21 Ekim 2013 Pazartesi

8. Hafta: Kayseri Erciyesspor - Fenerbahçe: Gülen Gözler


8 hafta geride kaldı, 28. şampiyonluğu iştahla aradığımız sezonda. 4 iç saha, 4 deplasman maçı oynadık. Konya'daki kaza hariç, deplasmanlarda zor da olsa; ki bunlardan ikisi son dakika golü idi, kazanmayı bildik. 6 galibiyet ve 1 beraberlik. 19 puanla zirvedeyiz.

Kısa bir özet yapma gereksinimi duydum, çünkü tablo sanılanın aksine oldukça pozitif. Bunun en önemli sebebi; büyük iştah/arzusuyla Fenerbahçe teknik direktörü olan Ersun Yanal'ın, bu fırsatı, tüm olumlu enerjisini adeta bir aşı ile takıma yansıtarak değerlendirmesi oldu, şu ana kadar. Evet; koridorlarda futbolcularına "Şampiyon olacağız!" mesajı veren bir teknik direktörümüz var ve adeta kazanmayı refleks haline getiriyorlar. Ve ama daha çok yolları var.

İlk 11 yine eleştirildi. Zaten çok eksik vardı, takımın yapıtaşlarıydı. Ama Fenerbahçe'nin teknik direktörü de en az taraftarı kadar kazanmak istiyordu. Topuz Gökhan'ı, Kadlec Caner'i pek aratmadı. Emre; Sow, Egemen ve Kuyt ile maçın kahramanıydı. Bekir idare etti. Fakat Webo ve Cristian maalesef yine bekleneni veremedi.

Ancak Cristian'a paragraf açmak gerek. Ortalamasına yakın bir değerle; 114 km. mesafe kat eden takımda, ileri 3'lüden daha az yer değiştirdi. Bu alanda takımda 5. görünse de, oyundan çıkan oyuncuları saymadığımızda gizli 8. Gölge presi, yetersiz kademesine, hücumda etkisizliği eklenince, evet, çekilmez oluyor. Ama tuhaf istatistikleri var bu maçta. 

CRISTIAN

17'si orta alanda olmak üzere, 22 adet ile, takımın rakipten en fazla top kazanan oyuncusu.
14 uzun top ile takımın en fazla uzun pas yapan oyuncusu.
16 adet ile, takımın en fazla sahipsiz top kazanan oyuncusu. Başka bir değişle, ribaund.
11 adet ile, Mehmet Topuz'dan sonra ceza alanına en fazla top gönderen oyuncu.
111 topla oynama, 88 pas ile Egemen'in hemen ardında.

Bu istatistikler; küçük üçgenlerle etrafından geçen rakip oyuncuları seyrettiğinde pek bir anlam ifade etmiyor. Ya da; bin bir zahmetle 3. bölgeye taşınan topu, kıymetini bilmeden Volkan'a döndüğünde. 

Cristian dün sorumluluk almadı. Pozisyonu itibariyle kesinlikle çok az koştu ama rakibin topu tamamen Fenerbahçe'ye teslim etmesi sebebiyle "istatistik yaptı."

İşte bu aldatmasın. Ben genelde istatistiği olumlu referans ile kullanırım. Cristian'ın istatistiklerine saygı duymakla beraber; kesinlikle dün akşam iyi oynadı ve görevini iyi yaptı diyemeyeceğim. Çünkü rakibin etkili olduğunu düşündüğüm istatistikler bunlar.

SOW

Taraftarın, teknik direktöre güvenmesi gerektiğinin ispatı, delili, mührü adeta Sow.
Kesti, eksiklerini söyledi. Bunu Sow anladı ama taraftar ve ulemalar anlamadı. Oysa hesap basit. Koş, yer değiştir, pozisyon ve pas al. Tek istediği buydu Hoca'nın. Beklediği mesafelere eriştiğinden beri; takımın en fazla pas alan oyuncular liginde ilk 3'te Sow. Futbolun matematiği bu dostlar. Siz sevmeseniz de.

Dün Fenerbahçe'nin en fazla mesafe kat eden futbolcusuydu Sow. Ama yetmez. Yürek koydu. Kazanmak istedi. Daha önce onda görmediğimiz bir "liderliği" vardı. Motiveydi. Sow artık Hocası ile aynı dili konuşuyor. Maya tuttu. Bir kez daha teknik direktör ve dolayısıyla takım kazandı.

KUYT

Fenerbahçe İdari Menajeri Hasan Çetinkaya'nın girişimi ile 1 milyon Euro bedel karşılığında çubuklu yaptığı Hollandalı. Boşa harcanan paraları maliyetiyle telafi eden futbol işçisi. Kötüleri yazan, hayır hayır, kötüleri gören ulemalar, Kuyt'ı da yazın. 1 milyon Euro'ya aldı Fenerbahçe onu. Kırıyor rakipleri. Beğenmeyen "Fenerbahçe aristokratlarına" inat, ders veriyor. Şiir yazıyor. Ama bir Messi değil tabi, di mi?

EGEMEN

"Futbolcu değil" diyenler ne kadar çoktu. O da Kuyt'tan farklı değil. İşçi. Sigorta. Savunma oyuncusu. Defans. Bu 4 sıfatı googleladığınızda resmi çıkar bundan böyle. Son dakika golünde yaptıkları kreması. Her maç üzerine koyuyor. Ve 2 haftadır, geçen sezonun kaybedeni Bekir ile beraber.

İDEAL

Herkesin bir ideali var. Sevdiği, "kayırdığı" futbolcular, farklı formasyon ve kurgular. Ancak aşağıdaki gibi oynuyoruz, haftadan haftaya farklı isimlerle. 


Benim idealim de bu. Dün; bu idealden 4+2 oyuncu eksikti. Ancak formasyonda bir değişiklik yoktu. Rakip topu Fenerbahçe'ye teslim etti ve Ibricic, Yasin, Sinan zinciri ile gol aradı sadece. Uzay golü dışında da sadece 1 pozisyonları oldu.

Fenerbahçe duvar karşısında üretemedi. Golü yedikten sonra temposunu da kaybetti. Caner gibi bir oyun kurucu beki yitirdi. Ve filmin sonunda da görüldüğü üzere, işini şansa bıraktı.

Neydi düzenden çıkaran Fenerbahçe'yi? Bence henüz bir düzeni yok Fenerbahçe'nin. Enerjik, takım oyuncusu, tempolu futbolcuları ve bu kimyaya uygun bir formasyonu var sadece, henüz, şimdilik.

Dün akşam 600'ü aşan toplam pas sayıları alakasız "Barcelona" telafuzlarına sebep oldu. Geçen sezon Eskişehirspor ile ligin en fazla pas yapan ve topa sahip olan Ersun Yanal, bunu Fenerbahçe'de de yapacaktır muhakkak ama dün topu rakip verdi.

Düzen dedik. 8. hafta itibariyle kazanılan tempo mühim. Rotasyon, geniş kadroda bu tempoyu muhafaza edecektir, abartmadan. Yavaş yavaş daha da oturan bir formasyon var. görev ve sorumluluklar giderek belirginleşiyor. Ancak birşey eksik: Hücum refleksi.

HÜCUMDA PROBLEM NE?

Webo, beklediğim gibi, hatta Nobre kadar bile duvar oynayamıyor. Orta saha topu ayağına, rakibi karşısına alıp pas/dribling/kat tehdidi eksik oyunculardan kurulu olunca da, duvar oynamayı beceremeyen santrafor ile set kuramıyorsun. Bunu Fenerbahçe'de yapabilecek tek kişi Kuyt.

Yukarıdaki idealde o yüzden Kuyt merkezde. Emenike Sow ile yer değiştirerek yardımcı forvet rolünü üstlenebilir. Ki aslında bunlar kağıt üzeri, görevleri, hücumda ceza sahası çevresi ve içinde tehdit oluşturmak, savunmada bek kademesine yardım etmek.

Yani bitmek tükenmek bilmeyen "Sow/Emenike kanat mı oynar ya?" klişesi, geçen yıldan beri yazdığım üzere, manasız. Top rakipteyken 4-5-1 ile bek kademesi, topa sahipken 3 forvet ile ceza sahası çevresi. Hepsi bu. Bu yüzden Caner zaten, bu yüzden Gökhan. Topal liberolaşırken topa sahip olduğumuzda, beklerimiz kanat ve hatta açık oynuyor.

ORTA SAHA VE FORVET ÜÇLÜLERİ

Düzen demiştik. 2 matkabı, döner ucu var takımın. Orta saha ve forvet. Üçlüler.
Henüz, bence, ideali bulmuş değiliz. Maç maç değişikliği kabul ediyorum. Ancak daha önce orta saha için kaleme aldığım yazıda belirttiğim gibi; orta sahanın bir tutan, bir dağıtan, bir de delen oyuncuya ihiyacı var. Topal, Meireles, Alper. Ya da yukarıdaki şablonda yazan ikameleri. İşte forvet hattının da benzer ihtiyaçları var. Tutan ve dağıtan bir merkez oyuncu. Kaçan, delen yardımcı forvetler. O da yukarıdaki şablonda.

Ersun Hoca; takımın ana bağlantı oyuncusu Kuyt'ı, merkeze çekeceğini sanmıyorum. Çünkü mevcut göreviyle, saha içinde benzersiz köprüler kuruyor. Ama bir yol vardır belki de. Top rakipteyken en uçta Emenike bekleyebilir, sprint avantajı, kademe dezavantajı yüzünden. Ve sete geçildiğinde yer değiştirebilir Kuyt ile. Bu şekilde, kazanılan toplar sonrası köprü avantajından yine faydalanmış olur Hoca Kuyt'ın. Ve sette daha fazla top tutup, dağıtıp, sallayabiliriz bu şekilde.

EMENİKE 

Bu son dakika golü; hafta içi milli maç dönüşü Twitter'da da işaret ettiğim üzere, yaptığı özeleştiri ve futbola doğru bakışının mükafatıdır.

Futbolcusu ve taraftarı, teknik direktörünün çizdiği yoldan çıkmaz ise, Fenerbahçe'yi güzel günler bekliyor.

Yaşayalım, tadını çıkaralım.
Ben güveniyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder