Karga ile tilkinin hikayesini bilmeyen yoktur. Mübalağa etmiş olacağım ama ancak böyle anlatabilirim.
Fenerbahçe maçları öncesi hakeme şaibe bulaştırma yöntemi fevkalade işliyor.
Ünal Aysal, Fenerbahçe maçı öncesi "Cüneyt Çakır şaibelidir." dedi. Fenerbahçe pas geçti. Hakem maça Galatasaray'ın psikolojik *hamlesiyle* çıktı ve maçı -kariyerinde bilmem kaçıncı kez- Galatasaray'a verdi. (Maç Bruno Alves'in harakirisi ile anılıyor ancak ilk yarı oyunu domine ederken penaltı-kırmızı kart güme gitti.)
Daha sonra Fikret Orman aynı yolu denedi. "Gözümüz hakemin üzerinde." dedi, ne hikmetse Fenerbahçe sert karşılık verdi. Beşiktaş'ın hakem üzerindeki psikolojik hamlesi boşa gitti. Fenerbahçe'nin yine domine ettiği ve hakemin ortada yönettiği maçı hak eden kazandı.
Sıra geldi İbrahim Hacıosmanoğlu'na. Artık Trabzon şehrinde bile meczup ilan edilen *fedai* hakemi aradı, tehdit etti, bunu itiraf etti, cirit attı, at oynattı. Fenerbahçe ise tenezzül etmedi, çirkefe bulaşmak istemedi, pas geçti ve *değişmeyen* hakem maça Trabzonspor'un psikolojik hamlesiyle çıktı. Fenerbahçe oyunu yine domine etti, jeneriklik goller kaçırdı ve kara gömlekli bu arada penaltı ile 2. sarıları yedi. (Kaçırdığımız goller ve 3 puan tüm bunlardan farklı bir konu.)
Bakın 3 sıcak, birbirinin kopyası örnek ve sonuçları. Dikkate alıp değerlendirmek gerek bence. Ne yapmak lazımdı peki? Sonuç üzerinden yorumladığımı düşünenler olacaktır ama hayır, yukarıdaki 3 sıcak örnek etrafında söyleyeceğim fikrimi.
Ben olsaydım;
*Fedai* hamlesini yaptığı an, anında, aynısını ve hatta mislini, çirkefe bulaşma, gündemi kirletme ve günah keçisi ilan edilmeyi göze alarak "Bu hakemle çıkmam maça, bu hakeme artık şaibe bulaşmıştır!" derdim. Ki öyle değil mi? Hakem belki değişmezdi, ama maça Trabzonspor'un psikolojik hamlesi ile değil Fenerbahçe'nin nefs-i müdafaasının baskısıyla çıkardı. O telefon görüşmesinin yönetimine etki etmeyeceğini ispatlamak için çalardı düdüklerini. Bu işin psikolojisi.
Özünde ve toplamda ise; yaşanan ve başımıza iş açıp fire verdiğimiz onca vak'adan sonra, ders alıp, refleks ile değil, öncül tedbir ile saha dışındaki maçları kazanmayı bekliyor ve ihtiyaç duyuyor takım ile taraftar.
Böylece takım topunu, taraftar takımı düşünecek ki başarı gelsin. Değilse günün sonunda basarız yine yaygarayı, kendi yarattığımız girdapta boğuluruz sonra. Olmadı mı daha önce?
Sana gündemi kirlet demiyorum, işine bak tabi, ama oldu ya biri bir kılçık attı ortaya. Anında, aynı ve hatta misli ile karşılık vereceksin, rakibin psikolojik hamlesi un olacak, üste çıkacaksın, senin baskını hissedecek herkes. Haklı çıkmayı mı bekliyorsun? Sussan da bağırsan da haksızsın sen, boynundaki ip o, çeyrek asırdır örülmüş kaderin. Ama o da senin kabahatin. "Siktir et medyayı!" demeyeceksin.
Devamını oku...
Fenerbahçe maçları öncesi hakeme şaibe bulaştırma yöntemi fevkalade işliyor.
Ünal Aysal, Fenerbahçe maçı öncesi "Cüneyt Çakır şaibelidir." dedi. Fenerbahçe pas geçti. Hakem maça Galatasaray'ın psikolojik *hamlesiyle* çıktı ve maçı -kariyerinde bilmem kaçıncı kez- Galatasaray'a verdi. (Maç Bruno Alves'in harakirisi ile anılıyor ancak ilk yarı oyunu domine ederken penaltı-kırmızı kart güme gitti.)
Daha sonra Fikret Orman aynı yolu denedi. "Gözümüz hakemin üzerinde." dedi, ne hikmetse Fenerbahçe sert karşılık verdi. Beşiktaş'ın hakem üzerindeki psikolojik hamlesi boşa gitti. Fenerbahçe'nin yine domine ettiği ve hakemin ortada yönettiği maçı hak eden kazandı.
Sıra geldi İbrahim Hacıosmanoğlu'na. Artık Trabzon şehrinde bile meczup ilan edilen *fedai* hakemi aradı, tehdit etti, bunu itiraf etti, cirit attı, at oynattı. Fenerbahçe ise tenezzül etmedi, çirkefe bulaşmak istemedi, pas geçti ve *değişmeyen* hakem maça Trabzonspor'un psikolojik hamlesiyle çıktı. Fenerbahçe oyunu yine domine etti, jeneriklik goller kaçırdı ve kara gömlekli bu arada penaltı ile 2. sarıları yedi. (Kaçırdığımız goller ve 3 puan tüm bunlardan farklı bir konu.)
Bakın 3 sıcak, birbirinin kopyası örnek ve sonuçları. Dikkate alıp değerlendirmek gerek bence. Ne yapmak lazımdı peki? Sonuç üzerinden yorumladığımı düşünenler olacaktır ama hayır, yukarıdaki 3 sıcak örnek etrafında söyleyeceğim fikrimi.
Ben olsaydım;
*Fedai* hamlesini yaptığı an, anında, aynısını ve hatta mislini, çirkefe bulaşma, gündemi kirletme ve günah keçisi ilan edilmeyi göze alarak "Bu hakemle çıkmam maça, bu hakeme artık şaibe bulaşmıştır!" derdim. Ki öyle değil mi? Hakem belki değişmezdi, ama maça Trabzonspor'un psikolojik hamlesi ile değil Fenerbahçe'nin nefs-i müdafaasının baskısıyla çıkardı. O telefon görüşmesinin yönetimine etki etmeyeceğini ispatlamak için çalardı düdüklerini. Bu işin psikolojisi.
Özünde ve toplamda ise; yaşanan ve başımıza iş açıp fire verdiğimiz onca vak'adan sonra, ders alıp, refleks ile değil, öncül tedbir ile saha dışındaki maçları kazanmayı bekliyor ve ihtiyaç duyuyor takım ile taraftar.
Böylece takım topunu, taraftar takımı düşünecek ki başarı gelsin. Değilse günün sonunda basarız yine yaygarayı, kendi yarattığımız girdapta boğuluruz sonra. Olmadı mı daha önce?
Sana gündemi kirlet demiyorum, işine bak tabi, ama oldu ya biri bir kılçık attı ortaya. Anında, aynı ve hatta misli ile karşılık vereceksin, rakibin psikolojik hamlesi un olacak, üste çıkacaksın, senin baskını hissedecek herkes. Haklı çıkmayı mı bekliyorsun? Sussan da bağırsan da haksızsın sen, boynundaki ip o, çeyrek asırdır örülmüş kaderin. Ama o da senin kabahatin. "Siktir et medyayı!" demeyeceksin.