Aziz Yıldırım karşısında yükselen sesler birkaç yıldır logaritmik olarak artarken, şampiyonluğun resmen kaybedilmesi ve yaklaşan kongre ile birlikte birçok fikir, argüman ve slogan vitrine çıkmaya başladı. #Adayolma ve #BaskabirFenerbahcemumkun bunlardan ikisi.
İki akımın da (doğru tabir ettiysem) bildirilerini ve yansımalarını okudum. Ve #BaskabirFenerbahcemumkun mottosunu #Adayolma çağrısından daha samimi ve üzerinden gidilebilir gördüğüm için onu yorumlayacağım.
"Baska bir Fenerbahçe mümkün!" akımını; sloganı, içeriği ve altındaki imzalar üzerinden manipüle edenler gördüm. Daha çok imzalara takılmış insanlar, hatta imza atanlar bile "İmzalara değil, içeriğe bakın" çağrısı yapmışlar. Ben imzalara takılanlara da, yukarıdaki açıklamayı yapan imza sahiplerine de bu anlamda katılmıyorum.
İçlerinde ciğerini bildiğim ilkokul arkadaşımdan, eski/yeni dostlarıma kadar birçok değerli insanın olduğu, tamamı özgür düşünen, hiçbir kişi ve grup ile organik/inorganik bağı olmayan bu damardan Fenerbahçeliler'in "İmza değil, içeriğe bakın" çağrısı biraz "Sen ona bakma ya" kokuyor. Değilse zaten ve elbette içeriğe bakılmalı. Ama altında imza olduğunda Twitter search yapılacağı öngörüldüğünde "İmzamla da, fikrimle de buradayım" demek bence daha doğru. Ki sanırım insanlar bazı imza sahiplerinin Aziz Yıldırım'a hakaretlerinden dem vuruyorlar. "Sen ona bakma ya" kokusu ise -dışarıdan- imza sahiplerinin birbirlerine kefil olamadığı algısı yaratıyor. Ki ben öyle olmadığına eminim. Küçük bir iletişim hatası diyelim.
Evet, dediğim gibi, ben imzalara takılmadım. Çünkü içlerinde Fenerbahçeliliğinden ve Fenerbahçe için feda edebileceklerinden şüphe duyduğum kimse yok. Hepsi hepsi farklı düşüncelerimiz vardır, ki bu zenginliğin ta kendisidir, kucaklarım.
Ben içerikle akımın iletişimine takıldım. Açayım. Bildiride yanlış olan birşey yok. Dile getiren/getirmeyen herkesin katıldığı Aziz Yıldırım'ın son dönem yanlışları üzerinden, *işte bu* yanlışların olmadığı bir Fenerbahçe mümkün mesajı veriliyor. Burada hiçbir sorun yok. Ama sanırım benim hem bu akım/slogan/mottodan hem de yazarlarından beklentim fazla olacak ki, hayallerimizdeki Fenerbahçe'nin kötü örnekler üzerinden tarif edilmesine takıldım. Bu minvalde; Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe'yi yönetenlerin *yanlışlarını* -hele ki kongre öncesinde- net bir şekilde sebep ve sonuçlarıyla, yanlış sahiplerinin de *okuyabileceği* bir üslup ve rasyonel akılla sıralamak ve ama başka bir Fenerbahçe'yi, hayallerimizdeki Fenerbahçe'yi bu kötü örnekler yerine, düşlerimiz, futbol çağının getirdikleri ve gerektirdikleri üzerinden tarif etmek daha fazla katma değer yaratır fikrindeyim.
Örneğin; uzun zamandır sıkça tekrar ettiğim, Fenerbahçe neslinin kaybettiğini düşündüğüm bir mottom var: "Fenerbahçe neşe verir, can katar, iyi gelir"
Önüne, arkasına, yanına birşey koymadan Fenerbahçe bu, 80'ler ile 2000'li yılları, torunlar ile dedeleri birleştiren birşey bu. Aramamız gereken şey, üst başlık, tutkumuzun can damarı bu. Neşe vermeli Fenerbahçe, yeniden yüzleri güldürmeli. Can katmalı Fenerbahçe, yeniden yaşam sebeplerinden biri olmalı. İyi gelmeli Fenerbahçe, mutluluk ve umut vermeli. Bu Fenerbahçe'nin *kurumsal kimliği*.
Aslında herşey, tüm bu üst başlıkların altında gizli. A'dan Z'ye Fenerbahçe armasının olduğu her ses ve görüntünün iletişimi değişmeli. İletişim denince aklınıza televizyon, radyo, sosyal medya ve saire gelmesin. Onlar iletişim araçları. Bizim yangının ortasında kurtarılacak ilk değerimiz iletişim politikamız. Uzun yıllardır sahip olmadığımız ve bizi *kurumsal kimliğimizden* uzaklaştıran atardamar.
Başka bir Fenerbahçe mümkün evet. Bu değerli mottoya sonuna kadar destek veriyorum. Ancak nacizhane görüşlerimi de paylaşmak istedim. Bunca değerli ve yaratıcı akıl, eminim taşın altına elini koyup, herkesin bildiği yanlışları derlemek yerine, bugünün ve yarının Fenerbahçe iktidarlarına *maden* taşıyacaktır.
Fenerbahçe için çakıl taşı taşıyan kim varsa, tüm kalbimle destekliyorum.Varolun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder