30 Kasım 2011 Çarşamba

Güdümlü yalancılar ve görünmez el



3 Temmuz'dan beri düşündüğümüz, söylediğimiz, yazdığımız ne varsa bir bir ortaya çıkıyor diyoruz ya.


Onlardan biri de Şampiyonlar Ligi'nden men süreci işte.




UEFA; "TFF'nin beyanları ve yazışmalar sonucu alınmış bir karardır" diyerek topu TFF'ye atıyor.


TFF; UEFA ve Cornu'nun ifadelerine itiraz ediyor. Ve men kararının UEFA tarafından dikte edildiği iddiasını savunuyor.


Cornu; henüz doğrulanmayan haber kaynağına göre özür diliyor ve sorumluluğu UEFA avukatlarına bırakıyor.


Arıboğan; UEFA'nın men kararının sebebinin medyadaki haberler olduğunu söylüyor. Ve ekliyor; "Cornu, Savcı Berk'e gazete haberleri doğru mu diye sordu ve evet yanıtı aldı."




Şu yukarıdaki satırların hiç biri yorum değil. Demeçlerin özeti.
Ve bu demeçler bile, ortadaki kumpası/tezgahı/yalanı net bir şekilde ortaya seriyor.


Üstelik biri değil, hepsi yalan söylüyor.


UEFA, TFF, Cornu ve Arıboğan.




UEFA; 4 Temmuz'dan itibaren zaten Lycée mensupları tarafından aleyhte işleniyor.
TFF; başı kesik dana gibi, ne yaptığını bilmiyor.
Cornu; hem içerden hem dışardan bir kanaate itekleniyor.
Arıboğan; Lycée'nin güdümünde, görevini yapıyor.
Savcı; bilgi, belge yok diyor ama sessiz sinemada Cornu'ya istediklerini veriyor.


Ama tüm bu aktörler ve yazılan senaryo "O görünmez el'den"


Neresini tutalım şimdi bu işin?


UEFA'nın Lycée'nin tuzağına düşerek, mesnetsizce yarattığı baskıyı mı?
Cornu'nun bir oraya bir buraya beyanatlarını mı?
Arıboğan ve Helvacı'nın Adnan Öztürk ile olan münasebetini mi?
Thomas Kurth ile Adnan Öztürk'ün münasebetini mi?
Aynı Thomas Kurth'un UEFA'da yaptığı kulisi mi?
Savcı Berk'in; gizlilik kararını "sonuna kadar" uygulamasını mı?


Hangisini tutalım?
Hangisine yanalım?


En çok güldüren/ağlatan da ne biliyor musunuz?
Hani şu doğru olduğu, mimiklerle kabul edilen gazete haberlerinin neredeyse tamamının henüz hiçbir savunma yapılmadan çürümüş olması.


Yani oluşan kanaatin sebebi;
Yaani Şampiyonlar Ligi'nden men edilmemizin sebebi;


Emenike'nin para sayma görüntüleri.
Korcan'ın "kızkardeşine" alınan "Mini".
Emniyetin yaptığı 19 maçta şike var açıklaması.
"Bilyoner"in kapatılması.
"Havuz işi"
"Eskişehir'de rahat mıyız?"


Ve daha niceleri.


Hakikaten; güler misin, ağlar mısın şimdi?



Devamını oku...

29 Kasım 2011 Salı

"Beyefendi damatların arasında, göbeği kim keser?"



Giriş, Gelişme ve Sonuç ile 3 adımda anlatmaya çalışmıştık Şike Yalanı'nı, sade bir vatandaş olarak, dilimiz döndüğünce.


Hiç durmadan yazdık hatta. Para, dolayısıyla emir almadığımız için özgürce. Vicdanımızın önderliğinde, sevgimizin ışığıyla.


İsterdim ki; yazmış olduğumuz onlarca yazı mahçup etsin bizi, rezil etsin hatta.
Utanalım. Yerin dibine girelim. Pişmanlıktan tırnaklarımızı yiyelim.


İsterdim ki; Polis, Savcı, Medya, TFF, UEFA haklı olsun. Biz suçlu olalım. Cezasını çekelim.


Ama beyhude dilekler bunlar, nafile.


Bu hayatı, çok büyük bir tezgahın içinde yaşıyoruz maalesef.
Bırakın meşin yuvarlağı bir kenara, aldığımız nefes yalan!..
Siyaset, politika, rant, hamaset, fitne, fesat..


Şu dünyada en mühim bütünlük nedir diye soracak olursanız, hiç düşünmeden kamu vicdanı yanıtını veririm. Şu günlerde neredeyse tamamen yitirmiş olduğumuz kamu vicdanı.


Tamamı güdümlü; polis, savcı, medya ve TFF.
Fenerbahçeli olmayan garip halkım zaten teşne sarı lacivertin yerlerde sürünmesine.


Tüm bu kirliliğin, yalanın, riyanın, fitnenin içinde tek başına mücadele etti Fenerbahçe!


Kaybı çoktur.
5 aydır yaşadıklarımız paraya çevrilemez.


Ama aslolanı korumuştur Fenerbahçe; vicdanını, temel varlığını yitirmemiştir.
Ve hatta ona tutunmuştur, kara zindanlardan aydınlığa tırmanırken.


Karşısındaki bu organize, bilinçli, bariz ve galiz ittifaka karşı tek yürek olmuştur.


Ve er ya da geç, bizatihi bunun mükafatını alacaktır Fenerbahçe.


...


Kalemi baştan kırılan, 
Kırık kalemle hakkında senaryolar yazılan,
Kamu vicdanına aleyhinde tecavüz edilen,
Şerefi ve onuru, çıyanların diline düşen;
Ama bir kez dahi pes etmeyi aklından geçirmeyen,
Fenerbahçe!


Yapımcısı, senaristi, yönetmeni, aktörü.
Tek tek, isim isim yazmaya gerek var mı?
Bilmeyen, anlamayan kaldı mı?


Bir karakter gider, diğeri gelir.
Yönetmen anında değişir.
Senarist yenisini üretir.
Yapımcı kanalı değiştirir.
Kamu vicdanı ise giderek hissizleşir.
Kısaca, "Filler tepişir, çimenler ezilir."
Para, yani gücün kaynağı yer değiştirir.
Aslında herşey ondan ibarettir.


...




Fotoğraftaki aktörler.
Görevlerini yapar ve giderler.


Peki, ne fark eder?
Beyefendi damatların arasında, göbeği kim keser?


...


Ama sana birşey söyleyim mi?
Bırak artık maşalarla cenk etmeyi.
Tut tutabiliyorsan "O eli".























Devamını oku...

Yorumsuz kareler #42


Devamını oku...

27 Kasım 2011 Pazar

Aykut Kocaman'ı eleştirmeden önce, aç karnına!


3 Temmuz psikolojisi, gidenler, yerlerine gelenler, yeri dolmayanlar, mücadele, taktik, teknik..
Sonuç olarak 12. hafta sonunda hala lideriz.


Yıkılmak için onlarca maddi manevi sebep varken, biz hala ayaktayız.


Öyle tahammülsüz, öyle çileli bir süreç ki bu zaten; saha sonuçları davayı, dava saha sonuçlarını etkiliyor.


Zan altındaki diğer kulüpler hiç bir şey olmamış gibi hayatlarına devam edip, üstüne üstlük mükafatlandırılırken, biz hem sahada hem davada ayakta durmak zorunda bırakılıyoruz.


Düşünün Aykut Kocaman'ın sırtındaki yükü.


Kazanmalı.
Kazanmaya devam etmeli.
Üstelik elindeki malzeme ciddi anlamda kalite ve kimya kaybetmişken.


Geçen yıl ikinci yarı, maçlara nasıl başladığımızı bir hatırlayın.
Yıllardır ilk yarılar uyuyan takımı, Aykut Kocaman getirmişti o santrayla beraber ısıran, çimleri sıyıran hale.


Haftalardır kötü oynuyoruz. Doğru.
Yer yer puan kaybetsek de tartışmasız liderliğimiz devam ediyor.


Oyun kurgusunun, mevkilerinden ve adetlerinden bağımsız kilit oyuncuları; Lugano, Andre ve Niang'ın yeri kolay dolmuyor işte.


Lugano gibi açamıyor kimse kilitlenen maçlarda rakip savunmayı.
Niang gibi top tutamıyor kimse ilerde, alamıyor sırtına stoperi.
Andre gibi oyun kuramıyor kimse, Roberto Carlos gibi, sol bekten, soğukkanlı ve özgüvenle.


Pırpır Dia ve Dinamo Mehmet Topuz sakatlıktan başlarını alamadı.
Gökhan Gönül sakatlık sonrası form tutamadı.
Emre gergin, malum.
Stoch'un beyin damarlarına oksijen gitmiyor bir türlü.
İlerisi desen kara delik.
Stoperlerimiz Bilica, Bekir..


O kadar dezavantajla ilerliyor ki Aykut Kocaman;
"Vasat" bulanların aksine, öylesine büyük hoca ki Aykut Kocaman!


Eleştirenleri anlıyorum.
Zinhar günah da demiyorum.


Ama bir de şu açıdan bakmaya ne dersiniz?


Mesela Gençlerbirliği maçı. Herkes Stoch daha önce girmeliydi diye hayıflandı ya hani. Oysa atsaydı o golü, planı tutacaktı hocanın.


Gençlerbirliği şu ligin açık ara en iyi kontra atak oynayan takımı. 
Bir anda 6 kişi oluyorlar ceza sahasında. Gördük bunu değil mi?


Hatta durun itiraf edeyim; ben, 70. dakika 0-0 benim dedim.
Çünkü maç her geçen dakika Gençlerbirliği'ne gidiyordu. Hele o dakikalarda Stoch girse ve savunmada bir kişi daha eksilsek belki de golü yiyip dağılacaktık. Ki bence öyle olurdu.


Evet, atladığınız birşey var eleştirirken.
Normal bir sezon yaşamıyoruz. Hoca, buzlu bir zeminde futbol oynatırcasına temkinli. Çünkü geriye düşmemeli takım. Psikolojik açıdan öylesine kırılganki oyuncular, yedikleri bir golden sonra rüya aleminden getirmek için asırlar gerekebiliyor bazen.


Bu yüzden önce tutmak istiyor oyunu hoca, tüm bu sebeplerden.
Bu yüzden Caner'i monte etti takıma ve Topuz olmadığında, mecburen, sahanın en çok koşanı Özer ile kapatmaya çalışıyor, en azından, savunma hattını. 


5 yabancı ile çıkıyor ki; zaten paniğe öylesine müsait ki ortam, bir de o sınırlamasın.


Özetle; 


Gençlerbirliği maçında 2 puan kaybetmedi hoca, 1 puan aldı.
Ve sizin söylediğinizi yapıp, mesela, Stoch'u daha önce oyuna alsaydı, Sabiha Gökçen'de karşılama yapmak zorunda kalacaktık, bence.


Gidenlerden, gelenlerden,
Sakatlardan, formsuzlardan,
Psikolojik unsurlardan..


Önündeki olumsuz dağa karşı tek başına Aykut Kocaman;
Ve öylesine büyük bir yüreği var ve o denli futbol zekası,


Ki;
Lideriz, hala líder!
Güvenin, inanın artık bu adama!


Bırakın hocalığını,
3 Temmuz'dan beri adamlığı ve duruşuyla zaten efsane oldu, yüreklerimizde baş köşeye oturdu bu adam.
Hocalığını da esirgemiyor Yarabbi Şükür!


Teşekkürler Aykut Kocaman!
Teşekkürler Kocaman Adam!






Devamını oku...

23 Kasım 2011 Çarşamba

Yürekleri dağlamadan; 3 Temmuz yaşanmasaydı?



Halamın bıyığı olsa amcam olurdu.
Doğru. İş işten geçmiş. 
Olan olmuş.
Ama bir düşünelim bakalım yine de.




"Şike Yalanı" patlamasaydı, bugün nasıl bir tabloya şahitlik ediyorduk?


Bariz hakem hatalarına rağmen 4 puan farkla lider olduğumuz ligde, puan farkı bu rakiplerle kaç olurdu?


3. torbadan katılacağımız Şampiyonlar Ligi'nde, hele ki bugün Trabzonspor'un yer aldığı gibi oldukça kolay bir grupta, lider mi olurduk ikinci mi?


Evet, şu kesin ki; Niang, Emenike, Lugano ve Andre gitmeyecekti.
Ve çok az kalmıştı, Gökhan İnler gelecekti.
Kadro 3 aşağı 5 yukarı yukarıdaki resimdeki gibi olacaktı.
Yıllar sonra özlenen tablo. Nereeyse zaafsız bir kadro.
Kısmet değilmiş.




Yürekleri dağlamak istemem elbette ama iç geçirmekten helak oldum, paylaşayım istedim.
Siz yine de üzülmeyin dostlar.
Daha iyi kadrolarla yarışacağız yine inşallah tüm platformlarda!
Hele bir Başkan çıksın Meydana!



Devamını oku...

21 Kasım 2011 Pazartesi

Ya Galatasarayli olsalardi?

Bugun yerden yere vurulan, aleyhinde mutemadiyen propaganda yapilan yildizlarimiz, baskanimiz, tesislerimiz vs.. propaganda ve kulisin, yani nefret ve fitnenin menseyi Galatasaray'da olsaydi; bugunku itibarlari nasil olurdu hic dusundunuz mu?

Aziz Yildirim, Turk sporunun Ataturk'uydu muhtemelen.

Alex kac Hagi ederdi?

Lugano mu Maldini miydi?

Sukru Saracoglu Avrupa'nin cehennemiydi.

Emre Belozoglu "Cesur Yurek" ti, ki hatirlayin, oyleydi.

Volkan Casillas'tan iyiydi.

Ridvan Milli Takim hocasiydi.

Aykut Kocaman Federasyon Baskaniydi.

Sayalim mi daha?

Utanir misiniz tukenmis insanliginizdan?

"Yokum!" diyor..
E yani..

Devamını oku...

14 Kasım 2011 Pazartesi

"Etiket"


Kaşkol, bere, forma, mont;
Bunlar etiket olarak nitelenebilir mi Sayın Aysal?



Devamını oku...

Sarı kırmızı yalanlar: Kadıköy'de yaşananlar


Ali Sami Yen'de stadı su basar. Aynıları Kadıköy'de oluyor derler.
Altyapıda oynayan çocukları döverler. Kadıköy'de atılan nefret tohumlarından bahsederler.
Salonları savaş alanına çevirirler. Derbilere seyirci alınmasın derler.


Kısacası yeni değil bu terane. 
Galatasaray ve camiası ne yaparsa yapsın, kötü birşeyse, asla üzerine alınmaz. Sağulsun liseli medya da onlara mal etmez/ettirmez zaten.


Yine aynı terane.
Adamlar 30 dakika milli futbolcu protesto ediyor.
Mazaretleri, aynısının Kadıköy'de de yaşanması.


Yani ne üzerlerine alındılar yine, ne de mal etti liseli medya Galatasaray'a.
Futbolcular suçlu. Fenerbahçe taraftarı suçlu.
Yine!
Günah keçisi.


Bre yalancı, bre eyyamcı, bre ahmak!


Göster bana bir tane, sadece bir tane maç; ki Kadıköy'de herhangi bir milli futbolcu topyekün ya da bir tribünden protesto yemiş, topu ayağına aldığında ıslıklanmış!


Göster bana bir tane, sadece bir tane maç; ki Kadıköy'de herhangi bir milli futbolcu aleyhinde tezahürat yapılmış, alenen küfür edilmiş, aleyhinde pankart asılmış!


Bir tane göster, örnek ver!


Şu maç, şu tarih, şu futbolcuya, şu yapıldı de!


Ondan sonra hepimiz oturup düşünelim.


Varsayımlarla, muğlak yorumlarla propaganda yapma ama.


Gerçi Rıdvan canlı yayında maç yorumlarken buna çanak tutarsa kime kızacaksın?


Aah ah, liseli medya..






Devamını oku...

13 Kasım 2011 Pazar

En "Efendileri" bu, düşünün artık..


Önce Aykut Kocaman'ın çok samimi ve içten talebiyle dalga geçti. Oysa Aykut Hoca kendisini payelendirmişti.


Şimdi de kendisinden beklendiği gibi Türk Telekom Arena'da yaşanan terbiyesizlikle gerçek yüzünü bir kez daha gösterdi.


Aynı demeç içerisinde;



  • "Oğuz Çetin neden eleştiriliyor anlamıyorum."
  • "Profesyonel oyuncu kriz yaratmaz. Yaptıklarının nelere mal olacağını hesap etmek zorundadır." 

Yani aynı taraftarın, aynı gün, aynı saatte; yaptığı iki aynı olayı, böylesine farklı yorumluyor.

Taraftar futbolcuyu protesto edebilir. Futbolcu sesini çıkarmadan işini yapmalıdır.
Ama aynı taraftar Oğuz Çetin'i protesto edemez, eleştiremez.

Anladık biz seni Sayın Tanman.
Anladık, yorma kendini.

Siz de anlayın artık ahali; bu adamların en efendisi böyle oluyor.





Devamını oku...

Yorumsuz kareler #36


Devamını oku...

Yorumsuz kareler #35


Devamını oku...

12 Kasım 2011 Cumartesi

Bir futbol kulübü başkanı Başsavcı'yı neden ziyaret eder?


a) Akrabasıdır.
b) Okul arkadaşıdır.
c) Dünürüdür.
d) Kendisi de yargı mensubudur. 
e) Hiçbiri


Bir futbol kulübü başkanı;


Kaymakamı, valiyi, belediye başkanını, bakanı, başbakanı hatta cumhurbaşkanını pekala ziyaret edebilir.


Hepsini bir şekilde açıklayabilirsiniz.


Fakat Başsavcı ziyaretinin sebebini anlatamazsın. Hele ki; "Çağlayan'daki yeni Adliye binalarına taşınmaları sebebiyle, hayırlı olsun ziyareti" dersen kargalar güler.


Ama itiraf ediyim akıllı adamlar. 
Her daim, 
Her dönem,
Hangi ata oynanacağını en iyi onlar bilirler.


E ne diyelim,
Vardır bi bildikleri..


Hayırlı işler..

Devamını oku...

11 Kasım 2011 Cuma

Şike Yalanı iddianamesinin müştekisi kim olur?



Ergenekon ve Balyoz kamu davasına dönüştü malum.
En son OdaTV Soruşturmasında Nazlı Ilıcak müşteki idi.


Peki Şike Yalanı İddianamesi'nin müştekisi kim olur sizce?


Erman Toroğlu mu yoksa?


Öyle olacağı yüksek ihtimal.
Peki şike davası değil miydi bu?
E o da olacaktır herhalde içinde.


Pazartesi bekliyorum, kaç sayfa olacak bakalım..
Sanat eseri..







Devamını oku...

Ne var, Ne yok: Almanya


İş ve ardından gezi amaçlı 15 günlük bir Almanya turunu geride bıraktık geçtiğimiz hafta Pazar günü itibariyle.


Uzun uzun gezi yazısı yazacak değilim ancak kıssadan hisse misali notlarım olacak.


2000 km'lik routta; Münih, Salzburg, Augsburg, Friedberg, Würzburg, Berlin ve Prag gezildi. Pekala memnun kalındı. Gidenlere, gideceklere bu şehirler hakkında oldukça tatmin edici tüyolar verebilirim.


Notları "Ne var, Ne yok" şeklinde iletmeye çalışacağım. 


Önce "Yokları" veya "Eksileri" sayalım.


  • Zeytin
  • Benzin pompacısı
  • Vale / Bellboy
  • Taaret musluğu
  • Şehirlerarası yolcu otobüsü
  • Turnike (U-Bahn ve S-Bahn)
  • Motorkurye
  • Demleme çay
  • Şoförlerde pratik zeka
  • Cami
  • Güleryüz ve sıcaklık
  • Su

Ve Türkiye'ye kıyasla "Varlar" veya "Artılar"



  • Bisiklet
  • Muhalefet
  • Pork
  • Müze
  • Makina
  • Bira ve Birahane
  • Wurst
  • Trafik kurallarına uyan şoförler
  • Başarma obsesyonu
  • Tarihe ve mirasına saygı
  • Kilise
  • Virajsız ve rampasız otobanlar
  • Tereyağı ve Marmelat
  • Sanat
  • Meydan
  • Şehircilik



Birkaç farkla Avrupa geneli için geçerli farklar aslında.
İkisinin birleştiği bir Türkiye hayali, cennet olabilirdi.
Kim bilir..
Belki bir gün olur..








Devamını oku...

10 Kasım 2011 Perşembe

Senin ağzını yerim ben, bu zamana kadar nerelerdeydin?


Sırayla,
Gün aşırı,
Çarşaf çarşaf güzellemeler gazetelerde,


Trabzonspor ve Ulvi Başkanı Sadri Şener'e.


Her alanda zirvede.
Borç batağından artı veren bütçelere.


Futbolcu mu ihraç ettiler?
Cristiano Ronaldo'nun forma gelirlerini mi aldılar?
Yoksa şampiyonlar ligine girişte, 100 milyon euro avans mı verdiler?


Fotoğraftaki tebessüm anlatıyor sanki değil mi dönen tezgahı?


Deniz Feneri'nin dışarda kalan parası için bordo mavi bir transfer yolu mu bulundu yoksa?


Değilse Trabzon mutlu olunca, Türkiye nasıl mutlu olacak?
Değil mi?











Devamını oku...

Su Islak, Şike Yalan!


3 vasıfsız kuklanın kirli elleriyle,
Gözümüzün içine baka baka,
Utanmadan, sıkılmadan,
Siyasi oyunlarınıza alet ettiniz sevgimizi.


Artık ortaokul çocuklarının erişip okuyabildiği fezlekelerde yazan teranelerle..
Mürekkebi kurumadan çürüyen mesnetsiz iftiralarla harcadınız gençliğimizi.


İnanıp, taşlayacak adam da hazır ya nasıl olsa, çok güvendiniz elinizdeki "Sinek İki" ye.


Sizin bilmediğiniz ve fakat bizim emin olduğumuz bir şey var ama.
Hayalini kurduğunuz tüm kartlar bizim elimizde.


Öylesine bariz bir blöftü ki bu yaptığınız ve ne kadar safsınız; flush royal elimizdeyken, bizden geri adım atmamızı beklediniz.


Evet kasa sizin, 
Evet korkunç bodyguardlarınız var,
Tribünlerde de çoğunluk sizde.


Evet eğer isterseniz bu kumarhaneden hakkımız olan paraları alıp çıkmamıza izin vermezsiniz.


Evet, elimizden herşeyi alabilirsiniz.
Ama oyun bitti.
Ve biz kazandık.


Ne yaparsanız yapın bunu değiştiremeyeceksiniz.
Hırsınızdan hafızanızı silmek isteyeceksiniz ama nafile.




Su ıslak.


Şike yalan!











Devamını oku...

"Güvenli" internete hazır mısınız?



12 gün sonra nihayet internetimiz de güvenli olacak.
Yetkililere bakılırsa endişe edilecek bir durum yok.
Bu bir sansür değil.
Herşey bizim iyiliğimiz için.

Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi?
Öyle olsa keşke.

Gazeteler, televizyonlar yetmedi..
Adeta bir veba gibi büyüyen sosyal medyaya müdahelenin de zamanı çoktan geldi.

Uygulamalarını ancak 22 Kasım ile beraber öğreneceğimiz bir program.
Kapı arasından gelen bir tutam ışığı da çok görmez bize inşallah.

Hakkımızda hayırlısı, ne diyelim.
Devamını oku...

9 Kasım 2011 Çarşamba

Vuslat!


3 hafta sonra eve dönmek tarif edilemez bir mutluluk, huzur.
İş, gezi, bayram derken;
Şimdi daha yeni, daha hevesli,
Kaldığımız yerden!..



Devamını oku...