmıştım Twitter'da aynı gün:
Emre, Emre olduğu için maruz kalmadı *diğerlerinin* lincine. Seveni sevmeyeni yine olurdu ama Fenerbahçe'de olduğu, Fenerbahçeli olduğu için nefret sembolü ilan edildi Fenerbahçe'den nefret edenler tarafından. Hataları, yaşananlara mahal ve koz vermesi Emre başlıklı konunun anafikrini değiştirmez. Galatasaraylı Emre olsaydı bugün ne muamele görürdü hepimiz çok iyi biliyoruz, örneklerinden.
- Ben ayni yerdeyim. Nefret Fenerbahce'ye. Gogusleyenleri, tasiyamadigin icin gemiden atarsan ayni yolla olursun. Emre benim *öz kardeşim.*
- Sivilceyi patlatmakla kurtulamazsin. Sicrar. Nefretin kaynagina inmelisin. Aklin ve yuregin yetiyorsa. Emre suclu degil, peygamber de.
- Fenerbahçe yüzünden, Fenerbahçe için, alternatifi ve tercihi varken sadece Fenerbahçe'yi sevdiği için bedel ödeyenlere zaafım var benim.
Ama medyaya kızamam artık. 20 yılı aşkın süredir teslim olmuşuz, kılımızı kıpırdatmıyoruz kökten bir çözüm için. Kurban veriyoruz, vermeye devam edeceğiz. Ali Şen gitti, Emre gitti, Volkan gidecek, birgün Aziz Yıldırım da gidecek, ama Fenerbahçe'yi sevmeyenler bir başka ismi siper alıp taş atmaya devam edecek. Yani olmadı. Daha 1 ay önce feribotta Beşiktaşlı taraftarların saldırısına uğramış kaptanını ite köpeğe madara etmeyecektin. Saha içinde de lazım sana da, kulübün dışına bırakmayacaktın.
***
Sponsorluk masalları
Fotomaç'ın transfer masallarına döndü Fenerbahçe'nin alıcısını bekleyen stad ve forma sponsorluğu hikayesi. Hergün başka bir isim ve meblağ yazılıyor. Bir Katar furyası ve yanında aynı isimlerin etrafında dolaşıp duruyoruz. Reel ve somut hiçbir şey yok, pür dedikodu, spekülasyon. Her şekilde rahatsız edici. Zira ortada hiçbir şey yokken taraftarda ekonomik kaynak bulundu rehaveti yaratıldı bile. Harcamalar sorgulanmasın diye mi? Yıllardır çok kızdığım Galatasaray çirkinlikleri bunlar. Dilerim aynı yoldan gitmiyoruzdur.
Umarım en kısa sürede hak ettiği değeri bulur ve kötüye giden mali yapımıza destek olur sponsorluklar. Ve tabii elde edilecek gelirin nasıl kullanılacağı da bir o kadar önemli.
***
Beşiktaş'ın mecburi yolu
Futbolcu satmadan alamayacak durumdaki Beşiktaş'ın başına talih kuşu kondu. 2 futbolcudan 18 milyon euro gelir elde ettiler. Seneye de bir bu kadar gelir elde edecek potansiyelleri var. Beşiktaş bu yolu tercihen değil mecburen seçti. Ama bu mecburi yol Türkiye'ye güzel örnek ve fırsatlar sunabilir. Hele ki sattıkları futbolcuların yerini menajer menüleri yerine ortalama scout organizasyonları ile ucuza doldurabilirlerse geleceğini kurtarabilir Beşiktaş. Bu konuda doğru yolda olduklarını düşünüyorum.
***
Menajer sofrası
Ne lazım?
1 forvet, 1 stoper, 1 orta saha.
Ne var bohçanda?
Ahmet, Mehmet, Fikret.
Fikret kaça olur?
Sana 8.
6 olmaz mı?
7'ye hayırlı olsun.
Hayırlı olsun.
Bu konuda idealist değilim, ortalama bir scout organizasyonu ile çok şey başarılabilir. Korkunç paralar harcıyor, beş para etmeyen takımlar kuruyoruz yıllardır. Menajer sofralarından, bohçalarından, menülerinden ne bulursak onu alıyor, futbolcu ve menakerini zengin edip sonra da turşusunu kuruyoruz. Sayısız iyi örneğini görünce de kanımıza dokunuyor artık. Tüm takımlar için geçerli bu.
Menajerlere lafım yok. Emlakçı gibi, elbette olacak. Ama sadece emlakçı gezilerek ev alınmaz ki yahu. Nerede, hangi özelliklerde, hangi fiyat aralıklarında ev aradığını bilirsin, ona göre araştırma yapar elersin, emlakçılardan da fikir ve destek alır seçimini yaparsın. Ama yok. Para çok ya, ilk emlakçıda işi bitirip kolayına kaçıyoruz biz. Araştırma, seçme ve makul fiyattan almak yok, menüde şefin modası geçmiş pahalı sipesyaline mahkumuz. Bir gün kurtulur muyuz?
***
Konuşan kaybeder: İsmail Kartal ve Hamza Hamzaoğlu
Biri kazandı biri kaybetti. Ama ikisi de susmadı ve ikisi de kaybediyor, kaybedecek yavaş yavaş. Şunu bilir şunu söylerim; lüzumundan fazla, bilhassa sana sorulmayan şeylere açıklama getirmek için konuşmayacaksın. Haybeye kendini sözlerinle bağlamayacaksın. Ama yok işte. Biri kaybetmiş aynaya bakmıyor, öbürü kazanmış aynadan gözünü ayırmıyor. Yakın gelecekte iş arayan teknik direktörler kıraathanesinde buluşacaklarına şüphem yok. Gerçi çubuklu garip, parçalı gibi hamisi yok.
***
Ayrılıklar ve Bekir
Ayrılıkları beceremediğimiz doğru. Ama yine de eskisinden iyiyiz sanki. Şeklen en azından. Vadesi dolan oyuncularımızın hepsi karşılıklı güzel kelamlarla ayrıldı. Ama en olgunu Bekir'di. -Bence- manipüle edilmiş bir lince maruz kalan Marsilya fatihi, hem ilk açıklamaları hem de sonraki olgun röportajı ile bende ayrı bir yer edindi. Futbolculuğu ayrı bir konu. Hak ettiğinden fazla para kazandı ve beklentilerin altında kalıp başarısız oldu. Sonucu da ayrılık oldu elbette. Fıtratında var. Yolu açık olsun.
***
Yeni kaptan kim olacak?
Emre, Volkan, Gökhan'dı sanıyorum sıralama. Emre gidince yeni kaptan kim olacak soruları başladı. Belki sıradaki kaptan olacak ama yaygın kanaat Mehmet Topal'ın kaptanlığından yana. Efendiliği ve kamuoyunda kazandığı takdire ben de hayranım ancak naifliği nedeniyle birinci kaptan olarak o pozisyonu dolduramayacağı kanaatindeyim. Ama çok iyi bir ikinci kaptan olabilir Topal. Birinci kaptan için ise adayım Caner. Bilahare açarım.
***
Basketbol ve futbol şubelerine bakış açısı farkı
Bir koordinat ekseni var Fenerbahçe'nin. Futbolda yapılan yanlışları hoyratça eleştiriyor, basketboldaki benzer yanlışlarda korumacı ve muhafazakar.
Basketbolda yapılan yanlışları hoyratça eleştiriyor, futboldaki benzer yanlışlarda korumacı ve muhafazakar.
Geçen sene; birinde Obradovic, birinde İsmail Kartal, birinde Aziz Yıldırım, birinde Ülker. O kadar çok tutarsız yorum okuyorum ki, not düşmeden geçemeyeceğim artık. İkisi de Fenerbahçe. Yorumları akıl ve doğrular üzerinden yapmak mesele, duygu ve öfkeler üzerinden değil. Bin tane farklı konuda eleştirdiğimiz insanlardan daha tutarsız olursak gülerler, unutmayalım.