3 Haziran 2013 Pazartesi

31 Mayıs Hareketi ve Geleceği



Bu blogda hiç siyaset yazmadık.
Bugün de her ne kadar siyasi bir yazı olacaksa da, kesinlikle tarafsız olacak.
Elimden geldiğince.

***

Öncelikle;
31 Mayıs Hareketi, doğuşundan gelişimine tartışmasız bir halk hareketidir.
Kim ne propaganda yaparsa yapsın; 3-5 kişi ve yaptıkları, sokağa dökülen milyonları asla ve kâta temsil edemez.

Kıvılcım Gezi Parkı'ında çıktı.
Sorun, bu çevreci ve barışçıl protestoya, aklın almayacağı boyutta uygulanan polis şiddeti ve biber gazıydı.

Sonra iş Gezi Parkı'ndan çıktı.
Önce Taksim'e, sonra tüm yurda dağıldı.
Ama biber gazı durmadı.
Aksine, her geçen saat şiddetini artırdı.

Başbakan'ı bilmem ama, iyi bir yönetici, iş Gezi Parkı'ndan çıktığı an devreye girmeli ve elini uzatmalıydı halka.
Öyle ki; danışmanları hangi aklı verdi bilmem ama, demokrasi portfolyösüne koyabilir, bunu pekâla pazarlayabilirdi bile.
Yapmadı.
Yangına körükle gitti.
Ve o dakikadan sonra işin rengi tamamen değişti.

***

Dedim ya, taraflı bir propaganda yazısı olmayacak bu.
Türkiye menfaatlerinin alt toplamı ile ilgileniyorum çünkü.
Partileri tanımıyorum.
Partiler üstü bir durum bu.

O yüzden tırpanı en orta yerden; okuyan kimsenin kendini mağdur hissetmeyeceği bir noktadan vuralım.

AKP seçimle geldi.
Mevcut gücünü demokratik yollarla aldı.
Gizli ajandası vardır, yoktur, demokrasiyi alet etmiştir/etmemiştir, halkı kandırmıştır/kandırmamıştır ayrı konu.
Teorik olarak, kağıt üzerinde; mevcut gücünü seçim ve referandum ile, yani demokratik yollarla almıştır.
Doğru.

Peki halkın bu tepkisi neden?
Düğüm burada işte.
Yıllardır, her geçen gün artarak devam eden baskı.
Evet; halkın bir kesimi memnun olabilir ama, yıllardır yaşananlar halkın diğer kesiminin huzurunu bozuyor ve baskı altında hissettiriyorsa, bunu doğru ve gerçek kabul etmeli herkes.

Doldu doldu, birikti.
Ve sonunda tam da beklendiği ve tarihte örneklerinin görüldüğü gibi, taştı, patladı.
Korkan, usanan, pes eden, vazgeçen, politik veya apolitik herkes bir anda canlandı.
Bamtellerine basıldığını hissettiler çünkü.
Can havli.

Toplumun eşiği, bireyin eşiğinden yüksektir.
O yüzden muhtelif sebeplerle içine attığı baskıya dur demeyen birey, toplumun suyu kaynayınca kazana atlayıverdi.

Artık Gezi Parkı değil konu.
11 yıllık iktidar süresince yapıldığı düşünülen baskı, hukuksuzluk ve adaletsizlik.

Sokağa çıkıp anket yapsanız, her birinin farklı bir sebepten kendini meydana attığını işitirsiniz şu anda.
Çünkü toplumun patladığı yerde, birey içine attıklarını kusuyor şimdi.

Peki ne olacak bundan sonra?

***

Kilit nokta burası.
AKP'ye oy vermeyenler kendilerini mağdur ve mağlup hissediyor.
Fakat, AKP'nin, tabanının ve oy verenlerin de kendilerini mağdur hissetmelerini engellemek ve 28 Şubat'ta olduğu gibi bir geri dönüş andı, intikam yemini hissiyatına kapılmamaları için tüm yolların mutlak ve medeni bir demokrasiye çıkması şart.

Zira; AKP kanadının gözünde şu an isyan eden halk, vizelere ve sonra finallere çalışmamış, bütünlemede de çakmış ama af diye isyan eden üniversite öğrencisi pozisyonunda.

Tabandan tavana 25 yıldır çalışıyorlar, unutmamalı.
Karşılarında bölünmüş, doğru siyaseti yapamamış, muhalefeti geliştirememiş, oyunu kuralına göre oynamayıp mağlup olmuş bir kesim var çünkü.

Haklılar.
Bu özeleştiri yapılmazsa, 31 Mayıs Hareketi geleceğe hizmet edemez. Bugünde kalır.

Ama "af talebi" de olsa, halkın bu serzenişe hakkı ve söylemlerinin geçerliliği var yine demokrasi içinde.

Bu minvalde; Taksim'de başlayıp tüm yurdu saran enerjinin, sadece ve sadece Türkiye menfaatine hizmet edecek bir hareketin yelkenlerini doldurması gerekli.

Kimseyi dışlamayan ve ötekileştirmeyen.
Rövanşist, intikam peşinde koşmayan.
Bağımsız, özgür,
Yeni bir sayfa açmak peşinde,
Bu milletin, bu topraklarda huzurla yaşaması için and içmiş,
Yeni bir hareket.

Ve ilk safha 2014 yerel seçimleri.
Evvela, CHP ve MHP bildikleri yolda devam etsinler ve 31 Mayıs Hareketi'nin ekmeğine el uzatmasınlar.
Ardından büyükşehirlerde 31 Mayıs Hareketi ya da Platformu'nu temsilen bağımsız adaylar çıksın ve sokağa dökülen milyonları arkasına alsın.
İstanbul, Ankara, ve İzmir belediyelerini kazanan bir hareket, çok aha güçlü bir şekilde iktidar hayalleri kurabilir.

Bir yerden başlamak lazım.
Şiddet içermeyen eylemler devam edebilir.

Ancak mevzuyu meşru mecra olan sandığa çekmeden, teneffüs edilen onca biber gazı boşa gidecektir.

Türkiye bu fırsatı kaçırmamalı.

***

En adil, en ortadan, kimseyi yaralamadan, hak yemeden yazmaya çalıştım.
Umarım ifade edebilmişimdir hissettiklerimi.
Değilse de affola.


5 yorum:

  1. Aslında olayın özü şudur Seçimle iktidardan düşüremediğimiz bir partiyi mısır gibi libya gibi suriye gibi tahrir meydani olayları gibi yapıp devirmektir. yoksa kimsenin ağaç umurunda değil umurunda ağaç olsa izmir büyükşehir belediyesinin yaptığı ormanı da konuşurlardı her yıl binlerde dönüm zeytinliğin turistik işletme yapıldığıda konuşulurdu. elbette içinde ağaç için protesto edenlerde vardı ki onlar taksim meydanını çöplerden temizleyerek bunu açıkça gösterdiler gerisinin niyeti başka ne demokrasi nede özgürlük için değildi bu olanlar..

    YanıtlaSil
  2. 31 mart'ı temsilen bağımsız adaylar çıksın, sokağa dökülen milyonları arkasına alsın büyük şehirlerdeki belediyeler kazanılsın hatta ben daha da ileri götüreyim savaşlar olmasın, herkesin 2 evi 4 arabası olsun, insanlar açlıktan ölmesin falan filan. Gerçekleri nereye koyacağız onu da bir söyleseniz

    YanıtlaSil
  3. bakıyorumda hala bazı arkadaşlar ağaç diyor İzmir diyor kardeşim hangi ülkede yaşıyorsun biz çapulcuların ne istediğini bugün Ahmet Hakan ın hürrüyette ki yazısında okuyabilirsin saygılar.

    YanıtlaSil
  4. Beyaz türklerin isyani

    YanıtlaSil