14 Ağustos 2012 Salı

Kör, ölmeden; badem gözlü olamaz mı?


Galatasaray'da yasanan Melo ve daha nice krizler ile yansimalari.

Fenerbahce'de yasanan Emre ve diger krizler ile yansimalari.

Dogruluktan, etik ve ahlaktan sasmayalim tabii ki, ama bilhassa yasadigimiz darbe sonrasi skorlar bu denli onemliyken; degerlerimizi daha fazla, her gunkunden fazla desteklememiz, sahip cikmamiz, koruyup kollamamiz gerekmez mi?

Bakin; Emre-Zokora mevzuunda Emre'ye sahip cikanlar ile artik istemeyenler neredeyse yari yariyaydi.

Belki de saflari yeterince sıklastiramadigimiz icin aldi o cezayi ve en kritik maclarda mahrum kaldik Emre'den.

Ya Melo?
Emre'nin yapip yapmadigi bile net olmayan hareket ile kiyaslanamayacak bir vukuata sebep oldu. Takim arkadasini odaya kitleyip tarumar etti.
Sonuc?
Tabii ki binbir tiyatro ile, oynatti Galatasaray en kritik maclarda.

Melo oynamasa belki sampiyon Fenerbahce olacakti.

Ya da Emre oynasa.

Hareket dogru veya yanlis, bunu tartismiyorum.

İki olay ozelinden genel bir mana cikarmaya calisiyorum sadece.

Rakiplerinle esit sartlarda yarismadigin bir oyunda, dogruluk pesinde kostugun oranda geride kalacaksin; zira oyunun hem dogasi, hem de geldigi nokta tum makyavel semptomlara acik.

Evet; Galatasaray'in liseden gelen bir "Kol kirilir, yen icinde kalir" kulturu var. Ve mukafatini aldigi bir gercek.

Omurgasiz, karaktersiz, kaypak olalim demiyorum; bizi biz yapan degerlere sahip ciksak yeter, fazla birsey istemiyorum.

Yol uzun.
Rakip yokus asagi,
Biz yokus yukari mucadele ediyoruz, edecegiz.

Oyleyse arkadan iteklememiz lazim.
Oyle ya da boyle.

Bence.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder