29 Eylül 2014 Pazartesi

JACKPOT!



Casinoların kollu canavarları. Aynı sembolleri yan yana getirdiğinizde makinadan oluk oluk dökülen paralar. Sembollerin hangi şanslı için yanyana geleceği şans olarak nitelense de, arka planda algoritması olan ve aslında tesadüf olmayan şans oyunu. Yani oynayan için şans, oynatan için planlı nakit çıkışı.

Futbolun da her organizasyon gibi doğru sembolleri yan yana getirme ihtiyacı var. Nedir futbolun üç 7'si peki? Anahatlarıyla; politika, plan ve uygulama. Yani doğru kişi/ekip, doğru politika, doğru plan ve doğru uygulama aynı zaman diliminde biraraya geldiğinde kalıcı başarılar sağlanabiliyor. Ve tabii piramidin tepesinde insan faktörü var.

Fenerbahçe'yi ele alalım. 16 yıllık başkan Aziz Yıldırım. Saha dışında uyguladığı yapısal reformlarla rakiplerine ekonomi ve tesisleşme alanlarında fark atmış olsa da, bu başarıyı *aynı oranda* saha içine yansıtamamış ve oluşan potansiyelin doğurduğu beklentiyi karşılayamadığı için hayal kırıklıkları yaşanmış.

Nüans için bir paragraf ayıracağım. 16 yıla sayısız sportif başarı sığmıştır. Sadece adımızın varolduğu branşlarda, ikincilik başarısızlık hanesine bu 16 yıllık dönemde yazılmaya başlanmıştır. Hiçbir şekilde bunları yoksayan, gözardı eden bir argüman değil ifade etmeye çalıştığım.

Ancak 3 Temmuz izlerinin geçen yıl kazanılan şampiyonluk ve peşinden gelen yeniden yargılama kararı ile silinmeye başladığı bir dönemde; artık uçağın burnunun havaya kalkması ve istikrarlı bir şekilde yükselmesi gerekiyor, kaybedilen mesafeyi telafi etmek ve hak ettiği irtifaya ulaşması için.

Bunun için de piramidin güncellenmesi gerekiyor. Ben hiçbir zaman Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe'nin geleceği için yanlış bir kişi olduğunu düşünmedim. Onun gibi, hayatını Fenerbahçe'ye adayan bir Başkan daha zor gelir. Ancak Aziz Yıldırım'ın, piramidin diğer unsurlarıyla arası ne yazık ki pek iyi değil. Elbette doğru politika, plan ve uygulamaları/mız oldu. Ancak 4'ü yan yana, sürekli ve devamlı surette yürümedi, yürütülemedi bir türlü.

Nedir bu unsurlar? Açalım biraz.

Mesela; "Fenerbahçe 1907'de kurulmuş bir spor kulübüdür, değerlerine sadıktır ama sonsuzlukta aradığı liman daima ve daima spor alanlarının çizdiği sınırlardır. Bu bağlamda; amacı, yatırımları, plan ve uygulamaları, Fenerbahçe'nin sportif geleceği yolunda olmalıdır." bir politikadır. Ve; bu politika ile tasarlanacak sayısız plan ve uygulama mümkündür.

Ama işte; uzun vadeli, yolundan şaşılmayacak bir politika, bu politika çerçevesinde tasarlanacak alternatifli plan ve neticesinde doğru kişi/lerle, istikrarlı başarılarla yürütülecek uygulama biraraya geldiğinde *Jackpot!* oluyor. Ne zaman masanın -bahsettiğim- 4 ayağından biri kırılıyor ya da sallanıyor, işte o zaman istikbale giden yol uzuyor, daha açık tabirle, yerimizde sayıyoruz. Hatta modern çağın gelişim hızının gerisinde seyrettiğimiz için, geriye gidiyoruz.

Fenerbahçe rakiplerine göre şanslı aslında. Çünkü doğru kişi/ekip, doğru politika, doğru plan ve doğru uygulamaya sahip oldu bu 16 yılda. Bir farkla; bir arada ve sürekli ol(a)madı asla. En az biri hep eksik kaldı. Neticesi ortada.  

"Fenerbahçe camiası ve daha önemlisi Türkiye, bu 4 sac ayağının bir masada buluşması için uygun değil" diyenler olacak. Ben bu tutucu görüşe asla katılmıyorum. Bilakis, yokluğunda daha büyük fırsat.

Unutmayın, kolu çeken için şans ama makinanın sahibi için cebinden çıkan sürpriz tek kuruş yok.
Devamını oku...

16 Eylül 2014 Salı

30 Kasım 2013: Slaven Bilic'in açıklamaları


Ardından maç sonu Beşiktaş Teknik Direktörü Slaven Bilic'in açıklamaları:

***

Beşiktaş Teknik Direktörü Slaven Bilic, Spor Toto Süper Lig'de Kadıköy'de 3-3 berabere kaldıkları Fenerbahçe karşısında alınan bir puanın önemli bir başarı olduğunu söyledi.

Bilic, maç sonrası düzenlenen basın toplantısında yaptığı açıklamada, harika bir maç ve derbi mücadelesi olduğunu vurgulayarak, "6 gol atıldı. Kırmızı kartlar vardı. Müthiş atmosfer vardı. Müthiş geri dönüşler oldu. Kazanabilirdik de kaybedebilirdik de... İki takımı tebrik ediyorum. Zor bir atmosferde ve deplasmanda bir puan çıkardık. Bu büyük bir başarı. Her ne kadar kazanamasak da alınan bir puan çok kıymetli ve değerli" dedi.

İyi iş çıkardıklarını kaydeden Hırvat teknik adam, "Şimdiye kadar Fenerbahçe belirli puan farkı yakaladı. Ama sadece bizimle yakalamadı. Diğer takımlarla da puan farkı oluşturdu. Hak ederek bunu yaptılar. Son dakika golleriyle bazı maçları kazandılar" ifadelerini kullandı.

"Pas oyununda etkiliydik"

Fenerbahçe'nin muazzam bir fiziksel kapasitesi olduğunu anlatan Bilic, şöyle konuştu:

"Maçta top yerdeyken ve oyun pas  kombinasyonuna döndüğünde biz çok daha etkiliydik. Üstünlük bizdeydi. Ne zaman fiziksel mücadeleye ve düelloya döndü, Fenerbahçe orada kaliteyi koydu. Fiziksel olarak muazzam güce sahipler. İkinci yarı fiziksel üstünlükleriyle bizi geriye ittiler."

Fenerbahçe'nin de puan kaybedeceğini iddia eden siyah-beyazlı takımın çalıştırıcısı, "Her maçı kazanarak devam etmeyecekler. Onların da zor maçları var. Biz kendi maçlarımıza odaklanacağız. Bu akşamki gibi oynamaya devam edersek, basit hatalar yapmazsak, basit goller yemezsek yarışta büyük şansımız olacak. Hiçbir zaman pes etmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.

Devre arasında oyuncularına yaptığı konuşmayı aktaran Slaven Bilic, sözlerini şöyle sürdürdü:

"3-2 lehimize olduğunu ve bir oyuncu fazla oynadığımızı söyledim. Avantajımız olduğunu ve rakibin mutlaka risk alacağını aktardım. Yetersiz kaldığımız nokta, rakip baskı yapabilir. Baskı yapmak zorunda. Top bizdeyken veya kazandıktan sonra pas kombinasyonlarını doğru oynamak ve mümkünse iyi penetre etmek gerekiyordu. Kontra çıkışlarda doğru pasları oynayıp tehlike yaratabilirdik. Onları yapamadık."

***

Anlatabildim mi?

Devamını oku...

14 Eylül 2014 Pazar

Maç sonu notları: Trabzonspor 0 - Fenerbahçe 0

Bambaşka bir kadroyla, henüz Halilhodzic'in bile tanımadığı, üretemeyen bir takıma karşı galip gelememek neşemizi kaçırdı. Ama umutlarımızı kırmasın. Bazen yara almadan yola devam etmek de mutlu sona hizmet eder.

Halilhodzic üretemeyeceğini bildiği için doğru oynattı takımını. Topu Fenerbahçe'ye verdi. Bu da Fenerbahçe'nin tüm hücum defolarını bir maçta görmemizi sağladı. Top ayağımızdaydı ama bunda övünülecek birşey yoktu, çünkü atak yapmadık. Süper Kupa'daki kadar bile.

Twitter'da aşağıdakileri yazdım maç esnasında, tekrar olmasın diye ekleyip üzerinden devam ediyorum:


Nitekim yetmedi. Kesinlikle fazla güvenli. Dolayısıyla Aykut Kocaman ile Ersun Yanal ekseninde değerlendiriyor taraftar. Ki haksız değiller. Teknik direktörlerin ideolojileri üzerine çok yazı yazdım. İki stil de başarıya götürebilir. Ne Kocaman'ın ne de Yanal'ın futbol mentalitesi kökten reddedilebilir. Ancak eldeki oyuncu grubundan en fazla nasıl verim alabileceğimizi geçen sezon net bir şekilde gördük. Diego'nun getirdiği önemli saha içi değişikliğine rağmen; ileri oynayan, basan, ısıran, rakibi hataya zorlayan oyun yapısını kaybetmemeli Fenerbahçe. Pişmiş aşa su katmak, otobanda 80 km ile gitmekten daha riskli.

Her paragrafta geçen yıla referans vermek istemiyorum ama; Sow - Emenike - Kuyt üçlüsünden nasıl verim alabileceğimizi, yani nasıl skor üretip maç kazanabileceğimizi, geçen yıldan rastgele seçilen 3 maçı izleyerek bulabiliriz. 

Bu oyuncu grubu ile herhangi bir rakibe karşı üstünlüğümüz taktik ve yetenek değil, fizik gücümüz. Bunu kullanmadığımızda en fazla bugünkünden kısır olmayız. Anahtar kelime tempo. İki gidip gelen bekin, göbekte Türkiye için oldukça iyi 2 orta sahan ve ilerde kısıtlı yetenekleri olsa da skor potansiyelleri olan 3 forvetin varken başka şansın yok: Kopyala yapıştır.

Belki bir kez yere düşerse, bir daha düşmekten korkmaz Hoca.
Yaşayarak göreceğiz.
İnşallah. Maşallah. Amin.


Maç sonunda attığım diğer tweetler:





Devamını oku...

4 Eylül 2014 Perşembe

Fenerbahçe icra makamından memnuniyet grafiğindeki anormal dağılım

Bu konuyu Fenerbahçe özelinde konuşmak hata olur aslında, yaygın ve genel bir iletişim şekline dönüştü çünkü.

Teknik direktör, yönetici, başkan, kısaca icra makamı; çıkması bir dert, kalması ayrı dert.

İcra makamı. Seçilmiş, atanmış ya da bir fırsata tutunmuş. Vereceği her karar, yapacağı her uygulama bir tercih. Karşılığı ve sonuçları var. Müspet sonuçlar gemiyi ve kaptanı yükseltirken, menfi sonuçlar aksi sonuçlar doğuracak. Yani bir bedeli var.

Halka mâl olmuş kurumlarda şeffaflık esastır ve bu yüzden bir anlamda her karar ve uygulama yoruma açıktır. Eleştiri doğaldır, doğasındadır, hatta lazımdır, şarttır.

Fakat son zamanlarda anormal bir frekans var *memnuniyet* grafiklerinde.

Şöyle izah edeyim;

İstatistikte sürekli olasılık dağılımları mevcuttur. Herkesin anlayabileceği bir ifadeyle; gözleme dayalı sıklıkların, grafiklerde oluşturdukları tepe değerleri ve dağılımı ile sınıflanır.

Bimodal ve Normal (Gauss) dağılım sürekli olasılık dağılımlarından iki tanesidir. Farkları tepe noktası adetleridir. Normal dağılımda tek tepe değeri/noktası varken, bimodal dağılımda tepe değeri/noktası sayısı ikidir. Aşağıdaki şekillerde de bu açıkça görülebilir.



Bu kısa bilgiden sonra hemen konumuza dönelim.

İcra makamından memnuniyet grafiklerinde (histogram) normal olan, verilerin normal dağılım göstermesidir. Yani icra makamından memnuniyet konusunda belirli bir değerde yoğunlaşma, minimumu ve maksimumu ile normal dağılır. Memnuniyet derecesinde en fazla sıklık gösteren değer tepe değeri/noktasıdır. Genel memnuniyet derecesini temsil eder. Ve mesela 10 üzerinden, genel memnuniyet derecesine göre herhangi bir puan olabilir. 

Gelelim Fenerbahçe'ye.

Hikayesini ve sebeplerini şimdilik bir kenara bırakalım. Fenerbahçe'de icra makamından memnuniyet grafiği bimodal dağılıyor. Yani iki tepe değeri/noktası mevcut. Bir çoğunluk, hiç ama hiç memnun değilken, diğer bir çoğunluk toz kondurmuyor icra makamına. Rakamlarla ifade edersek; bir çoğunluk 10 üzerinden 0-3 arasında yoğunlaşırken, diğer çoğunluk 7-10 arasında yoğunlaşıyor. Kutuplaşma da diyebiliriz buna. Aşağıdaki grafik cuk oturuyor mesela:


Bu anormal durumu yorumlayalım şimdi biraz.

Normal şartlar altında, icra makamından memnuniyetin yoğunlaştığı bir derece/puan olur. Bayern Munich diyelim mesela. Taraftarlar için "Bayern Munich icra makamından memnun musunuz?" anketi yapılsa, 0'dan 10'a her puanı verecek olsa da, bir değerde, tepe noktasında yoğunlaşma olur, varsayalım 8 olsun bu. Fenerbahçe'de yapsak aynı anketi, ki yapacağım, tahminen 3 ve 8'de iki ayrı tepe noktası olacak. Bimodal dağılım ve anormal bu.

Peki bunun sebebi ne?

Birden fazla nedeni var. Birikmiş duygular, derinleşmiş bağlılıklar, yaşanan sıradışı olaylar yüzünden bozulan ayarlar ve saire.

Birden fazla nedeni olan bu potada en az olan şey ise rasyonellik. Duygular aklın önüne geçiyor. Ve bu yüzden bir çoğunluk "Artık yeter!" derken, diğer çoğunluk daha sıkı tutunuyor. Oysa hepsi Fenerbahçeli ve onun iyiliğini istiyor. Buluşabilecekleri tel yer rasyonellik. Ama aradaki perdeler bunu engelliyor.

3 ya da 8'de buluşalım ama normal dağılalım desek, nasıl mümkün olabilir bu?

Tek yolu aklı yalnız bırakmak. Fenerbahçe'ye olan bağlılık ve tutku ile gelişen duygulardan bahsetmiyorum. Onlar bize lazım. Ama iletişimde duyguları, başta nefret ve öfkeyi bir kenara bırakmak, olması gerektiği gibi, ne pahasına olursa olsun, sevgi ve neşe tohumları ekmek gerek.

Ve bu anormal dağılımın yarattığı kutuplaşmadan, algıyı yaratanın da, duygularına kapılanın da sorumlu olduğunu unutmamak lazım.

İnşallah bir gün normal dağılalım:)

---

Aslında önce anket yapıp bu yazıda sonuçlarını paylaşmam gerekirdi ama olsun, biz tümden gelelim:)

Anket aşağıda, memnuniyetinizi en yüksek 10, en düşük 0 olacak şekilde puanlarsanız sevinirim. Argümanımızın sağlamasını da yapmış olalım.


Devamını oku...